Kalabalık mahkeme salonunun tam ortasında çökmüş haldeydi. O; büyük düşleri olan, zeki, yakışıklı, korkusuz ve ülkenin en seçkin dava avukatıydı. Onu 17 yıldır tanıyordum. Julian'ın şok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfalarında yer alıyordu. Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmişti: Yıldızlara varan mesleki şöhret, milyonlarca dolarlık banka hesapları, en pahalı semtte olağanüstü bir malikane, özel bir jet, tropikal bir ada ve orada yazlık bir ev ve de çok değer verdiği varlığı - evinin özel yolunun ortasına parkettiği kırmızı bir ferrari. Şimdi ise Büyük Julian kalp krizi geçirmiş, çaresiz bir bebek gibi yerde kıvranıyor ve deli gibi sarsılıyordu. Bütün bunlar üç seneden fazla bir zaman önce yaşanmıştı. Son duyduğum Julian'ın Hindistan'a gittiği idi. Ortaklardan birine hayatını sadeleştirmek istediğini, bazı yanıtlara ihtiyacı olduğunu ve onları bu mistik ülkede bulmayı amaçladığını söylemişti. İşine son vermiş, malikanesini, adasını ve jetini elden çıkarmıştı. Hatta Ferrari'sini bile satmıştı. Bir gün ofisimin kapısı yavaşça açıldı. Kapının ardında canlılık ve enerji yayan, genç ve iyi görünüşünden fazla neredeyse kutsal diyebileceğim bir huzura sahip, gülümseyen bir adam kapıda göründü. İşimi elimden almaya niyetli hızlı bir avukat herhalde diye düşündüm. Genç adam sevdiği bir öğrencisini izleyen Buda gibi gülümseyerek bana bakmayı sürdürdü. Dayanılmaz sessizlikle geçen uzun bir aradan sonra şaşırtıcı bir biçimde emredici bir ses tonuyla konuştu: Tüm konuklarına böyle mi davranırsın John, hele sana mahkeme salonlarının sırrını öğreten birine. Julian? Bu sen misin? İnanamıyorum ! Gerçekten sen misin? Güçlü kahkahası kuşkularımı doğruladı. Önümde duran genç adam uzun süredir kayıp şu Hintli Yogi'den başkası değildi: Julian Mantle. İnanılmaz değişimi karşısında şaşkına dönmüştüm.
Kalabalık mahkeme salonunun tam ortasında çökmüş haldeydi. O; büyük düşleri olan, zeki, yakışıklı, korkusuz ve ülkenin en seçkin dava avukatıydı. Onu 17 yıldır tanıyordum. Julian'ın şok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfaların... tümünü göster
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorularına yanıt arayan bir hayat ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen romanın altı yılda, yedi milyondan fazla okur bulmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken, güneşin doğuşunu seyretmek için şafak vakti uyanmaya benziyor.
Simyacı, Brezilyalı eski şarkı sözü yazarı Paulo Coelho'nun, yayınlandığı 1988 yılından bu yana dünyayı birbirine katan, eleştirmenler tarafından bir fenomen olarak değerlendirilen üçüncü romanı. Simyacı, altı yılda kırk iki ülkede yedi milyondan fazla sattı. Bu, Gabriel Garcia Marquez'den bu yana görülmemiş bir olay. Yüreğinde, çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanan Simyacıyı Saint-Exupéry'nin Küçük Prens'i ve Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'u ile karşılaştıranlar var.
Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır Piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü. Sanki bir nasihatnâme: Yazgına nasıl egemen olacaksın, mutluluğunu nasıl kuracaksın? sorula... tümünü göster
Jessica Mayorka’da tatildeyken erotik bir rüyadan uyandığında yatağında bir yabancı bulur. Jess’i gören Zac Prescott da onun kadar şaşkındır – çünkü, kazara oradadır.- fakat gördüklerini de kesinlikle çok beğenmiştir. Jess orayı terk etmesini ister ama gizliden gizliye de daha fazla dokunmasını arzulamaktadır.
Tekrar karşılaştıklarında aralarında yoğun bir çekim olduğunu fark ederler. Zac elinde ona uygun bir iş olduğunu söyler. Önce ümitlenen Jessica teklifi duyunca şaşkına döner. Zac’in ailesine karşı nişanlısı rolünü oynayacak bir kadına ihtiyacı vardır. Ve bunun için Jessica’yı işe almayı düşünmektedir. Bu yakışıklı adamla yakın ilişki fırsatı sağlayan rüya gibi teklif Jess’e çok cazip gelir.
