Mehmed Niyazi edebiyat - roman Savaşla ilgili romanlar ya stratejik bir yerdeki direnişi, yahut da bir askerin yaşadıklarını anlatarak savaşın tamamı hakkında fikir verirler, daha çok da cephe gerisindeki acıları dile getirirler. Mehmed Niyazi; bir yerin veya bir kişinin değil, Çanakkale Savaşı nın romanını yazmıştır. Roman ilk atılan mermiyle başlıyor, bütün cephelerinde sonuna kadar devam ediyor. Yazarımıza göre tarihi roman gerçeğe sadık kalmalıdır; ancak o atmosferi okuyucuya teneffüs ettirmek için malzeme kabilinden tarihe mal olmayacak kahramanlar kullanılabilir; ama Çanakkale de o kadar çok kahraman var ki, buna da gerek duymamıştır.Yorumlar: GELİBOLU BELGESELİProfesör bir dostumun, Gelibolu Belgeselini seyreden sekiz yaşındaki oğlumun İngilizlere acıdığını söylemesine çok üzüldüm yakınmasını duyunca belgeseli izlemek ihtiyacını duydum. Gerçekten dostumun çocuğu haklı; öyle bir film yapılmış ki, seyreden Yazık oldu Anzaklara der. İşin garip tarafı, belgeselde de belirtildiği üzere pek çoğu Çanakkaleye gönüllü gelmişlerdi. Birileri onları zorla getirseydi, belki belgeselde oluşturulmak istenen atmosfere hak verilebilirdi. Belgeseli yapanlar savaşın acı yönlerini, kaçınılmaz olsa da, insanlıkla bağdaşmayacağını vurgulayarak humanist bir çizgi sergilemek istemişler; fakat kantarın topuzunu epeyce kaçırmışlar.Dünyanın en kanlı savaşlarından biri avuç içi kadar kara parçasında cereyan etti. Sonuçları itibarıyla Çanakkale hiçbir savaşla mukayese edilemez. Bu savaşın baş sorumlusu Churchill sonuçlarını şöyle özetliyor; Yenilmez armadamızın üçte biri sulara gömüldü, üçte biri kullanılmaz hale geldi. Başarısızlığımız savaşı iki buçuk yıl uzattı; sekiz buçuk milyon Avrupalının ölümüne sebep oldu. Rusyanın yönetimini komünistler ele geçirdi; bu olay vuku bulurken otuz milyon insan öldü. Rusya, Çini komünistleştirirken elli milyon Çinli hayatını kaybetti. Boğazı geçemeyince Müslümanların, diğer Asyalıların, Afrikalıların, Avrupanın ihtişamından şüpheleri başladı. Biz Hindistan, Pakistan, Bengaldeşden, Arap dünyasından, diğer Avrupalılar da sömürgelerinden çekilmek zorunda kaldılar Churchill yaşasaydı, herhalde sonuçlarına şunları da ilave ederdi; Komünizm Rus milletinin ruhunu boşalttı; onda kurallara canlılık verecek hassa kalmayınca, Sovyet Rusya bir oranda dağıldı; dağılmanın da bu noktada kalmayacağını insanlık görecektir.Yani henüz Çanakkalenin sonuçları devam etmektedir.Bir buçuk saatlik bir belgeselde, on dört ay altı gün süren bir savaşın tam hikayesini beklemek haksızlık olur. Fakat o atmosferi yaşatacak daha isabetli olaylar ve isimler seçilebilirdi. Belli ki çok emek ve imkan sarfedilmiş. Bizim gibi ülkelerde en ucuz şey bilgidir. Birkaç gerçek uzmanla takviye edilseydi, daha güzel sonuç alınabilirdi. Çanakkale son dönem tarihimizin laboratuarıdır. Milli mücadelede adlarını gururla andığımız bütün kumandanlar Çanakkalede Albay,Yarbay, Binbaşı olarak görev yapmışlardır. Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Kazım İnanç, Ali Fuad, Cafer Tayyar, Deli Halit ve daha pek çokları savaştılar. Belgeselin uzunluğu düşünülürse, Mustafa Kemal Atatürk yerli yerine oturtulmuştur. Ama Anzakların romantik mektupları uzun uzun okunurken, diğerlerinden tek kelime edilmemesine ne demeli? Vehip, Faik, Mehmet Ali, Trommer, Veber ve Çanakkalede göğüslerini siper etmiş daha nice paşaların adlarının telaffuz edilmemesinin izahı mümkün mü? Savaşın kaderinde çok etkili olan 57. Alayın kumandanı Hüseyin Avni Bey gözardı edilebilir mi? Ki o, orada şehit oldu; komutayı ele Yusuf Ziya Bey aldı; o da şehit oldu; komutayı ele Hasan Fehmi Bey aldı; o da şehit oldu... Oranın ruhunu sergileyen Yüzbaşı Woitersle Üsteğmen Mustafa Asımın kapışmalarını dile getirmemeyi anlamak mümkün mü? Hele Üsteğmen Nazifin (Çakmak) şehadeti nasıl ihmal edilebilir? Yirmi altıncı Alayın kumandanı Kadri Beyden, o bölgedeki yarılmayı önleyen Lütfü Beyden hiç söz etmemenin mantığı var mı?Yanlışlara gelince sayılamayacak kadar çok; birkaç örnek vermek icap ederse, ilk önce, 1915 yılının 19 Şubatında ilk mermi Çanakkaleye düşmedi. İlk mermi 3 Kasım 1914de, saat üçü on geçe Seddülbahir tabyalarına düştü. İki farklı resim gösteriliyor, ikisine de Selahaddin Adil Bey deniyor, aynı adammış gibi ele alınıyor. Halbuki Çanakkalede iki farklı Selahaddin Adil Bey var; birisi Boğazdaki müstahkem mevkilerde, diğeri Arıburnunda. Belgeselde Fransızların İngilizlerle beraber Seddülbahir bölgesine, Sığındere taraflarına çıktığı söylendi. Oysa ilk gün Fransız, Senegal, Tunus birlikleri Anadolu^daki Kumkaleye çıktılar. Çıplakköyden gelen Şevki Bey komutasındaki birliklerimiz tarafından denize döküldüler. Şevki Beyin kahramanlığını yeni nesillerin bilmesi kime, ne zarar verir? Anzaklı conilerle dost olduğumuz doğrudur. Ne çare ki onlar dostluğumuzu kötüye kullanıp lağım kazarak askerimize büyük zarar verdiler. Yarbay Tevfiki ve birliğini kurtarmak için Albay rüştünün fedakarlığı işlenmez mi?Belki filmi İngiltere ve eski sömürgelerinde pazarlamak gayesi güdüldüğünden dolayı Churchillin Çanakkalede zehirli gaz kullanmak için Avam Kamarasından Evet savaşlarda zehirli gaz kullanmak yasaktır; Türkler müslümandır, dolayısıyla insan sayılmazlar, zehirli gaz kullanmamızda bir sakınca yoktur diyerek etki istediğinden söz edilmek istenmemiş olabilir. Fakat gelecek nesillere, bugünlere nerelerden gelindiğini göstermek bakımından, hatırlatılamaz mıydı?Mehmed Niyazi / 28.3.2005...
Mehmed Niyazi edebiyat - roman Savaşla ilgili romanlar ya stratejik bir yerdeki direnişi, yahut da bir askerin yaşadıklarını anlatarak savaşın tamamı hakkında fikir verirler, daha çok da cephe gerisindeki acıları dile getirirler. Mehmed Niyazi; bir y... tümünü göster
Kendimizi test edelim!
Kendimizi test edelim!
Kendi küçük hikayeleri dışında büyük bir hikayenin parçası, 3 genç insan. Yiğit ile Berker'in hayat hikayesinin kesişme noktası: Cenan.
