Balzacın 1833te kaleme aldığı Eugenie Grandet, taşra yaşamının, özellikle acımasız bir toplumsal düzenin içten bir betimlemesidir.
******
Balzacın İnsanlık Komedisinin ilk ve en güzel romanlarından biri olan Eugenie Grandet, 1833de tamamlanmıştır. Klasik bir yalınlıkla anlatılan öyküde, bir taşra kenti olan Saumurda bir ev merkez alınarak, devrim sonrası Fransası büyük bir duyarlılıkla sergilenmektedir. Altına olan kara tutkusunun boğucu gölgesinde karısı ve kızıyla birlikte yaşamaktadır Grandet. Grandetin kızı Eugénie, kuzeni Charlesin gelişiyle kendi tutkusuna düşer. Bunu izleyen trajedi, Balzacın kaleminden, alayla ve ruh çözümlemeleriyle anlatılır. Okuyunca seveceksiniz.
************
Işık hayatın ilk aşkıysa, aşk da kalbin ilk ışığı değil midir?Böyle düşünüyordu Eugénie, saf kalbinin heyecanlı çırpınışla-rıyla aşka tutunmuşken...Ama ne yazık ki, ışığı yok edecek kadar güçlü karanlıklar da vardır hayatta. Böyle bir karanlığın sebebi, Eugénienin babası Grandet Baba... Öyle bir baba ki, yaşlandıkça daha çok cimrilik hastalığının pençesine düşmüş, zavallı kızına, eşsiz ruh güzelliğine sahip karısına yapmadığı eziyet kalmamıştır. Yine de Eugénienin ne de karısının, ona olan bağlılıkları sarsılmaz...Kitabın başından sonuna kadar, genç kız ve ailesinin çektikleri kalbinizin derinliklerinde hissedecek, Grandet Babanın, ihtirasında, insan ruhunun karanlıkta kalmış köşelerini tanıyacak, çıkar uğruna insanların neler yapabildiğini sürprizlerle gelişen olaylar içinde büyük bir ilgiyle okuyacaksınız.Balzacın en önemli eserlerinden biri sayılan bu roman, onun İnsanlık Komedisi derlemesinin Taşra Hayatından Sahne-ler bölümüne girer.
************
Bay Grandet, Saumurda tanınmış kişilerden biriydi. Taşrada onun namını duyanlar bunu daha iyi bilirler. Onun gibi yaşlıların sayısı gittikçe azalıyordu, Grandet Baba diye çağrılan Bay Grandet, 1789da okuma yazma bilen ve hesap yapabilen, zamanında durumu iyi olan bir fıçı ustasıydı. Fransız Cumhuriyetinin Saumur bölgesinde, papazların mallarını satışa çıkardıkları zamanlarda, o sıralar kırk yaşında olan fıçıcı, zengin bir kereste satıcısının kızıyla henüz yeni evlenmişti. Grandet, cebine nakit parasıyla karısının drahomasını, yani iki bin tane Louis altınını koyup bölgeye gitti. Daha sonra da devlet mallarının satışıyla ilgilenmekte olan katı cumhuriyetçi kayınbabasının verdiği dört yüz Louis altını sayesinde, yasal olarak üç kuruşa, bölgenin en iyi üzüm bağlarını, eski bir manastırı ve birkaç çiftlik satın aldı
******
Balzacın 1833te kaleme aldığı Eugenie Grandet, taşra yaşamının, özellikle acımasız bir toplumsal düzenin içten bir betimlemesidir.
******
Balzacın İnsanlık Komedisinin ilk ve en güzel romanlarından biri olan Eugenie Grandet, 1833de tamamlanmışt... tümünü göster
Balzacın 1833te kaleme aldığı Eugenie Grandet, taşra yaşamının, özellikle acımasız bir toplumsal düzenin içten bir betimlemesidir.
******
Balzacın İnsanlık Komedisinin ilk ve en güzel romanlarından biri olan Eugenie Grandet, 1833de tamamlanmıştır. Klasik bir yalınlıkla anlatılan öyküde, bir taşra kenti olan Saumurda bir ev merkez alınarak, devrim sonrası Fransası büyük bir duyarlılıkla sergilenmektedir. Altına olan kara tutkusunun boğucu gölgesinde karısı ve kızıyla birlikte yaşamaktadır Grandet. Grandetin kızı Eugénie, kuzeni Charlesin gelişiyle kendi tutkusuna düşer. Bunu izleyen trajedi, Balzacın kaleminden, alayla ve ruh çözümlemeleriyle anlatılır. Okuyunca seveceksiniz.