Jessica Mayorka’da tatildeyken erotik bir rüyadan uyandığında yatağında bir yabancı bulur. Jess’i gören Zac Prescott da onun kadar şaşkındır – çünkü, kazara oradadır.- fakat gördüklerini de kesinlikle çok beğenmiştir. Jess orayı terk etmesini ister a... tümünü göster
Her biri yayınlandığı dönemin çok satanlarından olmuş Etekli İktidar, Bana Sırtını Dönme ve İki Kişilik Yalnızlık adlı kitapların yazarı Sinan Akyüz, günümüz ilişkilerini her yönüyle sorgulayan yeni bir kitapla karşınızda. Yatağımdaki Yabancıyı okuyunca ilişki oyunlarını ve dürüstlüğün gücü hakkında sıra dışı bakış açılarını keşfedeceksiniz.Ne düşünüyorsun? Haydi başla anlatmaya . BU işin sonunda acı çekeceğimi bilsem de seni dinleyeceğim.Bilmem. Hiç konuşmasak mı acaba? Dürüst olmak göründüğü kadar kolay değildir. Çoğu zaman kelimeler insanın boğazında düğümlenir. Anlatmak istersin ama o kadar kolay anlatamazsın.Aşkta dürüstlük ne kadar mümkün?Ya da mutlu olmak için dürüstlük şart mı?Saklanmış sırlar söylenirse ilişki daha mı güçlenir?Yoksa dürüstlüğün bedeli yalnızlık mıdır?Evli bir çift, bir gece, birbirine karşı sınırsızca dürüst olmaya karar verirler. Gece karanlığında riskli bir oyun başlar. Sahne, bir yatak odasıdır. Başrollerde bir kadın, bir adam ve gizlenmiş gerçekler vardır. İtiraflar ardı ardına gelmeye başlar.Acaba bir ilişki bu itiraf yükünü taşıyabilir mi?Bir denemedir yaşananlar: Acaba kırıp dökmeden, acı vermeden, yabancılaşmadan aşkta dürüst olmak mümkün mü?
Her biri yayınlandığı dönemin çok satanlarından olmuş Etekli İktidar, Bana Sırtını Dönme ve İki Kişilik Yalnızlık adlı kitapların yazarı Sinan Akyüz, günümüz ilişkilerini her yönüyle sorgulayan yeni bir kitapla karşınızda. Yatağımdaki Yabancıyı okuyu... tümünü göster
…
''Abla.''
''Efendim.''
''Biliyor musun?''
''Neyi?''
''Senin kaderin benimkini de yazmış…''
Savrulan Hayatların Hikâyesi
1900lü yılların başı, Biga…
Savaştan yorgun düşmüş bir millet, bir çiftlik ve zengin bir aile. Bir yemin ve o yeminle vicdanı arasında sıkışıp kalmış bir baba... Gün gelir kader zarını atar ve hayatlar savrulur dört bir tarafa.
İncir Kuşları, Piruze-Şamda Bir Türk Gelin, İki Kişilik Yalnızlık gibi çok okunan kitapların yazarı Sinan Akyüzün kaleminden genç yaşta Ürdüne gelin giden iki kız kardeşin gerçek yaşam öyküsünü soluk soluğa okuyacaksınız.
Bu romanı elinizden bırakamayacaksınız...
Tarih, kader ve aşkın mükemmel bir karışımı...
…
''Abla.''
''Efendim.''
''Biliyor musun?''
''Neyi?''
''Senin kaderin benimkini de yazmış…''
Savrulan Hayatların Hikâyesi
1900lü yılların baş... tümünü göster
Sinan Akyüz'den Yüreğinize Dokunacak Bir Kitap!
Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi...
Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan İncir Kuşları'nda yazar, Bosnalı bir genç kız olan Suada'nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor.
Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı...
Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada'nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde "savaşı ve şiddeti", savaşın içinde de "aşkı ve inancı" ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı'nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor.
Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp'tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada'ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise "Kalbimde iki kişiye yer yok" cevabını almıştı.
Takvim yaprakları 6 Nisan 1992'yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere... Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu.. Sonra da kader onu bir zamanlar 'hayır' dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış "Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?" demişti.
Modern zamanlarda Avrupa'da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları...
Sinan Akyüz'den Yüreğinize Dokunacak Bir Kitap!
Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi...
Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa ... tümünü göster