Galina Serebryakova (1905 Kiev-1980 Moskova) Profesyonel devrimci bir ailede dünyaya geldi. 1917-23 yılları arasındaki iç Savaşta ön saflarda çarpıştı. Savaştan sonra Moskova Üniversitesi İşçi ve Köylü Fakültesinde öğrenim gördü. Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa, İngiltere, İtalya ve İsveçe giderek uzun araştırmalarda bulundu ve çalışmaları için materyal topladı. Eserleri, büyük ölçüde bu araştırma ve gözlemlerin ürünüdür. İlk eseri Fransız Devriminde Kadıntafûan başlayarak tarihsel konulara yöneldi. Yazarın, tarihsel olayları edebi bir tarzda işleme çabası, Kari Marxın hayatını tarihsel gerçekliğe sadık kalarak ve edebi düzeyi yüksek bir tarzda anlattığı destansı nehir romanı Ateşi Çalmak ile doruk noktasına vardı.
Ateşi Çalmak, Karl Marx ve döneminin belgesel romanıdır. Tamamı beş cilt halinde yayına hazırlanan bu büyük eser, biyografik bir romanın alışılmış sınırlarını aşan bir konu ve ayrıntı zenginliğine sahiptir. Sovyet araştırmacı ve yazar Galina Serebryakova, XIX. yüzyılın büyük işçi mücadelelerini, bu mücadelenin ortaya çıkardığı sınıf önderlerini, teorisyenleri ve örgütçüleri, tümüyle belgelere dayanan bir roman kurgusu içinde anlatmaktadır. Serebryakova, araştırmalarını, yalnızca Sovyetler Birliği Marksizm-Leninizm Enstitüsünde değil, aynı zamanda Avrupanın belli başlı merkezlerinde, işçi sınıfı mücadelesinin o dönemde geçtiği bütün bölgelerde de ince bir sabırla yıllarca sürdürmüş ve eserinde yer verdiği her olayın, hatta her diyalogun tarihsel gerçekliğe uygun olmasına özen göstermiştir. Eserin 5. ve son cildinde, Engelsin Marxin ölümünden sonraki hayatı ekseninde dönemin toplumsal atmosferi canlandırılıyor ve güçlenen Alman sosyal demokrat hareketinden çarlıkla dişe diş bir mücadeleye girmiş Rus devrimci demokratlarına kadar belli başlı olaylara yer veriliyor. Ve devrimci hareketin önde gelen simaları: Lafargue, Liebnecht, Kautsky, Clara Zetkin, Vera Zasuliç, Plehanov ve ötekiler... Bu son ciltle, büyük buluşların, köklü dönüşümlerin, ışığı bize ulaşan parlak beyinlerin çağı olan XIX. yüzyılın canlı tablosu tamamlanmış oluyor.
Galina Serebryakova (1905 Kiev-1980 Moskova) Profesyonel devrimci bir ailede dünyaya geldi. 1917-23 yılları arasındaki iç Savaşta ön saflarda çarpıştı. Savaştan sonra Moskova Üniversitesi İşçi ve Köylü Fakültesinde öğrenim gördü. Almanya, Belçika, Ho... tümünü göster
Açıklama :Firtinanin Ortasinda (2. Cilt); Marx ve Engelsin birlikte mücadeleye karar verdikleri andan baslayarak, 1848 devrimleri sonrasina kadar uzanan çalkantili dönem, bir devrim kitasi görünümü kazanan Avrupanin tüm devrimci karakteristikleri anlatiliyor.