************
Işık hayatın ilk aşkıysa, aşk da kalbin ilk ışığı değil midir?Böyle düşünüyordu Eugénie, saf kalbinin heyecanlı çırpınışla-rıyla aşka tutunmuşken...Ama ne yazık ki, ışığı yok edecek kadar güçlü karanlıklar da vardır hayatta. Böyle bir karanlığın sebebi, Eugénienin babası Grandet Baba... Öyle bir baba ki, yaşlandıkça daha çok cimrilik hastalığının pençesine düşmüş, zavallı kızına, eşsiz ruh güzelliğine sahip karısına yapmadığı eziyet kalmamıştır. Yine de Eugénienin ne de karısının, ona olan bağlılıkları sarsılmaz...Kitabın başından sonuna kadar, genç kız ve ailesinin çektikleri kalbinizin derinliklerinde hissedecek, Grandet Babanın, ihtirasında, insan ruhunun karanlıkta kalmış köşelerini tanıyacak, çıkar uğruna insanların neler yapabildiğini sürprizlerle gelişen olaylar içinde büyük bir ilgiyle okuyacaksınız.Balzacın en önemli eserlerinden biri sayılan bu roman, onun İnsanlık Komedisi derlemesinin Taşra Hayatından Sahne-ler bölümüne girer.
************
Bay Grandet, Saumurda tanınmış kişilerden biriydi. Taşrada onun namını duyanlar bunu daha iyi bilirler. Onun gibi yaşlıların sayısı gittikçe azalıyordu, Grandet Baba diye çağrılan Bay Grandet, 1789da okuma yazma bilen ve hesap yapabilen, zamanında durumu iyi olan bir fıçı ustasıydı. Fransız Cumhuriyetinin Saumur bölgesinde, papazların mallarını satışa çıkardıkları zamanlarda, o sıralar kırk yaşında olan fıçıcı, zengin bir kereste satıcısının kızıyla henüz yeni evlenmişti. Grandet, cebine nakit parasıyla karısının drahomasını, yani iki bin tane Louis altınını koyup bölgeye gitti. Daha sonra da devlet mallarının satışıyla ilgilenmekte olan katı cumhuriyetçi kayınbabasının verdiği dört yüz Louis altını sayesinde, yasal olarak üç kuruşa, bölgenin en iyi üzüm bağlarını, eski bir manastırı ve birkaç çiftlik satın aldı
******
Balzacın 1833te kaleme aldığı Eugenie Grandet, taşra yaşamının, özellikle acımasız bir toplumsal düzenin içten bir betimlemesidir.
******
Balzacın İnsanlık Komedisinin ilk ve en güzel romanlarından biri olan Eugenie Grandet, 1833de tamamlanmışt... tümünü göster
Rmuruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar)
Mesudi, Muruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar), Selenge Yayınları, İstanbul, 2004, 275 sayfa.
Mesudi Hicri 3. Asrın sonlarında (280/893) ve 4. Asrın başlarında(345/956–346/957) yaşamış bir müelliftir. Bağdat doğumlu olup, buradaki medreselerde çeşitli ilimler tahsil etmiştir. Hicri 300 yılının başlarında Bağdat’tan ayrılmış ve çeşitli seyahatlarde bulunmuştur. Bugündü İran dediğimiz Fars ve Kirman coğrafyasında, Horasan, Afganistan sonrasında ise Hindistan ve ardından Çin’i gezmiştir. Çin’den sonra Afrika’ya geçmiş özellikle Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde dolaştıktan sonra Yemen’e ve Şam bölgelerini gezmiştir. Şam’ın ardından Mısır’a geçmiş ve ömrünün sonuna kadar burada yaşamıştır.
Yazarın 17-34 arasında değişen eseri olduğu tahmin edilsede, günümüze sadece 2 tanesi ulaşmıştır: Muruc ez Zeheb ve Kitab et Tenbih vel İsraf.
