Muhsin Kızılkaya, Yılmaz Erdoğanın 34 yıllık yaşamını anlatıyor.Ankaradan Hakkariye, Hakkariden Ankrayaya, Ankaradan İstanbula, İstanbuldan şöhrete... Katettiği yolculuğun hikayesi.Aşkları, özlemleri, hayalleri, hayatındaki önemli kişiler...Nasıl bir çevrede büyüdü ve nasıl Yılmaz Erdoğan oldu?Bir roman gibi...
Muhsin Kızılkaya, Yılmaz Erdoğanın 34 yıllık yaşamını anlatıyor.Ankaradan Hakkariye, Hakkariden Ankrayaya, Ankaradan İstanbula, İstanbuldan şöhrete... Katettiği yolculuğun hikayesi.Aşkları, özlemleri, hayalleri, hayatındaki önemli kişiler...Nasıl bir... tümünü göster
Suçlamalara Karşı Gerçekler
Türkiye Cumhuriyeti 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde savunma yapmayı reddetmiştir.
Çünkü Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay Başkanı görevi başında iken terör örgütü yönetmekle suçlanmıştır.
Bu tarihi süreçte yargı, aldığı kararlarla sınıfta kaldı.
Siyaset, sadece konuşarak ve seyrederek sınıfta kaldı.
Medya, gerçeklere dokunmaktan çekinerek sınıfta kaldı.
Türk silahlı kuvvetleri, muvazzafı ve emeklisiyle silah arkadaşlığına vefasızlık göstererek sınıfta kaldı.
Cezaevlerinde bulunanlar ise aileleri ve sevenleriyle hep dimdik ayakta kaldılar.
Ne eğildiler ne de büküldüler.
İlker Başbuğ, bu kitapta iki yıldır şahsına ve Türk silahlı kuvvetlerine yöneltilen suçlamalara yanıt vererek savunmasını Türk milletinin takdirine sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Suçlamalara Karşı Gerçekler
Türkiye Cumhuriyeti 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde savunma yapmayı reddetmiştir.
Çünkü Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Genelkurmay Başkanı görevi başında iken terör örgütü yön... tümünü göster
Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de…
Tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16. yüzyılda İstanbul… Hindistandan gelen beyaz bir fil ve onun sırlarla dolu bakıcısı: Çota ile Cihan. Filbaz aynı zamanda bir üstadın çırağı. Ustası ise Sinan. Bu toprakların yetiştirdiği en büyük mimar.
Elif Şafak'ın muazzam hayal gücü ve zengin diliyle Osmanlı tarihinin derinliklerine doğru şaşırtıcı bir yolculuğa çıkıyoruz. Karşılıksız bir aşk, iktidar kavgaları, yobazlığın ortasında yeşeren sanat ve beklenmedik bir ihanet…
Bir tarafta bilime ve öğrenmeye inananlar, bir tarafta gelişmeyi durduranlar...
Ustam ve Ben, tarihi kişiliklerin, camilerin, kütüphanelerin, türbelerin, köprülerin resmigeçit yaptığı, rengarenk, canlı, sürprizlerle dolu bir dönem hikayesi…
Öyle bir hayal dünyası ki içindeki konular ve tartışmalar günümüze dair de çok şey söylüyor. Uzun süre hafızalardan silinmeyecek, çok konuşulacak bir roman.
"İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hâlâ orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan geriye kalan yüzlerce eserden ve binlerce, binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli Arzın Merkezi."
Öğrenme aşkıyla geçti ömrümüz, aşkı öğrenemesek de…
Tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16. yüzyılda İstanbul… Hindistandan gelen beyaz bir fil ve onun sırlarla dolu bakıcısı: Çota ile Cihan. Filbaz aynı zamanda bir üstadın... tümünü göster
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının... Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gireceğime, uslu kızı oynarken neler giyeceğime, içimdeki kötülüğü kusmaya başladığımda nelerden soyunacağıma kim karar vermişti? Okuduğum bütün kitaplarda beni bana anlatacak bir karakter arardım. Dinlediğim radyo oyunlarından, izlediğim filmlerden bir cümlecik çalmaya çalışırdım. Saatçi Nejat Bey ile ev hanımı Meral Hanım'ın kızı Müzeyyen'i bana anlatabilecek bir cümle.
Yekta Kopan'ın yeni romanı Aile Çay Bahçesi'nin, çoğu kadının kendinden izler bulacağı unutulmaz bir kahramanı var: Müzeyyen... Aile yaşamının gizli şiddetine başkaldıran, kardeşinin doğumuyla kendi varlığının silinmeye başladığını hisseden bir kadın... Kopan'ın romanı, güçlü, okuru kıskaca alan bir anlatımla sarsıcı bir finale uzanıyor.
Müzeyyen. Annesinin kuzusu. Babaannesinin biriciği. Babasının... Sa-hi ben babamın neyiydim? Bütün bu hikâyenin içinde benim rolüm neydi, diye düşündüm hep. Benim repliklerimi kim yazmıştı, mizansenlerimi kim belirlemişti? Sahneye hangi taraftan gire... tümünü göster
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum."
Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor.
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk... tümünü göster