ALDIĞI ÖDÜLLER: Türk Dil Kurumu 1967 Roman Ödülü Cumhuriyetin ilk yılları... Doğu Anadolunun yaman coğrafyasında, aman vermez havasında, binbir oyunuyla insanı coşturan, yoran doğasında yaşayan bir söylence Cemo. Kömür gözleri ocak alevi gibi yanan, kara saçları gök ışıltıları taşıyan, çatıldığında hançere dönüşen kaşlarıyla yürek yakan Cemo. Başı eğdirilemeyen, Nuh dedi mi peygamber demeyen Cemo, insanlarına da, hayatına da dişiyle , tırnağıyla sahip çıkan yiğit bir kadın. Doğu Anadoluda bir masal gibi geçen hayatıyla edebiyatımızın simge isimlerinden biri.Kemal Bilbaşarın ağalık düzenindeki insanları, aşiret törelerini, inançlarını, yaşama biçimlerini olanca gerçekliğiyle yansıtan bir dille yazdığı Cemo, unutulmaz roman kahramanları arasında yer almış biri. Bir direnişin son romanı. İlk yayınlandığı 1966dan beri sevilerek okunan bu romanın ikinci bölümü olan Memo ile birlikte şimdi Can Yayınlarında.
ALDIĞI ÖDÜLLER: Türk Dil Kurumu 1967 Roman Ödülü Cumhuriyetin ilk yılları... Doğu Anadolunun yaman coğrafyasında, aman vermez havasında, binbir oyunuyla insanı coşturan, yoran doğasında yaşayan bir söylence Cemo. Kömür gözleri ocak alevi gibi yanan, ... tümünü göster
Ezelden yazılmış bir hayat bu. Her hayat gibi evveli. Oysa ahiri bana özgü. Her satırı bana vakfedilmiş. Al, bu hayat senin denilmiş, yaşa yaşayabilirsen; ben yürümüşüm bana sunulan hayatın satırlarına... Çocukluğumda takılmış gözlerim siyah beyaz filmlerdeki aşklara... Aşk rüyaları kurmuşum da bahtıma görücü usulü bir tanışıklık düşmüş. Nasibim demişim, akmış içime ve karışmış nehirlerime sevda... Kalbime satırlar yağıyor... Satırlar kalbimi yıkamaya başlayınca, hayatımı taşıyan varlığım ne yapar? Sormuştum da bilememiştim. Ta ki içimi yıkayan satırlar kalbimdeki hayata dokunana kadar? Ezelden yazılmış bir hayat bu. Herkese aşikar oysa yaşayanı ben. Bir sevda bir hayata nasıl bir bedel yazar? Aşkın kabahati yok. Aşk dokunur kalbe nedensiz değildir; sevgili bilmese de! Bir fincan kahvede hatır izin kaldı sevgili...
Ezelden yazılmış bir hayat bu. Her hayat gibi evveli. Oysa ahiri bana özgü. Her satırı bana vakfedilmiş. Al, bu hayat senin denilmiş, yaşa yaşayabilirsen; ben yürümüşüm bana sunulan hayatın satırlarına... Çocukluğumda takılmış gözlerim siyah beyaz... tümünü göster
Ezelden yazılmış bir hayat bu. Her hayat gibi evveli. Oysa ahiri bana özgü. Her satırı bana vakfedilmiş. Al, bu hayat senin denilmiş, yaşa yaşayabilirsen; ben yürümüşüm bana sunulan hayatın satırlarına... Çocukluğumda takılmış gözlerim siyah beyaz filmlerdeki aşklara... Aşk rüyaları kurmuşum da bahtıma görücü usulü bir tanışıklık düşmüş. Nasibim demişim, akmış içime ve karışmış nehirlerime sevda... Kalbime satırlar yağıyor... Satırlar kalbimi yıkamaya başlayınca, hayatımı taşıyan varlığım ne yapar? Sormuştum da bilememiştim. Ta ki içimi yıkayan satırlar kalbimdeki hayata dokunana kadar? Ezelden yazılmış bir hayat bu. Herkese aşikar oysa yaşayanı ben. Bir sevda bir hayata nasıl bir bedel yazar? Aşkın kabahati yok. Aşk dokunur kalbe nedensiz değildir; sevgili bilmese de! Bir fincan kahvede hatır izin kaldı sevgili...
