Demokrasi, eşitlik, davranışlar ve işbirliği kavramları, Freudun yazılarında hiç ele alınmamıştır. Buna karşılık Adler, ahlaken geçerli ya da zihnen sağlıklı insan ilişkileri konusundaki fikirlerini rahatlıkla ortaya sermiş biridir. Bunlar büyük ölçüde toplumsal ilgi ve işbirliği eğilimiyle karakterize edilmektedir. Söylemek istediğim, Adlerin, değerlerin rolü konusunda kendi gününden çok daha ileri olduğudur. Bu yüzyılın başında, cinsel davranışları incelemek bile büyük kabahat sayılıyordu. Ahlaki davranışların bilimsel incelemesini yapmak ise tümüyle olanak dışıydı.
Thomas S., Szasz, Psikiyatr
Adler, kurucusu olduğu bireysel pisikolojinin temel ilkelerini açık seçik dile getirdiği bu kitabında yaşamın amacı, aşağılık kompleksi, üstünlük eğilimi, yaşam üslubu, sağduyu eksikliği gibi -neredeyse- adıyla özdeş kavramları irdeliyor; çocukların okul eğitimi, evlilik, özgürlük, toplumsal koşullardan kaynaklanan erkek ve kadın farklılığını somut örneklerle inceliyor. Bu irdeleme Gardner Murphynin şu tümcesinde yatıyor: Adlerin psikolojik sistemi, psikoloji tarihinde ilk defa olarak bugün toplumbilim diye tanımladığımız yöne dönük bir sistem olarak ortaya çıkmıştır.
******
kavramları temellendiriyor. Kitap, vücut devinim ve pozisyonlarından tutum ve davranışlara, düşler ve yorumlamadan sevgi ve evliliklere, cinsellikten cinsel sorunlara kadar çok geniş bir alanda kişinin iç dünyasına, karşılaştığı sorunların çözümlerine ilişkin ipuçları sunuyor. Adler, aynı zamanda okuyucunun kendini değerlendirmesi için gerekli olan teorik bakış açısını kurmasına da yardımcı oluyor. Psikoloji alanının klasikleri arasında sayılabilecek bu temel metni okurlarımıza sunarken kitabın, kişilerin karşı karşıya kaldığı değerlilik-değersizlik türünden çatışmaları da bir ölçüde aydınlatacağını umuyoruz. Alfred Adler (d. 7 Şubat 1870 - ö. 28 Mayıs 1937) Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatrist. Derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biridir. Avusturya Penzingde doğdu ve Viyanada büyüdü. Viyana Üniversitesi Tıp Okulunda doktorluk eğitimi aldı ve 1895te mezun oldu. Pratisyen hekim olarak çalıştığı ilk doktorluk yıllarından başlayarak hastayı çevresiyle ilişkileri içerisinde ele almak gerektiğini vurguladı ve bireyle ilgili sorunlara yönelik insancıl, bütünselci ve organik bir yaklaşım geliştirdi. Bedensel düzensizliklerle ilişkili olarak psikoloji ile ilgilenmeye başladı. 1902de Sigmund Freud ile tanıştı, öğrencisi oldu ve birlikte Adlerin başkanlığında Viyana Psikanaliz Topluluğunu kurdular. Bir süre sonra Freud ile fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Adlerin Organların Yetersizliği kitabından sonra tamamen uzlaşılmaz bir hale geldi ve 1911de, Adler, izleyicileriyle beraber Freudu açıkca eleştirerek bireysel psikolojiyi geliştirmeye başladı. 1934te Avusturya Hükümeti, Yahudi olduğu için Adlerin kliniklerinin çoğunu kapattı. Adler 1935te Long Island Tıp Kolejine Profesör olarak Avusturyadan ayrıldı. 28 Mayıs 1937de, İskoçyanın üniversite kenti Aberdeende, yolda giderken ansızın yere yığılıp kalmış, hemen sonrasında da kalp sektesine uğrayarak yaşama gözlerini yummuştur.
******
Demokrasi, eşitlik, davranışlar ve işbirliği kavramları, Freudun yazılarında hiç ele alınmamıştır. Buna karşılık Adler, ahlaken geçerli ya da zihnen sağlıklı insan ilişkileri konusundaki fikirlerini rahatlıkla ortaya sermiş biridir. Bunlar büyük ölçü... tümünü göster
Tereza Batista, dünya edebiyatının en büyüleyici kadın kahramanlarından biri. Brezilyanın Bahia bölgesindeki yoksulların yaşamını şiirsel bir dille romanlaştıran Jorge Amado, yalnızca ressamlar ve şairlere değil, denizcilere de esin kaynağı olan benzersiz bir kadının destansı öyküsünü anlatıyor. Bu kitapta, cahillerin yol göstereni, güçlülerin boyun eğmez sevgilisi, ezilenlerin savunucusu, güzeller güzeli Tereza Batistanın serüvenlerini okuyacaksınız. Latin Amerika büyülü gerçekçiliğinin en büyük romancılarından Amado, Tereza Batistada, yoksulluk ve köleliğin acımasız dünyasından kölecilere, zorba soylulara başkaldıran, koca bir fahişeler ordusunu savaşa karşı greve götüren efsanevi bir kadının başından geçenleri dile getiriyor. Okurlarını yalnızca âşık olunacak bir kadınla değil, âşık olunacak bir dünyayla, bir yaşamla tanıştırıyor.
Tereza Batista, dünya edebiyatının en büyüleyici kadın kahramanlarından biri. Brezilyanın Bahia bölgesindeki yoksulların yaşamını şiirsel bir dille romanlaştıran Jorge Amado, yalnızca ressamlar ve şairlere değil, denizcilere de esin kaynağı olan benz... tümünü göster