Çile
Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde…
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan, üstüme avcı.
Ateşten zehrini tattım bu okun.
Bir anda kül etti can elmasımı.
Sanki burnum, değdi burnuna (yok)un
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı.
(Kitabın İçinden)
Çile
Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde…
Pencereye koştum: Kızıl kıyamet!
Dediklerin çıktı, ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elinde bir mavi tülbent,
... tümünü göster
Mehmet Akif Ersoy, yakın tarihimizin en büyük şairi, fikir ve mücadele adamı, Benzeri çok az görülen, özü sözüne uygun bir ahlak kahramanıdır... Mehmet Akif, masum milletinin en acıklı günlerinde, bütün dert, felaket ve acıları onunla yaşamış ve derinden hissetmiş bir gönül fedaisidir...Akifin, fakr u zaruret içindeki halkıyla derinden hemhal olması, dertlerini dertlenmesi milletinin nazarında onu gerçek milli şairi haline getirmiştir.Mehmet Akif, iliklerine kadar hissettiği milletinin onulmaz acılarını şiirlerinde dile getirmiş, halkının insani dertlerinden, hürriyetine, hak ve hukukuna kadar birçok sorunu mısralarına dökmüştür.Her biri birbirinden ibretlik ve bu mısraları Safahat adlı külliyatında toplayan Akif bu günün ve yarının Türk milletine de ışık olmaya devam etmektedir.
*****
Milletimizin irfanının, düşünce ve duygularının, sevinç ve acılarının bir mesnevisi, iman ve kahramanlıklarının bir destanı olan, İstiklal Şairimiz M.Akif Ersoyun Safahat külliyatı M. Ertuğrul Düzdağ tarafından hazırlanmıştır.\n\nİstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif günlük dili şiirle kaynaştırarak halkçı bir nazmın doğuşuna öncülük etmiştir. Dilde arılaşmadan yana oluşunu, her şiirinde biraz daha yalın bir söyleyişi benimsemesiyle ortaya koymuştur. Mehmet Âkif, sokaktaki insanın yaşadığı gerçekliği tüm ayrıntısıyla şiirine aktarmış, getirdiği bu yeni anlayışla büyük bir başarı kazanmıştır.Yaşadığı dönemin tarihimizin en çalkantılı dönemi olması kuşkusuz şiirini çok köklü bir biçimde etkilemiş, hatta belirlemiştir. Yaşanan toplumsal sıkıntıların ortaya çıkış nedenlerini bulmak ve halka göstermek, sonra da bu sıkıntıların çözümlerini önermek gerektiğine inanan Âkif, şiirde gerçekçiliği ve halkın anlayacağı bir dille yazmayı savunur.
"Mehmet Âkif Ersoy, şiirle düşünceyi edebiyatımıza sokan hemen hemen tek şairdir..."
Sezai KARAKOÇ
"Vatanın dünden bugüne kalan en yüksek sesi Namık Kemalse, onunla beraber, bugünden yarına kalacak ses de Mehmet Âkif'indir."
Peyami SAFA
*****
Eski ve yeni harflerle tenkitli neşri 21 bir yıllık bir çalışmadan sonra ilk defa 1991 yılında İz Yayıncılık, M. Ertuğrul Düzdağın tarafından yapılmıştır.
*****
İstiklâl Marşı şairi Mehmed Âkif Ersoyun Safahât (safhalar; evreler) adlı kitabı, daha önce tek tek yayımlanmış yedi kitabından oluşur. Mehmed Âkif, bütün düşünsel yaşamının özü ve özeti olan bu manzumelerinde, tüm Müslümanların birleşmesini, İslâm dininin boşinançlardan arındırılmasını, asr-ı saâdete (Hz. Muhammedin dönemindeki yaşama biçimi) dönülmesini savunur. Safahâtın elinizdeki basımında, manzumelerin asıl metinleriyle, okurun bu metinleri daha iyi anlayabilmesi için günümüz diline uyarlanmış metinleri, bilinmeyen kavramların açıklandığı dipnotlarla desteklenmiş olarak verilmekte; şairin yaşamının, sanatının ve Safahâttaki şiirlerin incelendiği otuz sayfalık bir giriş yazısı yer almaktadır. Safahât: İnanmış bir adamın şiirleri...
