Amerikada 1930ların Güney Eyaletlerinden birinde bir zenci, beyaz bir kızın ırzına geçmekle suçlanır. Önyargılar, şiddet ve riyakarlıkla beslenen Güneyli erişkinlerin ırk ve sınıf ayrımı konusundaki mantıksız yaklaşımlarını Scout ve Jem Finch adlarındaki iki çocuğun ağzından keyifli bir dille bize aktaran roman, aynı zamanda kent halkının vicdanına karşı tek başına karşı koyan bir erkeğin mücadelesini de anlatıyor. Tüm zamanların en çok sevilen klasiklerinden olan Bülbülü Öldürmek, 1960 yılında yayınlandığından bu yana birçok saygın ödül kazanmıştır. Pulitzer Ödülü de kazanan roman, kırktan fazla dile çevrilmiş, tüm dünyada otuz milyondan fazla satmış ve ünlü yıldızların başrolünü oynadığı film, Oscar kazanmıştır.
******
Bülbülü Öldürmek ilk yayımlandığında satış rekorları kırmış ve yazarını kısa sürüde üne kavuşturmuş güzel bir romandır. 1961 Pulitzer Edebiyat Ödülünü kazanmış, bir yıl sonra beyaz perdeye aktarıldığında ise Oskar almıştır. Harper Lee eski ve yorgun bir kasabanın insanlarını etkili bir gözlem gücüyle ve ince bir duyarlılıkla anlatırken çocukluğun o uçsuz bucaksız dünyasını tüm zenginliğiyle yansıtmayı başarır.
******
Amerikada 1930ların Güney Eyaletlerinden birinde bir zenci, beyaz bir kızın ırzına geçmekle suçlanır. Önyargılar, şiddet ve riyakarlıkla beslenen Güneyli erişkinlerin ırk ve sınıf ayrımı konusundaki mantıksız yaklaşımlarını Scout ve Jem Finch adların... tümünü göster
İnsanın var olduğu yerde eksik olmayan aşk, hırs, iyilik, düşmanlık ve entrika... Bir yanda ne için yapıldığı bilinmeyen ve onca insanın ölmesine sebep olan savaşlar: diğer yanda barışın küçük bir sınıfın daimi kaderi oluşu... Savaşta da barışta da dürüstlüğü ilke edinmiş kahramanlar...19. yüzyıl başlarında Napolyon orduları ile Rus askerleri arasında yaşanan savaş panoraması altında adeta bir belgesel gibi ilerleyen romanda, yüzlerce farklı karakterin gözüyle Rus toplumsal yaşamı anlatılır. Savaş ve Barış, hayatın, zamanın Rusyasının, tarihin ve sınıf kavgalarının olağanüstü bir tablosudur.
******
Yedi yıllık bir çalışmanın ürünü olan Savaş ve Barış, Lev Tolstoyun üç dev eserinin ilkidir. Yazar romanında tarih, savaş ve savaşın aktörleri konusunda kendine özgü kavrayışını sergiler. Tolstoy, kendisinin de mensubu olduğu Çarlık Rusyası aristokrasisinin zaaf ve çelişkilerini, Rus halkının bakış açısından ele alır. O, bu sınıfın hem içinde hem dışındadır. Savaşın yıkımlarını, soylu sınıfın geçirdiği sarsıntıyla bağlantılı olarak sunarken, tarih birey ilişkisinde, bireye hep acıların düştüğünü söyler. Ona göre, İnsan Tanrıya inanmıyorsa, bu acılara katlanması olanaksızdır. Tarih ve savaşlarla inancın evrenini karşı karşıya getiren bu anlayış, bu romanı bitirdikten sonra ilk ve en derin bunalımını yaşayacak olan Tolstoyun kendi bölünmüş dünyasının da bir yansımasıdır. Savaş ve Barış: Tarihin akışını değiştiren direniş.
************
Andrey Bolkonski genç Nataşaya âşıktır, ama genç kız kendisini kandıran Anatol Kuragin tarafından baştan çıkarılır.
Hayalkırıklığı içindeki Andrey savaşa katılır. Babasından büyük bir miras kalan Piyer Bezuhov ise kendini sevmediği, değer vermediği bir kadının, Yelena Kuraginin kollarında bulur. Bu sıra Napolyon, Moskova üstüne yürümektedir...
Tıpkı en özgün ve en ilginç kahramanları gibi Tolstoy da hep kendi yolunu aradı, birbirinden çok uzak ve farklı yönlere saptı. Onlar gibi heyecanı, şüpheyi, kederi, ümitsizliği, huzuru ve endişeyi tattı; onlar gibi kıpır kıpır, aşırı, bazen de saftı; tıpkı onlar gibi bütün deneyimlerinde ve bütün hamlelerinde, samimiyet ve doğruluktan asla ödün vermedi. Bu özelliği çağdaşlarının gözünden kaçmadı, hayattayken yaşayan bir efsane oldu.
