Birinci baskısı 1976 yılında yapılan, ertesi yıl Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazanan, çağdaş Türk edebiyatının klasiklerinden biri olarak kabul edilen Her Gece Bodrum yeni basımıyla karşınızda. Selim İlerinin okuyucu kitlesini genişlettiği romandır Her Gece Bodrum. Romanın da şiire yakın olabileceğini kanıtlayan bir eserdir. İlerinin, yenilikçi bir anlayışla yazdığı kitap, 70li yıllarda çok ses getirmişti.Her Gece Bodrumu okurken, Bodrumun renkleri, kokuları ve ışıkları gelecek size doğru. Tabiî 70lerin Bodrumunun. Yapaylığı sorgulayacaksınız ister istemez. O günün yapaylığını, bugün daha da hız kazanmış olan yapaylığı. Dostluklarda, içki masalarında, teknelerde yaşanan, kişileri yalnızlığa sürükleyen yapaylığı. Karşılıksız aşkları, o aşkların kahramanlarını, onların satır aralarında gizli kalmış geçmişlerini okuyacaksınız. Selim İlerinin yıllar geçse de hiç değişmeyen o duyarlığına bir kez daha tanık olacaksınız. Her Gece Bodrumu unuttuysanız, hatırlamalısınız, çünkü Bodrum ve o Bodrumu yaratanlar unutulacak gibi değil.
Birinci baskısı 1976 yılında yapılan, ertesi yıl Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazanan, çağdaş Türk edebiyatının klasiklerinden biri olarak kabul edilen Her Gece Bodrum yeni basımıyla karşınızda. Selim İlerinin okuyucu kitlesini genişlettiği romandır... tümünü göster
Amerikanın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerikanın en verimli entelektüel akımı olan transendantalizmi (aşkınlığı) en iyi ifade eden eserdir.28 yaşında şair-entelektüel bir Amerikalı, şehirdeki yaşantısını geride bırakıp doğup büyüdüğü kent olan Concord yakınındaki Walden Gölü kenarında bir kulübe yapar ve orada yaşamaya başlar. Doğanın tam ortasında, bütün yaşamsal ihtiyaçlarını bilek gücüyle çalışarak karşıladığı 2 yıl geçirir. Bu süre boyunca toplumsal hayatın dayatması nedeniyle maruz kaldığı birçok anlamsız eylem ve düşünceden arınarak yaşamın aslında ne kadar basit ve güzel olduğunu görür. Gerçekten yaşamak için kendisine kalan bol zamanda gelişmiş ruhunun eğilimlerinin peşinden gider: okur, tefekkür eder, gözlemler ve yazar.Henry David Thoreaunun Amerikada Walden adıyla yayımlanan eseri, bir yazarın en verimli çağında, savunduğu idealleri yaşayarak kanıtlamasının bir ürünüdür. Kaknüs Yayınlarından çıkan Doğal Yaşam ve Başkaldırı, Thoreaunun başyapıtı olan Waldenın yanısıra Sivil İtaatsizlik Üzerine makalesini de Türkçe çevirisiyle okuyucuya sunmaktadır. Thoreauyu bu makaleyi yazmaya iten olan olay, 1846 Temmuzunda Waldenda yaşarken meydana gelmiştir. Ayakkabılarını tamir ettirmek için köye getirdiğinde, vergisini ödemediği için tutuklanıp hapse atılmıştır.Bir gece hapiste kaldıktan sonra, bir akrabasının parayı ödemesiyle serbest kalır. Bu olay ona, savaş ve kölelik karşıtı yazılar arasında bir klasik niteliği taşıyan makalesiyle hükûmeti eleştirme fırsatı vermiştir. Sivil İtaatsizlik, Gandhi, Dr. Martin Luther King ve Vietnam savaşı karşıtı göstericilerin direnişlerinde çıkış noktası olarak kullanılmıştır.
Amerikanın kuruluşundan bu yana en çok tartışılan yazarlarından biri olan Henry David Thoreau (1817-1862)nun başyapıtı Doğal Yaşam ve Başkaldırı (Walden), Amerikan Edebiyatının klasiklerindendir, ayrıca Amerikanın en verimli entelektüel akımı olan tr... tümünü göster
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, inanılmaz bir hızda seyreden, durmadan kendini çoğaltarak gelişen bir roman. Mekân ve zaman sınırı tanımayan, bir ucu 19. yüzyılda, bir ucu günümüzde, yazınsal bir Türkiye panoraması. Şaşırtıcı bir öykünün bittiğinin sanıldığı yerde, okuru olmadık bir öyküyle yeniden afallatan bir insan manzaraları kitabı. Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek adlı kült kitabın yazarı Ayfer Tunç, bu kez, Karadenizin küçük bir kentinde denize sırtını dönmüş bir akıl hastanesinden yola çıkarak, akıllara durgunluk veren kişilerin yaşam zincirlerinden müthiş eğlenceli bir roman örüyor. Yalan Yanlış, yaklaşık yüz yıllık bir kesitte, siyasal ve toplumsal dönüm noktalarının insanların yaşamlarında bıraktığı izleri sürüyor. Yalan Yanlış'ı soluk soluğa okurken, Türkiye'nin bütün hallerini yaşayacak, belki de insanlığın ortak hikâyesiyle yüz yüze geleceksiniz.
