Rapsodik

1 takip ettiği ve 1 takip edeni var. 1 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Rapsodik okumuş.
Meyhane

Meyhane, Zolanın 21 ciltlik Rougon Macquartlar roman dizisinin Nana ve Germinal ile birlikte en tanınmışlarındandır. Ve yazarının tabiriyle kitaplarının içinde en dürüst olanıdır. Meyhane gerçeğin kitabıdır; halkı anlatan, yalan söylemeyen, halkın kokusunu taşıyan ilk romandır. Provencetan Parise gelen ressam Gervaise Macquartın basit, sade hayatında ve kaderinde insanı büyüleyen bir şeyler vardır. Gervaisein acı dolu hayatı büyük bir yaşama isteğini barındıran derin bir tutkuyla sarsılmaktadır.Meyhanede Zola, kenar semtlerin kokuşmuş ortamında yaşayan bir işçi ailesinin kaçınılmaz düşüşünü tasvir eder. İçkinin ve aylaklığın sonu, aile bağlarının çözülmesine, fuhuşun pisliklerine, dürüstlük duygusunun giderek yitirilmesine, sonuç olarak da yüzkarası bir rezilliğe ve ölüme varmaktadır. Zolanınsözleriyle bu kitap bir ahlâk dersidir.

******

Meyhane, yayımlanır yayımlanmaz Fransız yazın ortamında bir kavgadır koptu. Ünlü - ünsüz bütün Fransız yazarları ya Emile Zolanın yanında, ya da karşısında bir tutum aldı. O yıl içinde romanın otuz sekizinci basımı yapıldı. Çünkü, karşı çıkanlar ne kadar keskin bir dille eleştirirse eleştirsin halkın sağduyusu romanı tutmuştu. Karşı çıkanların odaklandığı nokta da, Emile Zolanın işçi ve emekçilerin yapyalın yaşamının bir yazın konusu olarak seçilmesiydi. Oysa Emile Zola, Ütopyacı bir sosyalistti. Elbet işçi sınıfı onun baş ilgi alanı olacaktı. Karşı çıkanların hepsi unutuldu, ama Meyhane, bir klasik olarak dünya yazınında yerini aldı. Sonradan Amerikan Proletarya roman akımının doğmasına kaynaklık etti. Emile Zola, bu saldırılara karşı, Aslında kendimi savunmuyorum. Beni savunacak yazdığım romandır. Gerçekleri olduğu gibi anlatan bir roman yazdım. Anlattığım insanlar kötü kişiler değillerdir,yalnız eğitimsizler, yaşadıkları yoksulluk ortamının bozduğu, yıprattığı insanlar, diye yazmıştır.Bu önemli romanı Nesrin Altınovanın Türkçesiyle sunuyoruz. Kıvançlıyız...

************

Meyhane, yayımladığı yıllarda Fransada büyük bir tartışma başlatır. Fransız yazarları birbirine düşüren roman, ülkenin edebiyat dünyasını da ikiye böler. Ama yazarını ne kadar olumsuz eleştirenler olursa olsun halk, romanı sahiplenir ve takip eden bir yıl içinde roman tam otuz sekiz baskı yapar. Karşı çıkanların büyük çoğunluğu, Zolanın işçi ve emekçilerin güçlüklerle dolu yaşamını yalın bir şekilde ele almasını eleştirmiştir. Emile Zolanın işçi sorunlarını farklı bir bakış açısıyla ustaca ele aldığı bu eseri, ilk çıktığında kendisine yapılan bütün eleştirileri unutturdu ve zamanla bir klasik oldu. Ayrıca o dönemde, Amerikada işçi sınıfının yaşamının konu alındığı roman türünün doğmasına da neden oldu.Emile Zola eleştirilere karşı kendisini savunurken Gerçekleri yazdım; romanın kahramanları kötü insanlar değil, sadece eğitimsiz ve yaşadıkları ortamın yıprattığı insanlardı, demiştir. Ayrıca yazdığı romanın kendi kendisini savunacak güçte olduğunu belirtmiştir.

