İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunla... tümünü göster
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunla... tümünü göster
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunla... tümünü göster
Muhammed Niyazi-i Mısrî (1618-1694) Malatyada (Aspozi) doğdu. Malatya, Diyarbakır, Mardin, Bağdat, Kerbela ve uzun süre Mısırda din ve tasavvuf öğrenimi gördü. 1646da İstanbula geldi. 1654te Elmalılı Ümmi Sinana mürit oldu. Çağdaşları arasında, başlıca sebebi yönetici ve egemen güçle çatışmaları olabilecek yaygın bir üne ulaştı, halk kültürüne dayanıyor olması dolayısıyla şiirleri bu çevrede yankı buldu; manzumeleri ezberlenerek saklandı ve tarikat toplantılarında coşku ile okunarak yorumlandı. Niyazi-i Mısrî, bir Fuzuli ve Yunus Emre izleyicisi idi. On yedinci yüzyılda, Yûnus Emreyi, yeniden ortaya çıkaran da o idi. Divan şiirinin, en gelişmiş örneklerini verdiği bir yüzyılda, on üçüncü yüzyıla ve Fuzulinin de izleyicileri arasında yer aldığı anlaşılan Türkmen kültürüne dönüşü, çağı içinde bir ufuk açılışı idi. Şiirinde Divan edebiyatı mazmunlarının geriye itilmesi; yabancı sözcüklerin kendi kurallarına uygun söylenişleri yerine halkın yaygın söyleyişlerinin öne çıkarılması ve bu söyleyişlerin ustaca aruz kalıplarına yerleştirilişi; Niyazi-i Mısriyi, çağı içinde öncü bir şair durumuna getirdi. Bu sebeple, şiirleri çoğunlukla ikinci derecede örnekler olarak anılan şairin edebiyatımızdaki yeri, gördüğü ilgi ve dayandığı halk zemini dolayısıyla yeni bir değerlendirmeyi hak ediyor görünmektedir. Sonuncu çizginin, yeni edebî oluşumun hedefleri arasında da yer alması, Niyazi-i Mısriyi, Divan şiiri içinde ileriye dönük üslûbu ile birlikte Yeni Türk Edebiyatının kendi iç hazırlığı bakımından da dikkate değer kılmadadır. Bulak baskısı (Kahire 1259/1843) temel alınarak hazırlanan eldeki yayın, bu sebeple, şairi Türk Edebiyatının yenileşme dönemi başlarında okunduğu biçimde okuyabileceğimiz bir metin sunma düşüncesiyle ortaya konmuş bulunuyor.
Muhammed Niyazi-i Mısrî (1618-1694) Malatyada (Aspozi) doğdu. Malatya, Diyarbakır, Mardin, Bağdat, Kerbela ve uzun süre Mısırda din ve tasavvuf öğrenimi gördü. 1646da İstanbula geldi. 1654te Elmalılı Ümmi Sinana mürit oldu. Çağdaşları arasında, başlı... tümünü göster
almila... şu anda kitap okumuyor.