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, inanılmaz bir hızda seyreden, durmadan kendini çoğaltarak gelişen bir roman. Mekân ve zaman sınırı tanımayan, bir ucu 19. yüzyılda, bir ucu günümüzde, yazınsal bir Türkiye panoraması. Şaşırtıcı b... tümünü göster
... Oblomovların hiçbiri kendilerine telkin edilen yaşam ilkelerini özümseyememişlerdir, bunları pratik sonuçlarını alacak kadar uygulayamamışlar; sözün eyleme dönüşmesi, ilkenin ruhun iç gereksinimleriyle kaynaşarak bu gereksinimlerin içinde eriyip yok olması ve böylece insanı harekete geçiren biricik güce dönüşmesi çizgisine ulaşamamışlardır... Onlar için düşlerin gerçeklerden, genel ilkelerin hayata ilişkin basit bir gerçekten daha değerli olması da bundandır. Bunlar yararlı kitaplar okurlar; bu kitaplarda ne yazıldığını bilmek için güzel yazılar kaleme alırlar. Daha sonra yazdıklarını okuyup kurdukları mantık zincirine hayran olmak için, cesur, gözüpek şeyler söylerler. Konuşmalarındaki seslerin ahengini duymak ve bununla dinleyenleri etkilemek, onlardan övgü toplamak için. ...Hatta daha da ileri gidip şunu bile söyleyebileceğiz: Gecesini gündüzünü eğlence meclislerinde roller keserek, binbir dolaplar çevirerek geçirmek ve sonra da Düşüncelerimizi özgürce eyleme geçirecek olanaklardan yoksun olduğumuz için bu tür işlerle uğraştık kandırmacasında başarıya ulaşmak bile mümkündür... Kendileriyle toplum arasında var olduğunu ileri sürdükleri gizemli ayrılıklarıyla, kendilerini toplumun bir türlü anlayamamasından yakınmalarıyla, yüce ülküleri ve eylem olarak ortaya koydukları hiçlik arasındaki bıktırıcı çelişkileriyle artık kimsenin aklını karıştıramaz olmuşlardır.
... Oblomovların hiçbiri kendilerine telkin edilen yaşam ilkelerini özümseyememişlerdir, bunları pratik sonuçlarını alacak kadar uygulayamamışlar; sözün eyleme dönüşmesi, ilkenin ruhun iç gereksinimleriyle kaynaşarak bu gereksinimlerin içinde eriyip ... tümünü göster
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır. Uqueer as as clockwork orange. Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya'da canlı anlamına gelen orang sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm.
Anthony Burgess
Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler... Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi?.. Otomatik Portakal bunların hepsidir. Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess anti-kahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu nadsatV... ve Stanley Kubrick'in muhteşem film uyarlaması, yirminci yüzyılın kült eserlerinden biri olan bu romanın şöhretini pekiştirmiştir.
Anthony Burgess (1917-1993) İngiliz romancı, besteci, eleştirmen. 1959 yılında Burgess'a ameliyat edilemez bir beyin tümörü tanısı ve bir yıldan az ömür biçildi. İlk karısı Lynnei'n geçimini sağlamaya kararlı olan Burgess öfkeyle masaya oturup 12 ay içinde beş buçuk roman yazdıktan sonra teşhisin yanlış olduğu anlaşıldı. Bu arada artık tanınan bir yazar olmuştu. 50'den fazla roman ve kitap yazdı.
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
Cockney dili... tümünü göster
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insandır. Günlük tutmaya başlamasına neden olan tuhaf bir değişim geçirir. Çevresindeki nesneler karşısında bulantı duymaya başlar. Nesnelerin adları, anlamları, üzerlerindeki çizgiler kaybolmaya başar. Bu, Roquentinin daha önce üzerinde hiç kafa yormadığı bir durumla, varoluşla yüz yüze bırakır. Dünya yüzündeki bütün nesnelerin cilasını yitirdiği, ürkütücü çıplaklıkla kitleler olarak kaldığı duygusu, Roquentini bir özün olup olmadığı sorusuna götürür. Eylemlerinden arındığında, insan, niteliklerinden sıyrıldığında nesne nedir? Jean-Paul Sartreın 1931 ile 1938 yılları arasında yazdığı Bulantı, varoluşçuluğun temel kitaplarından biridir.
Jean-Paul Sartreın ilk romanı olan Bulantı, Alain Roquentin adlı kahramanının günlüğü biçiminde yazılmıştır. Uzun yolculuklardan sonra, on dokuzuncu yüzyılda yaşamış birinin hayatını araştırmak üzere Bouville kentine dönen Roquentin, yalnız bir insan... tümünü göster
aysener şu anda kitap okumuyor.