Muruc ez Zeheb’in ilk çevrisi 19.Yy’ın ortalarında Fransızca’ya 9 cilt olarak çevrilmiştir. Bunun dışındaki diğer çevriler ise kısım kısım olup genelde ilgilenilen dar bölgelerle alakalı kısımlar olmuştur. Arap Dünyası Mesudi’nin eserine çok fazla kaynak göstermemesi ve İsrailiyat denilen Tevrat kaynaklı rivayetlere çok sık yer vermesi ve de bilimsel tahkikli bir baskısı olmadığı için gerekli ilgiyi göstermemiştir. Yeniden Tıpkı basımı 1964 yılında Kahire’de basılmıştır. Bir yıl sonra 1965’te Beyrut’ta 5 cildi orijinal ve tahkikli ve tashihli metin, 2 cildi de dizin ve notlar olarak 7 cilt halinde basılmıştır. Eserin Türkçe çeviriside Ahsen Batur tarafından 1965 Beyrut baskısından özetlenerek çevrilmiştir.
Eserin Muhtevası ise o dönem yazılmış diğer eserler gibi önce dünyanın yaratılışı ve yeryüzünün şekli, iklimler ve coğrafyadan bahsetmekte, sonrasında ise dönemine kadar gelen çok farklı rivayetleri aktarmaktadır. Eserde ilahiyat/teoloji’den, tarih’e, coğrafya’dan ahlak ve siyaset’e ve felsefe’ye kadar çok geniş bir içerik barındırmaktadır. Bunun dışında ise özellikle gezip görmüş olduğu İslam dünyasını çevreleyen ülkeler ile ilgili Çin’den Hindistan’a Hazar bölgesinden Afrika’nın doğu ve kuzey kısımları ile bugünkü Ortadoğu coğrafyası ve milletleri hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Eserin Türkçe çevrisinde, günümüz koşullarına göre uyarlanarak, bugün kullanabileceğimiz veriler, özetlenerek aktarılmıştır. Özet kısmında çevirmen Ahsen Batur özellikle Türk Tarih ve Coğrafyası ile ilgili olan kısımlar önem vermiştir. Burada Türklere komşu olan yada ilişkisi bulunan tarih ve coğrafyalarıyla ilgili kısımlardan, çevirmenin önemli bulduğu konular çevrilmiş olup bunun dışındaki o dönemde yazılmış eserlerde de çok sık karşılaşılan bilgiler ya özetlenerek alınmış ya da atlanılmıştır.
Birinci Bölüm (s.19-64). “Tufandan Sonra” başlığını taşımaktadır. Hz Nuh döneminde yaşanan Tufan’ın öncesi ve sonrasına yer verilmiş, özelliklede Tevrat kaynaklı çok sayıda rivayet(israiliyat) aktarılmıştır. Tufan sonrasıdünya milletlerinin tekrar nasıl türediğinden ve bugünkü anlamda Arap, Türk, Hint, Acem, Yahudi ve Rum milletlerinin Hz Nuh’un hangi oğlundan geldiği ve nerelere, nasıl dağılıp bugünkü milletleri oluşturduğudan bahsedilmiştir (Medudi’nin yaşadığı dönem). Millet bahsinden sonra her milletin ozaman yerleştiği coğrafya ve halkların karakteristik yapıları ile ilgili bilgilere yer verilmiştir.
İkinci Bölüm (s. 65-110). “Kafkas Dağları, Alanlar, Hazarlar, Türk Kavimleri’dir”. Bu bölümde Kafkasya ve Hazar Denizi civarından bahsedilmektedir. Burada yaşayan Türkler ve onların etkileşimde olduğu Kafkas halkları, Ruslar, Gürcüler ve Bizans’ın faaliyetlerinden bahsetmektedir. Bölge halkalarının siyasi yapılarının dışında, sosyal, içtimai ve dini hayatlarıda anlatılmaktadır.
Üçüncü Bölüm (s.111-136) “Asuri, Nabat ve Fars Krallıkları”adlı bölümür. Burada bugünkü İran bölgesi ve Irak’taki siyasi yapı ve sosyal hayat anlatılmış, bölgedeki devletlerin kısa bir tarihi özeti okuyucuya aktarılmıştır. Ayrıca bölgede ortaya çıkan ve sonrasındaki devirleirde büyük oradan etkilen Zerdüştlük vb gibi dinlerdende bahseilmiştir.
Dördüncü Bölüm (s.137-174) “Sasani Hükümdarlar (Geç Farslar)’dır”. Ortadoğu ve Hazar coğrafyasında uzun yıllar hükmetmiş Sasani devleti geniş şekilde anlatılmıştır. Öne çıkan hükümdarlarının hayatları, nasıl hükümdar oldukları, halkları ile ilişkileri, devletin adalet durumları ve fütühat hareketleri ve geniş şekilde aktarılan rivayet ve menkıbelerle zengilenştirilmiş sultanların hikayeleridir.
