Uyurgezer

Profil Resmi
0 takip ettiği ve 0 takip edeni var. 0 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
Uyurgezer okumak istiyor.
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi

Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erkekler, onların hayatlarını yaşamak zorunda olan kadınlar. Bu cinayetler yatağında, bu kötülükler bahçesinde, bu insan eti satılan can pazarında masumiyetini korumaya çalışan bir adam. Bir zamanlar İstanbul'un en gözde yeri olan Beyoğlu'nun hazin hikâyesi.

Karanlık... Soğuk havayla iyice ağırlaşan bir karanlık. Uzaklardan şarkılar geliyor kulağına, neşeli kadın çığlıkları, ayarını yitirmiş sarhoş naraları, biri küfrediyor belki ana avrat, belki ağlıyor biri hıçkıra hıçkıra, belki biri sessizce ölüyor bu gürültünün, bu hengâmenin ortasında. Umurunda değil. Hepsinden sıyrılmış, sadece öfke...

Nereye gittiğini bilmeden yürüyor, nefret tarafından kuşatılmış olarak. Kıskançlık denen o canavar, çelikten pençesine almış yüreğini, habire sıkıyor. "Kadınlar," diyor bir ses zihninin derinliklerinden... "Kadınlar, onlarla oynayamazsın... Oynadığını zannedersin ama bir de bakmışsın, asıl oyuncak sen olmuşsun." Hayatına giren kadınların yüzleri beliriyor sokağın zemininde. Birer birer düşüyor görüntüleri ayaklarının dibine. Hepsinin boynu bükük, hepsinin gözlerinde keder. Hepsi üzgün... Aldırmıyor, bir su birikintisiymiş gibi basıp geçiyor üzerlerinden ama yeniden düşüyor görüntüler zemine. "Kadınlar," diyor o ses yine, "Kadınlardan asla kurtulamazsın, hayaletleri hayatın boyunca seni takip eder."

Yılbaşı gecesi işlenen bir cinayet... Tarlabaşı'nın arka sokaklarında bulunan bir erkek cesedi. Öldürülmüş erkeklerin en yakışıklısı, belki de en kötüsü. Karanlık sırların ortaya çıkardığı utanç verici bir gerçek. Gururlarının kurbanı olmuş erke... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Uyurgezer kütüphanesine ekledi.
Angela'nın Külleri II (Umuda Doğru)

Frank McCourtun çocukluğunu anlatan Angelanın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourtun kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan umutla birleşince, ortaya bir kurtuluş, bir başarı öyküsü çıkmıştı. Kitap birçok ödül aldı (Pulitzer Ödülü - Ulusal Kitap Kriterleri Çevresi Ödülü - Los Angeles Times Kitap Ödülü). Pek çok dilde defalarca basıldı. Umuda Doğru işte bu öykünün devamı; Frankienin yoksul bir göçmenden pırıl pırıl bir öğretmene ve mükemmel bir yazara dönüştüğü Amerika serüvenini anlatıyor. Frank, büyük çabalardan sonra on dokuz yaşında, New Yorka gelmeyi başarır. Gemide tanıştığı bir papaz ona Biltmore Otelinde bir iş bulur. Otelde çalışırken, bu sınıfsız ülkedeki çarpıcı sınıflandırmayla tanışacaktır. Askere alınıp Almanyaya gönderilir. Orduda köpekleri eğitmeyi ve daktilo kullanmayı öğrenir. 1953te Amerikaya döndüğünde doklarda çalışmaya başlar. Amerika, Frankienin kamını doyurmuştur; ama yüreği hala hoşnut değildir. Çevresindeki tüm göçmenler, ülkelerindekine benzer yaşam biçimlerini benimser ve ısrarla başka bir şeyin imkansız olduğunu söylerken, onun hayellerinde okuyup eğitim görmek, Amerikada Amerikalılar gibi yaşamak vardır. On dört yaşında okulu bıraktığı halde, kendini, New York Üniversitesine kabul ettirmeyi başarır. Orada, uzun bacaklı, sarışın, su katılmadık bir Yankeeye aşık olur ve hayallerini gerçeğe çevirmeye çalışır. Ancak dünyadaki yerini, öğretmenliğe -ve yazmaya- başladıktan sonra bulacaktır. Umuda doğru, Frank McCourtun Amerikada yaşadıklarını, olağanüstü insancıl bir mizaha sararak büyüleyici bir dille anlattığı bir öykü. Kitap Angelanın Küllerinin devamı niteliğindedir.

Frank McCourtun çocukluğunu anlatan Angelanın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourtun kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan um... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Uyurgezer okumuş.
Angela'nın Külleri II (Umuda Doğru)