************
Politik tiyatronun önemli ve öncü bir yapıtı. Dünyanın en büyük romanlarından biri kabul edilen Savaş ve Barış, ünlü Alman tiyatro kuramcısı, politik tiyatronun yaratıcısı, düşünceleri ve yaptıkları ile Bertolt Brechtin epik tiyatro yaratısının hazırlayıcısı olan Erwin Piscator tarafından oyunlaştırılmış ve ilk kez 1950li yıllarda Almanyada sahneye konmuş. Tolstoyun bu önemli ve nicel olarak büyük-hacimli yapıtı, Piscatorun çok usta tiyatro anlayışı ile salt tarihsel bir aşk hikâyesi yapısına bürünmeden, politik tiyatronun öncü bir yaratısı olarak tiyatro sanatı içinde yerini almış bulunuyor. Oyunda, romanın özünde çatışma olan bölümler hızlı, akıcı, dinamik bir üslupla veriliyor. Romandaki diğer olaylar, betimlemeler, geçişler ise bir Anlatıcı tarafından aktarılıyor.
************
XVIII. yüzyılın sonunda Pariste yirmi kadar insan toplandı, bunlar bütün insanların eşit ve özgür olduklarını ileri sürüyorlardı. Bu yüzden bütün Fransada insanlar birbirlerini boğazlamaya başladılar. Bu insanlar kralı ve daha birçok insanı öldürdüler. Aynı çağda Fransada bir dâhi yaşıyordu. Bu, Napolyondu. O, herkesi yeniyor, yani ötekilerden daha çok insanı öldürüyordu. Çünkü büyük bir dehaydı. Bilinmeyen bir sebeple Afrikalıları öldürmeye gitmişti bu dahî. Onları o kadar güzel öldürdü, kendisi de o kadar kurnaz ve akıllıydı ki Fransaya gelir gelmez herkesin kendisine boyun eğmesini buyurdu. Herkes de boyun eğdi. Sonra İmparator olunca İtalya, Avusturya ve Prusya üzerine atıldı. Oralarda çok insan öldürdü. Prusyaya gelince, orada Çar Aleksandr vardı. Aleksandr, Avrupada bozulan düzeni yeniden sağlama kararı almıştı. Bu yüzden Napolyonla savaşa girişti.
************
Savaş ve Barış, gençlere dünya klasiklerini tanıtarak, onları bu eserleri okumaya yönlendirmek amacıyla hazırladığımız Arkadaş Dünya Klasikleri Gençlik Özet Dizisinin üçüncü kitabıdır. Genç okurların kolayca anlayarak beğeniyle okuyabileceği yalın bir Türkçeyle orijinal metinden uyarlanmıştır.Tolstoyun başyapıtı olan Savaş ve Barış, dünya edebiyatının en önemli eserlerindendir ve Milli Eğitim Bakanlığınca 100 Temel eser kapsamında öğrencilere tavsiye edilmiştir. Tolstoyun bir destan niteliğindeki romanı Savaş ve Barış yüzlerce farklı karakteri olan, sevgiden nefrete, acıdan mutluluğa, dostluktan düşmanlığa, korkaklıktan cesarete, vatan sevgisinden kişisel çıkarlara kadar pek çok ahlaki ve toplumsal değeri titizlikle işleyen bir başyapıttır...
************
Savaş ve Barış (Harp ve Sulh) dünyanın en büyük romancılarından Rus yazar Leo Nikolayevich Tolstoyun başyapıtlarından biridir.Dünya edebiyatının da üç baş yapıtından biri olarak kabul edilen Savaş ve Barış, Tolstoy tarafından yedi yılda tamamlanmıştır.Romanda beş soylu ailenin öyküsüyle birlikte arka planda yazarın yaşadığı dönemdeki Rusların toplumsal hayatı ve Napoleon ordusuyla yapılan mücadele anlatılmaktadır.Tolstoyun Savaş ve Barış adlı romanı, Milli Eğitim Bakanlığınca ortaöğretim öğrencilerinin mutlaka okumalarını tavsiye ettiği 100 temel eserden birisidir.
************
Avrupada savaş, durup yeniden başlayarak, on üç yıldır sürüp gitmekteydi. Şimdi, 1805te sözde barış olmuştu ama bu huzursuz bir barıştı. Avrupa kralları, Fransada Bourbon Hanedamnı deviren devrime karşı hemen silaha sarıldıkları halde, Napoleonun askeri dehası karşısında bir şey yapamıyorlardı. Fransa ile savaş halinde olan bir tek İngiltere kalmıştı; o da bunu denizlerdeki üstünlüğüne borçluydu.Bütün Öteki devletler gibi, Rusya da, Avusturya da savaştan çekilmişlerdi. Yalnız Napoleon, imparatorluğunu gittikçe genişletiyordu. Kendi topraklarını kaybetmekten korkan Avrupa devletleri, bunun üzerine yeniden savaşa katılmayı düşünmeye başlamışlardı.