Açıklama :Firtinanin Ortasinda (2. Cilt); Marx ve Engelsin birlikte mücadeleye karar verdikleri andan baslayarak, 1848 devrimleri sonrasina kadar uzanan çalkantili dönem, bir devrim kitasi görünümü kazanan Avrupanin tüm devrimci karakteristikleri anl... tümünü göster
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı... Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlıkı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım... Bu romanı büyük bir dikkatle ve keyifle okuyan ve hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan hiçbir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek satır bulamazsınız. Gabriel García Márquez
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mu... tümünü göster
Perulu yazar Mario Vargas Llosayı Palomino Moleroyu Kim Öldürdü, Maytanın öyküsü, Elebaşılar / Hergeleler, Yeşil ev ve Kent ve Köpekler gibi yapıtlarıyla artık yakından tanıyoruz. Ama elinizdeki kitap, Üveyanneye Övgü, Vargas Llosanın çok değişik bir yapıtı. Kırkında, çekici bir üveyanne: Dona Lucrecia. Her gece temizlik ayinleri düzenleyen bir baba ve koca: Don Rigoberto. Ergenlik çağına erişti erişecek bir oğul: Alfonso: Bu üçlü arasında masumlukla şeytanlığın iç içe geçtiği erotik bir fantazi. Akıl almaz bir baştan çıkarma öyküsü. Vargas Llosa, 1990da Peru başkanlık seçimlerine soyunmadan hemen önce kaleme aldığı Üveyanneye Övgüde, Jordaens, Boucher, Tiziano, Bacon, Szyszlo gibi ressamların tablolarından da yola çıkarak gerçeklik ile fantaziler arasında gidip gelen bir erotizm klasiği sunuyor okurlara.
Perulu yazar Mario Vargas Llosayı Palomino Moleroyu Kim Öldürdü, Maytanın öyküsü, Elebaşılar / Hergeleler, Yeşil ev ve Kent ve Köpekler gibi yapıtlarıyla artık yakından tanıyoruz. Ama elinizdeki kitap, Üveyanneye Övgü, Vargas Llosanın çok değişik bir... tümünü göster
Frank McCourtun çocukluğunu anlatan Angelanın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourtun kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan umutla birleşince, ortaya bir kurtuluş, bir başarı öyküsü çıkmıştı. Kitap birçok ödül aldı (Pulitzer Ödülü - Ulusal Kitap Kriterleri Çevresi Ödülü - Los Angeles Times Kitap Ödülü). Pek çok dilde defalarca basıldı. Umuda Doğru işte bu öykünün devamı; Frankienin yoksul bir göçmenden pırıl pırıl bir öğretmene ve mükemmel bir yazara dönüştüğü Amerika serüvenini anlatıyor. Frank, büyük çabalardan sonra on dokuz yaşında, New Yorka gelmeyi başarır. Gemide tanıştığı bir papaz ona Biltmore Otelinde bir iş bulur. Otelde çalışırken, bu sınıfsız ülkedeki çarpıcı sınıflandırmayla tanışacaktır. Askere alınıp Almanyaya gönderilir. Orduda köpekleri eğitmeyi ve daktilo kullanmayı öğrenir. 1953te Amerikaya döndüğünde doklarda çalışmaya başlar. Amerika, Frankienin kamını doyurmuştur; ama yüreği hala hoşnut değildir. Çevresindeki tüm göçmenler, ülkelerindekine benzer yaşam biçimlerini benimser ve ısrarla başka bir şeyin imkansız olduğunu söylerken, onun hayellerinde okuyup eğitim görmek, Amerikada Amerikalılar gibi yaşamak vardır. On dört yaşında okulu bıraktığı halde, kendini, New York Üniversitesine kabul ettirmeyi başarır. Orada, uzun bacaklı, sarışın, su katılmadık bir Yankeeye aşık olur ve hayallerini gerçeğe çevirmeye çalışır. Ancak dünyadaki yerini, öğretmenliğe -ve yazmaya- başladıktan sonra bulacaktır. Umuda doğru, Frank McCourtun Amerikada yaşadıklarını, olağanüstü insancıl bir mizaha sararak büyüleyici bir dille anlattığı bir öykü. Kitap Angelanın Küllerinin devamı niteliğindedir.
Frank McCourtun çocukluğunu anlatan Angelanın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourtun kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan um... tümünü göster
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı Berna Moran, hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı olarak niteler. Moran'a göre Oğuz Atay'ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, yapıttaki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar. Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülünü kazanmıştı.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı Berna Moran, hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı olarak niteler. Moran'a göre Oğuz Atay'ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikle... tümünü göster