Ezelden yazılmış bir hayat bu. Her hayat gibi evveli. Oysa ahiri bana özgü. Her satırı bana vakfedilmiş. Al, bu hayat senin denilmiş, yaşa yaşayabilirsen; ben yürümüşüm bana sunulan hayatın satırlarına... Çocukluğumda takılmış gözlerim siyah beyaz... tümünü göster
İhtiyaçları çok fazlalaşan insanlar kendi öz kaynaklarını sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan herhangi bir savunmasız kişiden bile irkilir. İş ve ücretler, yiyecek ve ısı, cesaret ve iyi niyet hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. Bu karanlık içerisinde erkek, kadın ve çocuğun zayıflığını ele geçirir ve onları utanç verici işlere zorlar. Artık hiçbir dehşet veya korku dışlanmaz. Ümitsizlik, sadece dört duvarın adiliği ve basitliği ile sınırlanmıştır; hepsi kötülük ve suça yönelir... Hepsi sefilleşmiş, bozulmuş birer kötü ve pislik gibi gözükür. Fakat o denli alçalmış kişilerin de daha fazla alçalamayacağı bir çizgi vardır ve bu dönüm noktasında, dış dünya adeta yutar bu zavallı, tahilsiz, kimliksiz insanları... Onlar Sefillerdir; toplumdan dışlananlar, yeraltı köpekleri..
Victor Hugonun Sefiller romanı yetişkinlerin okuması gereken klâsiklerin başında geliyor. Sefiller'in Kozet isimli küçük kız kahramanını okuyarak sefaletin insanlığı ne gibi korkunç durumlara düşürdüğünü göreceksiniz. MEB Talim ve Terbiye Kurulunun 2243 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.
Bir kürek mahkumunun bir din adamı sayesinde doğru yolu buluşunun hikayesi.
Victor Hugonun unutulmaz klasiği sefilleri artık gençler de okuyabilecek. Fakir bir genç olan Jan Valjanın etrafındaki tüm sefalete rağmen iyi bir insan olma mücadelesi anlatılıyor bu kitapta. Mutluluk, aşk, acı, gözyaşı, umut ve hayal kırıkları mükemmel bir uyum içinde verilmiş.
Hugo, Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir. Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Sefiller de bu yılların ürünüdür (1862). Bu dev romanı, genç okurlara yalınlaştırılmış, kısaltılmış biçimiyle sunuyoruz. Sefiller, kürek mahkumu Jan Valjean ve polis müfettişi Javert arasında sürüp giden bir kovalamacanın hikayesi üzerine kuruludur. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı yalnızca bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz seneye cıkmıştır. Fransız edebiyatının en önemli romanlarından biri olan Sefiller, romantik akımın etkilerini taşıyan bir eserdir.
\n\nJan Valjanın tüyler ürperten öyküsü. Yoksulluk sonucu içine düşülen yanlış davranışlar sonunda kürek cezasına mahkum ediliş. Bu mahkumiyetin Jan Valjan üzerindeki olumsuz etkileri, cezaevinden çıktıktan sonra Jan Valjanın piskopos Myrel ile tanışması vearalarındaki ilişkiler. Jan Valjanın isim değiştirerek yeni bir hayata atılma çabası karşısında önüne çıkan engeller.
İlk gençlik heyecanlarıyla okunan kitapların etkisini, o ilk okumanın verdiği benzersiz hazzı unutmak mümkün mü?İletişim ve bilgi edinme imkânlarının son hızla arttığı bir çağda, gençlerimizi ve çocuklarımızı kitapların dünyasıyla buluşturmak eskisi kadar kolay olmasa gerek. Bu anlamda, Millî Eğitim Bakanlığının ilköğretim ve ortaöğretime yönelik 100 Temel Eser seçimi; öğrencilere, velilere ve öğretmenlere, kısacası kültür dünyamıza katkıda bulunacak, herkese yararlı olacak niteliktedir.
Sınır tanımayan ve çocuk düşlerine misafir olan kitaplar ve kahramanlar vardır. Beyaz Düşler Dizisindeki kitaplar işte onlardan bazıları.
İhtiyaçları çok fazlalaşan insanlar kendi öz kaynaklarını sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan herhangi bir savunmasız kişiden bile irkilir. İş ve ücretler, yiyecek ve ısı, cesaret ve iyi niyet hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. Bu karanl... tümünü göster