YİĞİT; 3 günlük bir bebekken yetimhanenin bahçesine terk edilen bir kimliksiz olarak kim olduğumu merak ediyordum. 'Kader ikizim' aynı gün yetimhanenin bahçesine bırakıldığımız can arkadaşımın izini kaybetmiştim. Adını soyadımda, soyadını adımda taşıdığımdan habersizdim. İnsanoğlunun en zayıf yeri, kalbim, işgal altına girdiğinde değişecek tüm yaşantım.
BERKER; Ben bir ekonomik tetikçiyim. Kan akıtmadan öldürmeyi öğrendim. Bir ulusu yok etmenin ekonomiden geçtiğini öğrendim. 3 günlük bir bebekken ismi çalınan, hayatı elinden alınan, başkasının hayatını yaşamaya mahkûm birisiyim ben. Uzaktan seyrediyorum gerçek hayatımı.
CENAN; Beyinleriyle dünyaya meydan okuyanlar arasındayım ben, paranın dalgalanmasıyla insan hayatına yön verenlerin. Hakimi olmak için büyük çaba sarf ettiğim hayatımın mahkumu oldum istemeden. Çözülmesi imkansız bir muammanın içinde gibi yaşıyorum uzun zamandır.
Sema Karabıyık'tan yaşadığımız çağın, yaşanan ekonomik krizler ve servet değişimiyle birlikte değişen küçük hayatların hikayesi.
Kendi küçük hikayeleri dışında büyük bir hikayenin parçası, 3 genç insan. Yiğit ile Berker'in hayat hikayesinin kesişme noktası: Cenan.
YİĞİT; 3 günlük bir bebekken yetimhanenin bahçesine terk edilen bir kimliksiz olarak kim olduğumu merak edi... tümünü göster
Louisiana’da dehşet kol geziyordu. Cinayet zanlısı, olayı soruşturmakla görevli bir dedektifin evine sahte delil yerleştirdiğine karar veren mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Ama Dedektif Nick Fourcade’in pes etmeye hiç niyeti yoktu. Dedektif böyle şeyleri daha önce de yaşamıştı. Sadece bu kez sınırlarını daha çok zorlaması gerekecekti. Ama artık yalnız değildi. Kurbanın paramparça edilmiş cesedini Memure Annie Broussard bulmuştu. Memure gözlerini her kapattığında o korkunç sahneyi görüyordu. Ve o da adaletin yerini bulmasını istiyordu. Ama soruşturmayı hiç de güvenmediği bir adamla birlikte yürütmek zorunda kalacak, aynı zamanda da birlikte çalıştığı erkeklerin nefretini üzerine çekecekti. Katil zanlısının ilgisinin üzerinde toplandığını fark etmesi için de aradan fazla süre geçmesine gerek kalmayacaktı. Annie Broussard için adalet yolunda yürümek, artık her şeyi riske atmak anlamına geliyordu. Yaşamını bile. Gerçeğe ulaşma arayışı tıpkı kenti boydan boya yararak geçen nehir gibi kollara ayrılıyor sonunda da insan yüreğinin en karanlık noktalarına dek ulaşıyordu..
