''Sonuna kadar yaratıcı ve özgün bir hikaye Birinci sınıf, aksiyon yüklü ve zeka dolu.''
-Booklist
''İlk sayfalardan itibaren sizi oturduğunuz yere çivileyecek Tüketim, açgözlülük ve bu ikisi arasında, yaşama tutunmaya çalışan insanların etkileyici hikayesi.''
-USA Today
''Eğlendirici ve zekice Barry, hikayesini çarpıcı hale getirmek için zekasından ve şaşırtma unsurundan başarıyla faydalanmış.''
-The New York Times Book Review
''Müthiş hızlı gelişen bir roman Yepyeni ve zekice.''
- The Boston Globe
Vergi kaldırılmış, devlet özelleştirilmiş, çalışanlar şirketlerinin isimlerini soyadı olarak almaya başlamıştır. Bu yeni cesur şirket dünyasında elinizde bir platinyum kredi kartı yoksa işiniz zordur. Satın alma görevlisi Hack Nike da bunu kısa süre içinde öğrenecektir. 2.500 dolarlık spor ayakkabıları almaya çalışan kalabalığa, şirketin tanıtımı için ateş açması istenince, barkod dövmeli gözüyle efsaneleşen ajan Jennifer Devletin harekete geçmesine neden olur. Bir yandan büyük baskı altında, çocuğunu babasız büyütmeye çalışan, diğer yandan da şirketleri denetlemeyi sürdüren Devlet ajanı Jenniferın suçla savaşabilmesi için öncelikle gerekli ödeneği bulması gerekmektedir. En düşük bütçeyle de olsa elinden geleni yapmaya mecburdur.
Küreselleşme ve pazarlama yöntemleri üzerine zeka dolu taşlamalarla dolu, çarpıcı bir eser.
''Sonuna kadar yaratıcı ve özgün bir hikaye Birinci sınıf, aksiyon yüklü ve zeka dolu.''
-Booklist
''İlk sayfalardan itibaren sizi oturduğunuz yere çivileyecek Tüketim, açgözlülük ve bu ikisi arasında, yaşama tutunma... tümünü göster
Orhan Pamuk bu yeni kitabında, çocukluğundan başlayarak hayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor. Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapışı, yaz gecesi bir sivrisineğin hareketleri ve Boğaz gemileri hakkındaki gözlemleri gibi büyük bir manzaranın parçası olarak dikkatle işleniyor. Pamuk İstanbul’dan, Adalar’dan, New York’tan, Venedik ya da Kalküta’dan söz ederken yaptığı gibi, kendi suçluluk duygularından, rüyalarından, eski berberlerden ya da çocukluğunda sokaklarda atıştırdığı şeylerden de bütün dikkatiyle hikâyeler çıkarıyor. Konu ister Binbir Gece Masalları, ister Dostoyevski’nin romanları, ister eski ressamlar, ister Selimiye Camii olsun, Pamuk gözlemlerini, duygularını sıralarken akılda sevdiğimiz bir hikâyecinin tanıdık ve unutulmaz sesi kalıyor. Tıraş olmaktan asansöre binmeye, dünyayı çocuk gibi seyretmekten deprem endişelerimize, trafik ve dinden eski yangınlar ve yıkımlara uzanan bu kitap, Orhan Pamuk’un gözünden bakıldığında dünyanın ne kadar ilginç ve yeni olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.
Orhan Pamuk bu yeni kitabında, çocukluğundan başlayarak hayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor. Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapış... tümünü göster
Orhan Pamuk bu yeni kitabında, çocukluğundan başlayarak hayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor. Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapışı, yaz gecesi bir sivrisineğin hareketleri ve Boğaz gemileri hakkındaki gözlemleri gibi büyük bir manzaranın parçası olarak dikkatle işleniyor. Pamuk İstanbul’dan, Adalar’dan, New York’tan, Venedik ya da Kalküta’dan söz ederken yaptığı gibi, kendi suçluluk duygularından, rüyalarından, eski berberlerden ya da çocukluğunda sokaklarda atıştırdığı şeylerden de bütün dikkatiyle hikâyeler çıkarıyor. Konu ister Binbir Gece Masalları, ister Dostoyevski’nin romanları, ister eski ressamlar, ister Selimiye Camii olsun, Pamuk gözlemlerini, duygularını sıralarken akılda sevdiğimiz bir hikâyecinin tanıdık ve unutulmaz sesi kalıyor. Tıraş olmaktan asansöre binmeye, dünyayı çocuk gibi seyretmekten deprem endişelerimize, trafik ve dinden eski yangınlar ve yıkımlara uzanan bu kitap, Orhan Pamuk’un gözünden bakıldığında dünyanın ne kadar ilginç ve yeni olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.
Orhan Pamuk bu yeni kitabında, çocukluğundan başlayarak hayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor. Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapış... tümünü göster
"Öpmeye doyamayacağım bir kadınla karşılaşmadım."
Su, tez konusu olarak bir telekız olmayı seçti; tanımadığı erkeklerle 6 ay boyunca telefonla konuştu, onların dertlerini dinledi, yol gösterdi, fantezileriyle onları mutlu etti. Konuştuğu erkeklerin kimisi kendine çok güvenliydi. Ama içlerinden birisi (Mert), hiç konuşmuyor sadece Su'nun sesini dinliyordu…
Birkaç konuşmadan sonra; Mert utangaçlığını yavaş yavaş üstünden atmaya başladı, kendinden bahsediyordu; Su ise kuralları gereği kendisi ve hayatı hakkında hiçbir ipucu vermiyor; tıpkı bir telekız gibi davranıyordu…
Gün geçtikçe Mert, hiç görmediği bu genç kadına tutkuyla bağlandı. Onu görmek, ellerini tutmak, teninde ellerini dolaştırmak, kokusunu hissetmek istiyordu… Ama Su, sadece bir oyunun içindeydi; bu gerçek değildi…
Mert'in son sözü ise şuydu: SADECE SENİ SEVDİĞİMİ SÖYLEMEK İÇİN ARAMIŞTIM…
O günden sonra, Su'ya artık ulaşamaz oldu…
Peki ya kader onlara bir şans daha verse, bu kez sesleri değil; gözleri buluşsa, birbirlerini tanırlar mıydı?
"Aynı gökyüzünü paylaşmadığımızı biliyorsun değil mi?"
"Sana kendi gökyüzümü göstermeyi isterdim."
(Tanıtım Bülteninden)
"Öpmeye doyamayacağım bir kadınla karşılaşmadım."
Su, tez konusu olarak bir telekız olmayı seçti; tanımadığı erkeklerle 6 ay boyunca telefonla konuştu, onların dertlerini dinledi, yol gösterdi, fantezileriyle onları mutlu etti. Konuştuğu... tümünü göster
Yksel7 şu anda kitap okumuyor.