*****
Milli Mücadele boyunca Mehmet Âkif bu toplumun pek çok milli, insani ve İslâmi değerinin sözcüsü olmuştur. Onun bütün şiirlerini toplayan Safahat adlı kitabının bu milletin kütüphanesinde çok farklı bir yeri vardır. O yüzden de her nesil Safahatı yeniden okur ve okumalıdır.
Mehmet Âkif Ersoyun Safahat isimli eseri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaöğretimler için hazırlanan 100 Temel Eser listesinde olup her kütüphanede bulunması gereken bir başucu kitabıdır.
*****
İstiklâl Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy un Safahatı; milletimizin irfan ve fikir yüksekliği ile eşsiz kahramanlıklarından fışkırmış muhteşem bir destandır. Bu kitapta, Tamamı 11.240 mısradır.
*****
Âkif, şiirle düşünmeyi edebiyatımıza sokan hemen hemen tek şâirdir. Bir toplumun, bir ömür başından geçenleri şiirle anlatması da diyebiliriz Safahata. Türk milleti, Âkifte, şiir ölçüleri içinde düşünmüş, ağlamış, haykırmış ve umutsuzluğa batmış, umutla çırpınmış adeta. şiir, cemiyetle sonuna kadar içli dışlı olmuştur. Edebiyatımızdaki yeri, şiirinin özellikleri göz önünde tutulursa, hemen hemen tektir. Modern Türk Edebiyatında (gerekse eski edebiyatımızda), bir dönem fikriyle donanmış olarak, belli bir dünya görüşünün ışığında, geniş anlamdaki kronikler halinde, safha safha bir kuşağın dramını veren, ilk bakışta birbirine zıt, realist çizgilerle mitleşmeye elverişli davranışlarını kaynaştırarak canlandıran böyle bir başka realizm ve destan şâirimiz yoktur. Âkifin şiirinde fikir, eşya, insan ve zaman öyle bir kaynaşma içindedir ki, tezi şiirden ve şâirden koparmak ve ayırmak mümkün değildir. Can ve ruhu, yaşayan insandan ancak ölümün çekip alabileceği gibi. Ve Âkif öte yandan realizmi ve bir dünya görüşünün şiirinin bütününe yerleştirmesiyle, Türk edebiyatında en ileri adımı atmış ve bu üstünlüğünü bugüne kadar aşan olmamıştır.
(Sezai KARAKOÇ)
*****
Safahat hakkında Üstad M. Ertuğrul Düzdağ'ın geniş çalışmaları bulunmaktadır. Yayınlanan bir çok Safahat edisyonunda bu çalışmalardan faydalanılmıştır.
*****
Safahatın yedi kitabı şunlardır. Safahat, Süleymaniye Kürsüsünde, Hakkın Sesleri, Fatih Kürsüsünde, Hâtıralar, Âsım, Gölgeler.
Mehmet Akif Ersoy, yakın tarihimizin en büyük şairi, fikir ve mücadele adamı, Benzeri çok az görülen, özü sözüne uygun bir ahlak kahramanıdır... Mehmet Akif, masum milletinin en acıklı günlerinde, bütün dert, felaket ve acıları onunla yaşamış ve der... tümünü göster
Tutku…
Güzellik…
Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.
Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çıkaran savaş.
Çaldıran...
Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride.
Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?
Kızılbaşlık!
Sünnilik!
İktidar hırsı.
Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman!
Korku? Ya o?
Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir.
Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir.
Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta.
Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir.
Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.
Ve işte bir kez daha aşk!
Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.
Şah ve Sultan…
Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.
Masal kadar gerçek.
Büyüleyici olduğu kadar umut verici.
Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.
İskender Pala’dan…
Tutku…
Güzellik…
Aşk ve savaş. Sadece gönüllerin değil alınların, kemiklerin ve gözlerin alev alev yandığı savaş.