************

Madam boş: – Her şeyi anlat yavrum! Baban kapıyı kapadı ve anahtarı da annene mi gönderdi? Ve kulağına eğilerek sordu: – Arabanın içinde bir kadın gördün mü? Çocuk gördüklerini bir kez daha hatırladı: – Yataktan atladı. Eşyalarını aldı ve çıktı, gitti. Jervez donmuş gibiydi. Derin derin nefes alıyor, terk edilişinin verdiği azapla kıvranıyor, fakat soğukkanlı olmaya çalışıyordu. Ellerini göğsüne bastırıyor, gözlerini ovuşturuyor, sanki karanlık bir kuyunun içine düşmemek için çırpınıyordu. Madam Boş: – Çocukluğun lüzumu yok! diye mırıldandı. – Ah! Bilsen, bilsen... Bu sabah gömlekleriyle yün atkısını, Emniyet Sandığına gönderdi. Demek ki gizli bir amacı varmış. Onların parasını alıp, kaçmak istiyormuş. Zavallı kadın gözyaşlarını daha fazla tutamadı. Boğazı düğümleniyor, ümitsizlik içinde ağlıyordu.

******

Meyhane, Zolanın 21 ciltlik Rougon Macquartlar roman dizisinin Nana ve Germinal ile birlikte en tanınmışlarındandır. Ve yazarının tabiriyle kitaplarının içinde en dürüst olanıdır. Meyhane gerçeğin kitabıdır; halkı anlatan, yalan söylemeyen, halkın ko... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 11 ay
Rapsodik okumuş.
Martin Eden

Jack London (1876 - 1916), kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş Amerikalı yazarlardan biridir.ABDnin hemen her yerini gezdi. İktisadi bunalımın doğurduğu güç koşullarla karşı karşıya kaldı, bir süre hapis yattı ve 1894te militan bir sosyalist oldu. Martin Edende anlattığı gibi, yazar olabilmek için büyük bir iyimserlik ve enerjiyle çalıştı.Martin Eden, hayatı denizcilikle geçen, 19 - 20 yaşlarında, kenar mahallede yetişen bir gençtir. Tesadüfen, zengin sınıftan bir kızla tanışır, hayata bakışı, hayatı değerlendirmesi tamamen değişir. Bu olay, yaşantısında bir dönüm noktasıdır. O güne kadar olan yaşantısını bir kalemde silip yeni bir ideale doğru koşar. Bu, genç kızı elde etme aşkıdır. Yapacak bir mesleği yoktur, ünlü bir yazar olmak ister. Tek amacı, çok para kazanmaktır. Yazdığı her kelimeyi bile dolar olarak görür. Çevresi hızla daralır, dostları kaybolur, ulaşmak istediği sınıfla arası, okuduğu her kitapla biraz daha açılır. Yazma konusundaki bilgi ve deneyimi arttıkça, zengin sınıfı temsil eden insanların basit, yapmacıklı, ikiyüzlü olduklarını görüp bunalıma girer. Ve olaylar sürprizli bir şekilde devam eder...Önemli Eserleri: Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş, Yanan Gün Işığı, Deniz Kurdu ve Demir Ökçedir.