Beşinci Bölüm (s.175-196) “Yunan Kralları ve Yunan’ın Kökeleri”. Felsefenin ana yurdu olan Yunanistandan bahsedilmekte ve Makedeonyalı Filip’in oğlu Büyük İskenderin fütühat harekatından bahsedilmektedir. İskender sonrası Roma ve pagan/putperestlik anlatılmıştır. Hristiyanlığın doğuşu, Roma’nın Bizans’a geçişi ve Konstantiniyye’nin kuruluşu ile ilgilide anlatılar mevcuttur.
Bölmün son kısmındaa ise Hicaz ve Şam bölgesinin adlarının etimolojik anlamından ve bugünkü adlarının nasıl konulduğu anlatılmaktadır. Bölgede yaşayan Kürtler’in de etnik kimliği hakkında ise bölgede söylenen birden farklı rivayetler aktarılmıştır.
Altıncı Bölüm (s.197-212) “Dünyanın Acayiplikleri” adındadır. Burada dini hayattan bahsedilmiş, Yunan’dan, Acem’e, Çin’den Hint’e kadar batıl olarak addedilen bu dinlerde ki tapınma ve tapınak adatlerinden, dini ritüellere kadar bütün bunların geçmişi ve nasıl ortaya çıktıkları bahsedilmekte ve Mesudi’nin yorumları mevcuttur.
Yedinci Bölüm (s.213-254)”İslam Tarihinde Siyasi Anekdotlar” adı altında, Hulefa-i Raşidin, Emevi ve Abbasi halifeliği devrinde yaşanmış menkibeler anlatılmaktadır. Ayrıca Türk tarihi ile ilgilide, Türkler’in Abbasi Halifeliğinin hizmetine girmeleri ve sonrasında siyasi mücadeleler içinde oynamış oldukları rollerden bahsedilmiştir.
Mesudi’nin yazdığı eserinde Hicri 3. ve 4. Asırda İslam dünyasına ve çevresindeki pek çok ülke ve topluluğa ışık tutumuştur. Her ne kadar eserine aldığı ve aktardığı malumatlarda yeterince bir tenkitten geçirmemiş ve düzenli bir aktarımı olmasada biizat birinci aktarmış olduğu bilgilerin geçmiş’e tuttuğu ışıktan dolayı büyük bir öneme ve değere sahiptir.
Rmuruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar)
Mesudi, Muruc ez Zeheb (Altın Bozkırlar), Selenge Yayınları, İstanbul, 2004, 275 sayfa.
Mesudi Hicri 3. Asrın sonlarında (280/893) ve 4. Asrın başlarında(345/956–346/957) yaşamış bir müelliftir. Bağdat... tümünü göster
Doğum tarihi bilinmemekle birlikte 946da ölen Ebul Hasan Ali b. El-Hüseyin el- Mesudî , Hicri IV. Yüzyılın en çeşitli konularda kitaplar yazan Arap tarih ve coğrafyacısıdır. Hayatı hakkındaki bilgileri, kendi eserleri arasına serpiştirilmiş satırlardan bölük pörçük toplamak mümkündür. Mesudinin yirmi civarındaki eserinden ancak iki tanesi günümüze kadar yetip gelebilmiştir. Elde bulunan iki eseri arasında ise en önemlisi Muruc ez- Zeheb (Altın Bozkırlar) adlı çalışmasıdır. Bu kitap Avrupada çeşitli dillere çevrilmiş ve ilk defa Türkçeye özet olarak kazandırılarak basılmıştır. Bu özet çeviride, özellikle Türk tarihi, Türklere komşu olan veya Türklerin ilişki içinde bulunduğu halkların tarih ve coğrafyalarına ait kısımlara ağırlık verilmiş, Emevi ve Abbasi halifeleri dönemine ait kısımlar ise enteresan anekdotlarla bezenmiştir. X. Yüzyılın birinci yarısına ait olan bu eser, birinci el kaynaklar arasında önemli bir yer tutar. Muruc ez- Zeheb , araştırmacı ve tarihçilerin mutlaka baş vurmak zorunda oldukları bir kaynaktır.
Doğum tarihi bilinmemekle birlikte 946da ölen Ebul Hasan Ali b. El-Hüseyin el- Mesudî , Hicri IV. Yüzyılın en çeşitli konularda kitaplar yazan Arap tarih ve coğrafyacısıdır. Hayatı hakkındaki bilgileri, kendi eserleri arasına serpiştirilmiş satırlard... tümünü göster
ahlatt şu anda kitap okumuyor.