Frank McCourtun çocukluğunu anlatan Angelanın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourtun kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan umutla birleşince, ortaya bir kurtuluş, bir başarı öyküsü çıkmıştı. Kitap birçok ödül aldı (Pulitzer Ödülü - Ulusal Kitap Kriterleri Çevresi Ödülü - Los Angeles Times Kitap Ödülü). Pek çok dilde defalarca basıldı. Umuda Doğru işte bu öykünün devamı; Frankienin yoksul bir göçmenden pırıl pırıl bir öğretmene ve mükemmel bir yazara dönüştüğü Amerika serüvenini anlatıyor. Frank, büyük çabalardan sonra on dokuz yaşında, New Yorka gelmeyi başarır. Gemide tanıştığı bir papaz ona Biltmore Otelinde bir iş bulur. Otelde çalışırken, bu sınıfsız ülkedeki çarpıcı sınıflandırmayla tanışacaktır. Askere alınıp Almanyaya gönderilir. Orduda köpekleri eğitmeyi ve daktilo kullanmayı öğrenir. 1953te Amerikaya döndüğünde doklarda çalışmaya başlar. Amerika, Frankienin kamını doyurmuştur; ama yüreği hala hoşnut değildir. Çevresindeki tüm göçmenler, ülkelerindekine benzer yaşam biçimlerini benimser ve ısrarla başka bir şeyin imkansız olduğunu söylerken, onun hayellerinde okuyup eğitim görmek, Amerikada Amerikalılar gibi yaşamak vardır. On dört yaşında okulu bıraktığı halde, kendini, New York Üniversitesine kabul ettirmeyi başarır. Orada, uzun bacaklı, sarışın, su katılmadık bir Yankeeye aşık olur ve hayallerini gerçeğe çevirmeye çalışır. Ancak dünyadaki yerini, öğretmenliğe -ve yazmaya- başladıktan sonra bulacaktır. Umuda doğru, Frank McCourtun Amerikada yaşadıklarını, olağanüstü insancıl bir mizaha sararak büyüleyici bir dille anlattığı bir öykü. Kitap Angelanın Küllerinin devamı niteliğindedir.

Frank McCourtun çocukluğunu anlatan Angelanın Külleri dünyanın her yerinde büyük bir okuyucu kitlesi tarafından okundu ve çok sevildi. Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourtun kalemindeki sevecenlik ve ince mizah, satırların arasından sızan um... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Uyurgezer kütüphanesine ekledi.
Angela'nın Külleri I (Hatıralar)

''Geriye bakıp çocukluğumu anımsadığımda, nasıl hayatta kalabildiğime hala şaşarım. Kötü bir çocukluktu; mutlu bir çocukluğun pek kayda değer yanı yoktur zaten. Sadece mutsuz bir çocukluk geçirmiş olmak da, mutsuz bir İrlandalı çocuk olmak kadar kötü değildir. Bundan da kötüsü, mutsuz bir İrlandalı Katolik çocuk olmaktır.''
Ekonomik kriz sırasında, Amerika'ya yeni gelmiş bir göçmen ailesinin çocuğu olarak, Brooklyn'de dünyaya gelen ve İrlanda'nın Limerick kentindeki yoksul mahallelerde büyüyen Frank McCourt'un anıları böyle başlıyor. Frank'in babası Malachy, genellikle çalışmadığı, çalıştığı zamanlar da aldığı parayı içkiye yatırdığı için, annesi Angela'nın çocuklarını bakıp besleyecek parası yoktur. Ancak aynı Malachy, sorumsuz ve garip bir adam olmasına karşın, Frank'in hikaye yazma yeteneğini ortaya çıkaracaktır. Frank, babasının, İrlanda'yı kurtaran Cuchulain hakkında anlattığı hikayelerle, annesine bebekler getiren, Yedinci Basamaktaki Meleğin hikayesiyle beslenerek büyür.
Belki de Frank'in hayatta kalmasının nedenidir bu hikaye. Frank, paçavralar giyerek, Noel yemeği için omuz başı dilenerek, ateş yakmak için sokak kenarlarından kömür toplayarak, yoksulluğa, açlığa ve akrabalarıyla komşularının umursamaz zalimliğine katlanır. Katlandığı gibi, hikayesini, yaşama sevinciyle dolu, olağanüstü bağışlayıcı ve etkili bir dille anlatmak için sağ kalır.
Her sayfası, Frank McCourt'un şaşırtıcı ve sevecen mizahı ile dolu olan Angela'nın Külleri, bir klasiğin tüm belirtilerini veren muhteşem bir kitap. ''Why Should You Doubt Me'' (Benden Niye Kuşkulanasın ki?) isimli kitabın yazarı, Mary Breasted'in dediği gibi, ''Frank McCourt'un kitabı çok dokunaklı, çünkü insanın yüreğini dağlayan hikayesi gerçek. Hiç kimse, hiçbir zaman yoksullukla çocukluğu böyle anlatmadı. Frank McCourt'un hikaye yazmak için sağ kalması insanı hayrete düşürüyor. Böylesine bir pislik ve sefaletten, kusursuz bir başyapıt yaratabilmiş olması da az mucize değil.''

''Geriye bakıp çocukluğumu anımsadığımda, nasıl hayatta kalabildiğime hala şaşarım. Kötü bir çocukluktu; mutlu bir çocukluğun pek kayda değer yanı yoktur zaten. Sadece mutsuz bir çocukluk geçirmiş olmak da, mutsuz bir İrlandalı çocuk olmak ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Uyurgezer şu an okuyor.
Serenad

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.

Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yılla... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Profil Resmi
Uyurgezer kütüphanesine ekledi.
Uçurtma Avcısı

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk...
Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkarının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları.... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasının yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişinin aşama aşama gözler önüne seriyor. Uçurtma Avcısında anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanını diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk...
Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 10 yıl, 10 ay
Daha Fazla Göster

Uyurgezer şu an ne okuyor?

Serenad

%0

Favori Yazarları (0 yazar)

Favori yazarı yok.