************
19. yüzyılın başlan. Avrupa, tam bir askeri deha olan Napoleonun pençesinde kıvranmakta, ona karşı bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşamaktadır. Savaş ve Barış, böyle bir ortamda Rusyada yaşanmaktadır. Eserde, dünyalar güzeli Nataşa Rostovanın önce Andrey Bolkonskiyle ilişkilerini, ardından Anotol Kuraginle yaşadığı çılgın aşkı, en sonunda da Kuraginin eniştesi Piyer Bezuhovla yaşadığı macerayı bulacak; güzelliğiyle çevresine nam salan Elena Bezuhovayı okurken heyecanlanacak; Mariya Bolkonskayanm iyi kalpli dünyasında bir gezinti yapacaksınız. Savaşın kızıl, barışın yeşille işlendiği bu görkemli eserde sevgi-nejret, sevinç-acı çatışması sizi bütün benliğinizle saracak, olayları sanki canlıymış gibi izleyeceksiniz.Gorki, Savaş ve Barış için şunları söylüyor: Okurken -hiç abartmıyorum-kahramanlannı etleriyle, kemikleriyle yanınızda hissedersiniz.
************
Rusyadaki sosyal, kültürel ve ekonomik sebeplerden kaynaklanan sınıf çatışmalarını anlatıyor.
******
İnsanın var olduğu yerde eksik olmayan aşk, hırs, iyilik, düşmanlık ve entrika... Bir yanda ne için yapıldığı bilinmeyen ve onca insanın ölmesine sebep olan savaşlar: diğer yanda barışın küçük bir sınıfın daimi kaderi oluşu... Savaşta da barışta da ... tümünü göster
Sana güzel bir yaz günü gelmiştim. Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber. Beş mevsim bir iç denizi kurutmaya yetti. İşte böyle sevgili... Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi. Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi. İclal Aydın, çok satan ve büyük bir beğeni kazanan kitabı Hayat Güzeldirden sonra, ikinci kitabı Bitmiş Aşklar Emanetçisinde bu kez öyküleriyle sesleniyor okurlarına... Bu öykülerin kahramanları bazen bir şiire, bazen bir köşe yazısına, bazen de yazarın belleğine, yüreğine ya da hayal gücüne konuk oldular. Aşkları, yalnızlıkları, acıları, özlemleri, mutluluklarıyla... Onları tanıyacaksınız belki. Kendinizi bulacaksınız onlarda... Zaten, Cem, Ayşegül, İclal... Fark etmiyor Hepimizin hayatı bitmiş bir aşktan geçiyor.
Sana güzel bir yaz günü gelmiştim. Karlı bir sabahta gidiyorum. Beş mevsim yaşamışız beraber. Beş mevsim bir iç denizi kurutmaya yetti. İşte böyle sevgili... Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi. Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi. İclal Aydın,... tümünü göster
Özdemir Asafın şairdeki ikinci kişi problemini, ikinci kişi ile kendi arasındaki bağıntıları çeşitli yönlerden derinleştirdiği, yaşayışını dolduran davranışları soyutlaştırarak bir düşünce planına yükselttiği, bunu yaparken de, 1950 şiirinin ortak biçim anlayışından ayrı, özel bir dil kullandığı görülür; çelişmeli, oyunlu bir mantık düzeninde mısra sayısını çok kere en aza indirdiği de olur.Behçet NecatigilÖzdemir Asaf 1950lerde kişiliğini bulduğu, şiirinin özelliklerini belirginleştirdiği zaman, bütün akımların dışında bir şairdi. Düşünceleri, duyguları yoğunlaştırıp kısacık şiirler yazışıyla Uzak Doğu ülkelerinin bilge şairlerine benziyordu. Bu özelliğiyle Garip akımının ilk günlerine de bağlanabilirdi, ama o akım içinde fazla bir yer tutmayan bu anlayış, Özdemir Asafta düşünceye iyice ağırlık verilerek benimsenmiş, özenle işlenmiş, geliştirilmişti. Şiir düşüncelerin, duyguların yoğunlaştırılmasında aranıyordu. Uzun şiirlerde bile parçaların bu anlayışla ele alındığı açıktı.Memet FuatÇiçek Senfonisi - Toplu Şiirler çağdaş Türk şiirinin en özgün isimlerinden biri olan Özdemir Asafın sağlığında yayımladığı yedi şiir kitabını bir araya getiriyor: Dünya Kaçtı Gözüme, Sen Sen Sen, Bir Kapı Önünde, Yumuşaklıklar Değil, Nasılsın, Çiçekleri Yemeyin, Yalnızlık Paylaşılmaz.
Özdemir Asafın şairdeki ikinci kişi problemini, ikinci kişi ile kendi arasındaki bağıntıları çeşitli yönlerden derinleştirdiği, yaşayışını dolduran davranışları soyutlaştırarak bir düşünce planına yükselttiği, bunu yaparken de, 1950 şiirinin ortak b... tümünü göster
Serrulata şu anda kitap okumuyor.