İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin en önemli yazarlarından olarak gösterilen Paul Bowles, Fasa yerleştikten sonra yazdığı ilk roman olan Esirgeyen Gökyüzünde, öyküsüne fon olarak seçtiği Doğuyu ve Büyük Çölü bir karşıtlığın simgesi olarak ele alır ve modern Batılı insanın uğradığı ruhsal çölleşmeyi bu karşıtlığın şiddeti bağlamında anlatır. Modern dünyadan kendilerini tecrit eden Port ile Kit, bir sığınak olarak Doğuyu tercih ederler ve yanlarına dostları Tunnerı da alarak Fastan Afrikanın içlerine doğru sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarlar. Ancak bu yolculuk onlar için bir kurtuluş olmaktan çok bir yitiş ve yitirilişi beraberinde getirir. Büyük Sahra boyunca kat ettikleri yolda ruhsal yalnızlıklarıyla giderek daha fazla yüz yüze gelir, anlam yitiminin içlerinde yarattığı boşluğun yansımasını Çölde bulurlar. Bu boşluk, onların birbirlerinin benliklerini daha şiddetle talep etmelerine ve birbirleri için iyice ezici birer yük haline gelmelerine sebep olur. Böyle bir ıssızlıkta ve çoraklıkta, Port ve Kit için aşk bile saçmalaşmaya ve anlamsızlaşmaya başlar. Sanki Çorak Ülkede gezinen iki zavallı ruhtur onlar. Çöl, içine düştükleri bunalımı zalimce yüzlerine çarpmakta, ruhlarındaki çölleşmenin bir metaforu haline gelmektedir. Batılı insanın kendi medeniyetinden uzakta içine düştüğü acıklı durum, yabancılaşmanın, hayatla kurulan zayıf bağların onarılmayacak biçimde kopmasının ve bundan kaynaklanan sürekli bir rahatsızlık ve huzursuzluğun bir göstergesidir. Bu noktada Doğu, Batı için bir kaçış ya da bir alternatif olarak değil, bir yüzleşme ve hesaplaşma yeri olarak vardır artık. Çöl, kaçmaya çalışan modern insanı korumak yerine yutmakta, ona başka bir yaşam imkânı sunmamaktadır, çünkü kendi benliğine ve hayatın özüne yabancılaşan bu insan her yere ve her şeye de yabancılaşmıştır...Esirgeyen Gökyüzü boşluğa düşenlerin, tutunamayanların romanıdır...
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin en önemli yazarlarından olarak gösterilen Paul Bowles, Fasa yerleştikten sonra yazdığı ilk roman olan Esirgeyen Gökyüzünde, öyküsüne fon olarak seçtiği Doğuyu ve Büyük Çölü bir karşıtlığın simgesi olarak ele alır v... tümünü göster
Felsefenin değişmez ilkesi, coşkun bir yaşama sevgisiydi. Öte yandan, ona, enerjik Hıristiyan atalarından bir çeşit katı çilecilik geçmişti. Çözmeye uğraştı, karşılığını aradığı şu soruydu: Schopenhauerin karamsar öncülerini kabul etmekle birlikte, sonucunu ne yoldan reddedebiliriz?Nietzsche, ilk çözümünü sanatta buldu ve bunu ilk eserlerinde ileri sürdü. Daha sonra Nietzsche, karamsarlıktan kurtulmak için hayalin dışında bir yol aradı ve bu yolda eserler yazdı. Nietzsche bu eserlerinde, bilgiyi yüceltiyor ve bilgi üzerine kurulmuş bir sosyal ahlak tasarlıyordu. Nietzsche eserlerinde bilginin tenkidini yapar ve onun için hiçbir hayat kuralı sağlamayacağı sonucuna varır. Bugün yaşadığımız hayatı, daha binlerce defa yeniden yaşamak zorundayız (sonsuz dönüş). O halde yapılacak şey, hayatı sevinçle kabul etmektir: İnsan, karamsarlıktan ancak kahramanca bir irade ve hayal çabasıyla kurtulabilir. Durmadan tekrarlanan bu çaba, insanı üstün bir varlığa yani üstinsana dönüştürecektir.Nietzsche hiçbir zaman düşüncelerini mantıki bir şekilde bağdaştırmaya çalışmamıştır. Eseri, uzun bir vecizeler dizesidir. Kendisi de, sonunda kelimelerle değil, şimşeklerle yazdığını, kendi düşüncesinin ateşinde yandığını söyler. Bu üslubuyla en büyük Alman yazarları arasında yer alır.