******

Martin Eden, otobiyografik niteliği ile, bütün Jack London yapıtları arasında çok özel bir yere sahiptir. Jack Londonın bireyciliğe saldırısı, hiçbir yapıtında Martin Edendeki yetkinliğe ulaşamaz.Martinin coşturucu bir karanlık ve eşsiz bir güçlülükle sürdürdüğü savaşım, insan soyunun aydınlanması uğraşında bir esin kaynağıdır. Ama Martin bir bireycidir ve bu ilk günah ödenecektir. Eşsiz serüvenin sonunda, bireysel başarının doruğunda Martin, aldanmış, amaçsız, yalnız ve umutsuz bir insandır. Burjuva toplumunun sahte değerlerinden, ikiyüzlülüğünden kaçan Martin, o eski, dost Güney Denizlerine sığınacaktır. Ama o, artık Güney Denizlerinin avutup doyurabildiği Martin Eden değildir ve aradığı dinginliği ancak o dost suların altında bulabilecektir.Cem Yayınevi Jack Londonın bu en ünlü yapıtını Kaya Ersoyun Türkçesiyle okuyucularına sunmaktadır.

************

Martin Eden, Jack Londonın başyapıtı sayabileceğimiz ve büyük oranda otobiyografik izler taşıyan unutulmaz romanlarından biridir. Keskin sınıfsal... bilinci, güçlü kalemi ve devrimci sanatıyla Jack London, burjuva gerçekliği karşısında sınıf atlamak isteyen genç bir yazarın düştüğü trajik durumu ustalıkla ve tüm çıplaklığıyla resmeder Martin Edenda. Büyük çabalarla ulaşılan hedefin, yani burjuva yaşamının, anlamsızlığı, sahteliği ve hiçliği karşısında, Martin Eden, kendisini beyaz bir heykel gibi batacağı dipsiz derinliklere bırakır.Büyük anlatıcılar kuşağının son üyelerinden biridir Jack London,1916 yılında öldüğünde, zamanının ve tüm zamanların en büyük yazarları arasında çoktan yerini almıştı.

************

Cem Yayınevi, ünlü yazar Jack Londonun (1876-1916) tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de olağanüstü ilgiyle karşılanan eserlerini okurlarına toplu olarak sunuyor.
Jack Londonun roman, öykü, deneme ve anı kitapla-rından oluşan bu toplamda, onun en seçkin eserlerini bula-bileceksiniz. Jack London Toplu Eserlerinde tüm kitaplar, ilk basımlarının özgün biçimine sadık kalınarak eksiksiz çevrilmiş ve Kadir Kıvılcımlı tarafından dipnotlarla zengin-leştirilerek yayına hazırlanmıştır.



************

Kendisi için ise güzelliğe hizmet etmesinin sevinci, onun için yeterli bir ücretti. Ve Ruth u güzellikten çok seviyordu. Dünyadaki en iyi şeyin aşk olduğunu düşünüyordu. Onun içindeki devrimin itici gücü aşk olmuştu; onu kaba bir denizciden bir öğrenciye ve bir sanatçıya dönüştürmüştü. Bu nedenle ona göre bu üçünden en iyisi en büyüğü, öğrenmekten ve sanatkarlıktan daha büyük olan aşktı. Şimdiden, anlamıştı ki kendi beyni, Ruthun kardeşlerinin beyinlerinin ya da babasının beyninin ötesine ulaştığı gibi, Ruthunkini de geçmişti. Onun bir yıl kadarlık kendi kendine çalışması ve donanımı, dünya, sanat ve yaşam konularında ona Ruthun sahip olmayı hiçbir zaman umut etmeyeceği bir ustalık vermişti.
Bütün bunları kavramıştı, ama bu Rutha olan aşkını etkilemedi; ne de Ruthun ona olan aşkı bunan etkilendi. Aşk fazlasıyla güzel ve soyluydu ve Martin aşkı eleştiriyle kirletmeyecek kadar sadıktı.

************

Martin Eden Jack Londonın hayatından belirgin izdüşümler taşıyan özyaşamsal bir roman. Hayalleri kadar iradesi de güçlü bir genç, sosyal statüsünü değiştirmek için giriştiği yazar olma mücadelesini kazanır. Ancak geldiği yer yeni bir sosyal dünya olduğu kadar büyük bir boşluğun kıyısıdır da. Okur, Martin Edenin kimliğinde ve mücadelesinde yerleşik düzenin kalıplarına uymayan toplumdışı insanı olduğu kadar yazar Jack Londonın hayal kırıklıklarını, ruhsal çalkantılarını, edebiyata yüklediği anlamve işlevleri, ama en başta çelişkilerini bulur.Martin Eden: Boşluğa tırmanış.