Kahramanlarını, Yavuz Sultan Selim’i de Şah İsmail’i de tarihin merdivenlerinde bir basamak aşağı indiren bir basamak yukarı çı... tümünü göster
On beşinci yüzyılda, 19 yaşındaki genç sultan, bütün dünyanın kaderini değiştirmek üzereydi...Doğu Romanın merkezi Konstantinopolden kaçırılan Alexander, yaşayabilmek için çocukluk aşkından ayrılmak zorunda kalır. Aşkına tekrar kavuşmaya söz veren Alexander, doğduğu topraklara hiç beklenmedik bir şekilde geri dönecektir. Aradığı adaleti başka topraklarda bulmuş ama ilk aşkını hiç unutmamış bir yeniçeri olarak... Aynı tarihlerde ve aynı coğrafyada, kaybettiği sevgili eşinin yasıyla birlikte elçiden çok seyyah olup çıkan İtalyan Alberti Balbi ise el yazması eserler kopyalayıp çoğaltan Müslüman bir kıza, Nilüfere vurulur. Albertinin, adeta eski aşkının ve yasının doğal bir uzantısına dönüşen bu imkânsız aşkı satır satır döktüğü gizli defteri, gittikçe tarihin en önemli tanıklarından birine dönüşecektir. Zira aynı dönemde, 19 yaşındaki bir sultan, genç Mehmet, sadece Alexander ve Albertinin değil, bütün dünyanın kaderini değiştirecek bir olayı, İstanbulun fethini gerçekleştirmek üzeredir...Amerikada yaşayan genç akademisyen Beyazıt Akmanın üniversite kütüphanelerindeki kaynaklarla birlikte yerli ve yabancı yüzü aşkın eseri inceleyerek beş yıllık bir araştırmanın ardından yazmaya başladığı İmparatorluk, göz kamaştırıcı bu epikle açılıyor. Manisadan başlayıp İtalyaya kadar uzanan, Gütenbergden Belliniye değin pek çok tarihi simayı bir araya getiren roman, Hıristiyan-Müslüman ilişkilerine ve Doğu-Batı ikilemine dair birçok şeyi yerinden sarsacak. Şövalyelerle yeniçeriler arasındaki çarpışmalar, nakkaşlarla Venedikli ressamlar arasındaki diyaloglar ve kültürlerle yürekler arasındaki gelgitlerle bezeli bu uzun soluklu aşk ve savaş romanı; çok uzun zamandır eksikliği hissedilen renkli ve görkemli bir imparatorluk panaroması sunuyor. Alexanderın aşkını, Albertinin hüznünü ve Mehmetin azmini film izlercesine, bir solukta okuyacak, bir daha unutamayacaksınız.İmparatorluk, Dünyanın İlk Günüyle başlıyor...
On beşinci yüzyılda, 19 yaşındaki genç sultan, bütün dünyanın kaderini değiştirmek üzereydi...Doğu Romanın merkezi Konstantinopolden kaçırılan Alexander, yaşayabilmek için çocukluk aşkından ayrılmak zorunda kalır. Aşkına tekrar kavuşmaya söz veren Al... tümünü göster
ABD-TÜRKİYE SAVAŞI...
Tarih, 23 Mayıs 2007, Yer, Kerkük’ün kuzeydoğusu...
Kuzey Irak’taki kargaşa devam ederken, bölgede bulunan Türk birlikleri ani bir Amerikan saldırısına uğrar. Türk birlikleri 'müttefik'lerinden hiç de beklemedikleri bir darbe almıştır.
CNN International hemen haber geçmeye başlar: ''Kuzey Irak’ta çatışma'' 13 ABD askeri öldü, 30 yaralı var. Ordu yetkilileri, Amerikan güçlerine saldıran 35 Türk askerinin öldürüldüğünü açıkladı.
Amerikalıların niyeti Türkiye’deki zengin bor minerallerini ele geçirmektir. Bunun için her şeyi göze almışlardır. İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere tüm Türkiye’yi savaş alanına çevirmeyi bile... Ve Metal Fırtına Operasyonu başlar...