Felsefenin değişmez ilkesi, coşkun bir yaşama sevgisiydi. Öte yandan, ona, enerjik Hıristiyan atalarından bir çeşit katı çilecilik geçmişti. Çözmeye uğraştı, karşılığını aradığı şu soruydu: Schopenhauerin karamsar öncülerini kabul etmekle birlikte, s... tümünü göster
Vikitap kütüphaneciler grubu.
Vikitap kütüphaneciler grubu.
bu kitapları tam olarak anlayabilmeniz için 3 kutsal dinin ve özellikle hristiyanlığın ikonik imgelerini ve tarihini çok iyi bilmelisiniz.
bu kitapları tam olarak anlayabilmeniz için 3 kutsal dinin ve özellikle hristiyanlığın ikonik imgelerini ve tarihini çok iyi bilmelisiniz.
Çağının toplumsal yapısının ve bu yapıya bağlı düşünüş biçiminin ürünü olan edebi akımların hemen hepsi sanatın diğer dallarını da etkilemiştir. Biz de edebiyatın, sanatın ve insanlığın gelişimini izlemek isteyen edebiyatseverler için edebi akımlar hakkında bilgi sahibi olmak bir gerekliliktir deyip, sizi test edelim istedik...
Not:Test alıntıdır.
Kaynak:Testi Gökhan Meşe hazırlamıştır.(Radikal)
Çağının toplumsal yapısının ve bu yapıya bağlı düşünüş biçiminin ürünü olan edebi akımların hemen hepsi sanatın diğer dallarını da etkilemiştir. Biz de edebiyatın, sanatın ve insanlığın gelişimini izlemek isteyen edebiyatseverler için edebi akımlar h... tümünü göster
İktidarın kendini gösteriş ve debdebe içinde dışa vurduğu, gücünü bu gösterişten aldığı eski siyasal sistemden mümkün olduğunca ve giderek artan bir şekilde görünmez hale geldiği modern siyaset sistemine geçiş, bir yandan iktidarı kişileştiren hükümdarın yerine, adsız kişiler tarafından kullanılan bir yönetim aygıtının yerleşmesiyle, diğer yandan da kamuya açık cezalandırmadan, gizli bir cezalandırmaya doğru olan bir hareketle belirlenmektedir. Kendini öne çıkaran iktidar, bireyin oluşmasını engellemiştir; oysa karanlıklara çekilen modern iktidar herkesi bireyselleştirmek istemektedir; çünkü bireyselleştirmek, gözetim altında tutmak ve cezalandırmak, yani egemen olmak demektir. Böylece modern iktidar çocuğu okulla, hastayı hastaneyle, deliyi tımarhaneyle, askeri orduyla, suçluyu hapishaneyle kuşatarak bireyselleştirmiş, kaydetmiş, sayısal hale getirmiş, egemen olmuştur. Her kişi bir yerde kayıtlı hale gelince, herkes denetim altında olacak, gözetim altında tutulacaktır. Modern iktidar büyük gözaltıdır.
İktidarın kendini gösteriş ve debdebe içinde dışa vurduğu, gücünü bu gösterişten aldığı eski siyasal sistemden mümkün olduğunca ve giderek artan bir şekilde görünmez hale geldiği modern siyaset sistemine geçiş, bir yandan iktidarı kişileştiren hükümd... tümünü göster