******

Jack London (1876 - 1916), kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş Amerikalı yazarlardan biridir.ABDnin hemen her yerini gezdi. İktisadi bunalımın doğurduğu güç koşullarla karşı karşıya kaldı, bir süre hapis yattı ve 1894te militan bir sosyalist o... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 11 ay
Rapsodik okumuş.
Kağıt Ev

Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar. Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu yaşamların hikâyesi...

Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez'in, yayımlandığı her ülkede büyük ilgi uyandıran novellasını Seda Ersavcı İspanyolca aslından çevirdi. Peter Sis'in çizimleri ve Cem Ersavcı'nın kapak fotoğrafıyla, kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher...

Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar. Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu il... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 11 ay
Rapsodik okumuş.
Elveda Gülsarı

Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebî, askeri, yani bütün maddi, zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile tipik insanı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır. Hikâyelerinde milletinin temel mülkü olan millî hafızaya ait efsane, destan, masal, hikâye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartları, ardındaki hikâyeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü, psikolojisiyle, duyuş ve anlayış tarzıyla, maddi manevi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmıştır. Her yazar bir milletin çocuğudur ve o milletin hayatını anlatmak, eserlerini kendi millî gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleştirmek zorundadır. Benim yaptığım önce bu, yani kendi milletimin geleneklerini ve hayatını anlatıyorum. Fakat orada kaldığınız takdirde bir yere varamazsınız. Edebiyatın millî hayatı ve gelenekleri anlatmanın ötesinde de hedefleri vardır. Yazar, ufkunu millî olanın ötesine doğru genişletmek ve evrensel olana ulaşmak için gayret göstermek durumundadır. İyi yazar tipik insan ortaya koyma ustalığına erişen yazardır.

Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebî, askeri, yani bütün maddi, zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini ya... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 11 ay
Rapsodik okumuş.
Paris Notları

Her şeyden önce bir şairin kaleminden çıkan Paris Notlarında yer alan betimlemeler, gözlemler, yorumlar değerlendirmeler... Bu büyülü kenti görmeyenlere de Parisi tanıtmaya, onları orada yaşatmaya yetiyor bence. Cüneyt Ayral, yazılarının beslendiği Parise hem içten -artık oralı-, hem de dıştan bir iş adamının, bir gazetecinin, bir şairin, bir gezginin... gözüyle de bakıyor: Kenti içten ve dıştan kuşatarak önümüze koyuyor yaşadıklarını, gördüklerini, duyduklarını.-Gültekin Emre(Arka Kapak)

Her şeyden önce bir şairin kaleminden çıkan Paris Notlarında yer alan betimlemeler, gözlemler, yorumlar değerlendirmeler... Bu büyülü kenti görmeyenlere de Parisi tanıtmaya, onları orada yaşatmaya yetiyor bence. Cüneyt Ayral, yazılarının beslendiği P... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 11 ay
Rapsodik okumuş.
Şimşek Hırsızı (Percy Jackson ve Olimposlular #1)

Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hala hayatta olduklarını söylese ne yapardınız? Ya ailenizden birinin bu tanrılardan biri oldugunu öğrenseniz? Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varsanız? Bir de peşinize mitolojik efsanelerdek

Bir gün birisi çıkıp size Antik Yunan tanrılarının hala hayatta olduklarını söylese ne yapardınız? Ya ailenizden birinin bu tanrılardan biri oldugunu öğrenseniz? Olağanüstü güçlere sahip olduğunuzun farkına varsanız? Bir de peşinize mitolojik efsanel... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 11 ay
Daha Fazla Göster

Rapsodik şu an ne okuyor?

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.