İşte o heyecanlı satırlardan birkaç bölüm
''Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Başkan’ın odasından içeri girdi. Telaşlıydı ve Başkan ile konuşması gerekiyordu. Derken kapıda Genelkurmay Başkanı Howard Strike göründü, yüzünde karanlık bir ifade vardı. Başıyla sert bir selam vererek hemen duvardaki ekranın başına geçti. Makineyi kendisi çalıştırdı. ‘Sayın Başkan,’ dedi ‘şu an itibariyle Metal Fırtına harekâtı başlamış bulunuyor.’
Türk Deniz Piyade Tugay Komutanlığı Karargâhı tam karartmadaydı. Uç noktadaki siperlerde bulunan askerler kızılötesi kameralarıyla ufku gözlemliyor ve kısa aralıklarla karargâhı bilgilendiriyorlardı. Bu bilgiler hemen Genelkurmay Başkanlığı’na iletiliyordu. Yine sesler duyuldu ama bu sefer bir şey farklıydı...
‘Merkez, sesler duyuluyor.’
‘Nasıl sesler?’
‘Metalik sesler Komutanım.’
‘Gözlemede kalın.’
‘Bir şey görülüyor mu?’
‘Hayır Komutanım.’
Asteğmen ve askerler koşarak sipere girdiler, baraj ateşi açmak istediklerini söylediler. Askerlerin isteği Tümgeneral İhsan Paşaya iletildi ve olumlu yanıt alındı.
‘Ateş!!!’
***
''Genelkurmay Başkanı, Harekât Komuta Merkezi’ndeki telsizin başından ayrılmıyordu. Deniz Piyade Tugayı Karargâhı’ndan sürekli olarak bölgedeki çatışma ile ilgili haberler aktarılıyordu. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Ankara’da bulunan kabine üyeleri Harekât Merkezi’ne geliyorlardı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, altı kişilik bir heyetle Washington’a doğru yola çıkmıştı bile''...
''İstanbul’a büyük hava saldırısı başladı. Henüz resmî açıklama yapılmadı ancak İstanbul, tarihinin en ağır hava saldırısı ile mücadele etmeye çalışıyor. Operasyonun ne kadar süreceği belli değil. Dört saattir aralıksız süren bombardıman nedeniyle şehirde su kesildi, trafik tamamen durdu. Köprüler ve yollar hasarlı, çok sayıda sivil kayıp olduğu belirtiliyor.''
ABD-TÜRKİYE SAVAŞI...
Tarih, 23 Mayıs 2007, Yer, Kerkük’ün kuzeydoğusu...
Kuzey Irak’taki kargaşa devam ederken, bölgede bulunan Türk birlikleri ani bir Amerikan saldırısına uğrar. Türk birlikleri 'müttefik'lerinden hiç de beklemedikl... tümünü göster
Özgürlüğünü yitiren genç bir barbar… Sert görünümüne rağmen altın gibi bir kalbe sahip bir cüce… Ve edilen bir intikam yemini.
Yemin ve Öç sizi Unutulmaz Diyarlar evreninde geçen eşsiz bir maceraya davet ediyor. Buzyeli Vadisi’nden Kılıçlar Denizi’ne, Uzunsemer’den Athkatla’ya kadar uzanan, orclar, korsanlar, devler hatta ejderhalarla dolu bir macera…
“Kılıçlarınızı kuşanın!”
M. İhsan Tatari’den unutulmayacak bir hikaye.
Okuyun ve siz de o eşsiz dünyanın bir parçası olun!
Özgürlüğünü yitiren genç bir barbar… Sert görünümüne rağmen altın gibi bir kalbe sahip bir cüce… Ve edilen bir intikam yemini.
Yemin ve Öç sizi Unutulmaz Diyarlar evreninde geçen eşsiz bir maceraya davet ediyor. Buzyeli Vadisi’nden Kılıçlar Denizi... tümünü göster