Louisiana’da dehşet kol geziyordu. Cinayet zanlısı, olayı soruşturmakla görevli bir dedektifin evine sahte delil yerleştirdiğine karar veren mahkeme tarafından serbest bırakılmıştı. Ama Dedektif Nick Fourcade’in pes etmeye hiç niyeti yoktu. Dedektif ... tümünü göster
OKURU MERAK İÇİNDE BIRAKMAYI EN İYİ BİLENLERDEN PEOPLEZAMANIMIZIN EN İYİ GERİLİM YAZARI CHICAGO TRIBUNEPOLİSİYE ROMANLARIN KRALİÇESİ NEW YORK POSTNew York Times�ın çok satan yazarı Tami Hoag asla unutamayacağınız, dehşet dolu cinayetlerin işlendiği evde başlayan yeni romanında sizi bir kez daha derinden sarsacak. Çünkü amansız iki dedektifin yaptığı araştırmalar kısa zamanda tam bir insan avına dönüşür ve neticesinde de insan kötülüğünün hangi sınırlara varabileceği bir kez daha gözler önüne serilir.Bunlar öylesine vahşi öylesine korkunç cinayetlerdi ki en soğukkanlı cinayet masası dedektiflerinin dahi yaşamlarını tepeden tırnağa etkilemişti. Haas ailesinin vahşice katledilmesi tüm toplumu derinden sarsmıştı ama herkes kısa zamanda bu cinayetleri işleyenin Karl Dahl olduğunda hemfikir olmuştu. Sadece Yargıç Carey Moore kamuoyunun bu genel yargısını paylaşmıyor gibi gözüküyordu. Bunun sonucunda da kendisini büyük bir tehlikenin tam göbeğinde bulmuştu.Artık kaybedecek bir saniye bile yoktur. Dedektifler kimsenin göründüğü gibi olmadığı, herkesin masumiyetini çok önceden yitirdiğinin ortaya çıktığı bu karanlık yolda, el yordamıyla da olsa ilerlemeye koyulurlar.TAMI HOAGIN romanları ilk kitabının basıldığı 1988 yılından beri düzenli olarak çok satanlar listesinde yer almaktadır.
OKURU MERAK İÇİNDE BIRAKMAYI EN İYİ BİLENLERDEN PEOPLEZAMANIMIZIN EN İYİ GERİLİM YAZARI CHICAGO TRIBUNEPOLİSİYE ROMANLARIN KRALİÇESİ NEW YORK POSTNew York Times�ın çok satan yazarı Tami Hoag asla unutamayacağınız, dehşet dolu cinayetlerin ... tümünü göster
Tami Hoag, okuru merak içinde bırakacak entrikalar yaratmada neden bu kadar başarılı olduğunu bu romanıyla bir kez daha kanıtlıyor. Benzerlerini fersah fersah geride bırakarak... People Üzgünüm. Aynada yazılı tek kelime buydu. Tam karşısında ise tavana asılmış bir polis. Bu bir intihar olabilir miydi? Ya da trajik bir sona dönüşen oyun? Ne olursa olsun bir cinayet değildi. En azından üstün güçlere göre. Ama eski kurt dedektif Sam Kovac ile onun esprili ve hırslı ortağı Nikki Liska aynı kanaatte değildi. Birlikte genç polisi ölüme götüren nedenleri, onu kimin öldürmek isteyebileceğini öğrenmeye çalışarak, bir şüpheliden diğerine doğru giden uzun bir yolculuğa başlarlar. Ama gölgeler yalnızca şehrin elit tabakası üzerine değil, polis teşkilatının içlerine kadar uzanmaktadır. Birileri davanın mümkün olan en kısa şekilde, sonsuza dek kapanması için uğraşmaktadır. Ama ne Kovac ne de Liska pes edecektir. Artık her ikisinin yaşamları da meslekleri de buna bağlıdır. Kovac ile Liska iki ay önce işlenen bir cinayetle yirmi yıl önce işlenen cinayet arasında katilin unutturmaya çalıştığı bağı kurmaya çalışırlar. Sırlar dökülmesin diye her şeyi yapabilecek katili avlama arzusuyla Polisiyenin kraliçesi, Tami Hoag. New York Post
Tami Hoag, okuru merak içinde bırakacak entrikalar yaratmada neden bu kadar başarılı olduğunu bu romanıyla bir kez daha kanıtlıyor. Benzerlerini fersah fersah geride bırakarak... People Üzgünüm. Aynada yazılı tek kelime buydu. Tam karşısında ise tava... tümünü göster
aksryy şu anda kitap okumuyor.