ayti

Profil Resmi
Detayları:  34 yaşında,
Sevdiği Kitaplar Türleri:  polisiye,macera,gerilim,korku
2 takip ettiği ve 7 takip edeni var. 43 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Profil Resmi
ayti okumuş bitirmiş.
Lâ: Sonsuzluk Hecesi

Bir gün Sabâ Melikesi Belkıstan, Âdemle Havvanın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. İnsanın bütün halleri Âdemde gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.Bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadım.Ne zaman ki, kalmak için değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım ve Kelimeler Kitabı-çift isimler sahifesinde, Âdemle Havvanın yanına bir de Habille Kabili ekledim. O zaman anladım anlatma zamanının geldiğini.Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ.

Bir gün Sabâ Melikesi Belkıstan, Âdemle Havvanın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. İnsanın bütün halleri Âdemde gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.Bu cümleyi yıllarca içim... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 10 ay
Profil Resmi
ayti şu an okuyor.
Tutunamayanlar

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı Berna Moran, hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı olarak niteler. Moran'a göre Oğuz Atay'ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar'ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, yapıttaki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Küçük burjuva dünyasını zekice alaya alan Atay saldırısını, tutunanların anlamayacağı, red edeceği türden bir romanla yapar. Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülünü kazanmıştı.

Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar'ı Berna Moran, hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı olarak niteler. Moran'a göre Oğuz Atay'ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikle... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 10 ay
Profil Resmi
ayti şu an okuyor.
Lâ: Sonsuzluk Hecesi

Bir gün Sabâ Melikesi Belkıstan, Âdemle Havvanın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. İnsanın bütün halleri Âdemde gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.Bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadım.Ne zaman ki, kalmak için değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım ve Kelimeler Kitabı-çift isimler sahifesinde, Âdemle Havvanın yanına bir de Habille Kabili ekledim. O zaman anladım anlatma zamanının geldiğini.Hikâyenin ismi düştü dilime bir gece: LÂ.

Bir gün Sabâ Melikesi Belkıstan, Âdemle Havvanın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. İnsanın bütün halleri Âdemde gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.Bu cümleyi yıllarca içim... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 10 ay
Profil Resmi
ayti bir değerlendirme yaptı.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 11 ay
Profil Resmi
ayti okumuş bitirmiş.
Malafa

Bir kuyumcu dükkânının kapısından giriyorsunuz. Gösterişli, albenili bir dükkân burası. Pahalı mücevherlere ulaşıyorsunuz. Ama önce tezgâhtarlar... Yani tezgâh. Önce tezgâhtan geçiyorsunuz. Ya da hep tezgâhta kalıyorsunuz. Hayatta da olduğu gibi...Hakan Günday yeni romanı Malafada aldatmaca üzerine kurulu bir dünyadan söz ediyor. Bu dünyayı turizm yönetiyor, tezgâhtarlar büyük roller kapıyor, mekân hep tezgâh oluyor. Bir kuyumcu dükkânına kocaman bir dünyayı sığdırıyor. Kozan, ana karakaterimiz de, tezgâhtardır. Eline ne geçerse satabilecek kadar başarılı... Ağzı laf yapan, herkesi ikna edebilecek kadar laf yapan bir tezgâhtar. Onun kullandığı dili kullanıyor Günday da. O jargonla konuşuyor. Satmak dışında dünyada olup biten hiçbir şeyi umursamayan Kozan da bugünün insanını yeniden tanımlıyor. Yüzeysellik ve satmak... Her şeyden ve hepsinden önemlisi satmak, yani başarı. Kocaman bir yalanın hüküm sürdüğü bu büyük kuyumcu, ona göre, büyük bir kuyu. Turizm ise zengin ülkelerin fakirlerin ağzına çaldığı bir parmak bal. Bir hayaller ve yalanlar diyarı burası. Alan memnun satan memnunlar diyarı. Hakan Günday Malafada eğlenceli bir düzen eleştirisine imza atıyor.

Bir kuyumcu dükkânının kapısından giriyorsunuz. Gösterişli, albenili bir dükkân burası. Pahalı mücevherlere ulaşıyorsunuz. Ama önce tezgâhtarlar... Yani tezgâh. Önce tezgâhtan geçiyorsunuz. Ya da hep tezgâhta kalıyorsunuz. Hayatta da olduğu gibi...Ha... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 11 ay
Profil Resmi
ayti okumuş.
Vatan Yahut Silistre

Vatan Yahut Silistre Vatan şairi Namık Kemal in, en önemli eserlerindendir. Konusunu yakın tarihimizden alan bu piyeste; kahramanlık ve vatan sevgisi yanında, baba özlemi ve aşk konuları da işlenmiştir. Eserin yazı çevrimi özgün diline sadık kalınarak yeniden yapılmış, sonuna günümüzde az kullanılan kelimelerin sözlükçesi de eklenmiştir.Bu piyesin; gençlerimizin milli benlik ve birlik duygularını güçlendirerek, geleceklerine güvenle bakabilmelerinin sağlanması açısından büyük önem taşıdığına inanmaktayız.\n\n\n\nVatan Yahut Silistre, dört perdeden oluşan bir tiyatro yapıtıdır. Namık Kemal, oyunu Gelibolu mutasarrıfı iken yazmaya başlamış, buradan ayrılıp İstanbula dönünce tamamlamıştır.Vatan Yahut Silistre oyunu, 1 Nisan 1873te İstanbulda Gedikpaşa Tiyatrosunda ilk kez sergilendi. Oyundan sonra olaylar oldu. Coşkuya kapılan halk yazarı sahneye çağırdı. Yazarın orada bulunmaması üzerine sokaklara döküldü. Namık Kemal, yapıtın yazılış amacını tek cümleyle özetler: Yapıtın yazılmasındaki amaç, ulustaki yurtseverlik duygularını dile getirmekti; tiyatro yazma alanında ustalık göstermek değil!\n\nKonusunu yakın tarihimizden alan bu oyun döneminin simgesi olmuş bir tiyatrodur. Eserin yazılmasındaki amaç ise milletteki vatanseverlik duygularını dile getirmektir.\n\nVatan Yahut Silistre, Namık Kemalin ilk piyesidir. Eserde vatanperverlik ve kahramanlık duygularını işlemekte, halkta bu duyguları harekete geçirmek istemektedir. Piyes, 1853 yılında Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya arasında başlayan Kırım Savaşında gönüllü olarak cepheye giden İslam Bey ile asker kılığına girerek kimseye haber vermeden onun ardından Silistreye giden sevgilisi Zekiyenin başından geçenleri anlatır. Türk askerinin vatan uğruna gösterdiği fedakarlığı canlandırır.\n\nBak, hiç hatırına gelir mi ki burada bir zavallı var.
Kendinden ayrılmayı canından ayrılmaktan beter biliyor da
ayrılmamak için bir çare bulamıyor! Seni seven hiçbir zaman
\n\nMilletlerin bağımsızlıklarını ve milli kimliklerini koruyabilmeleri için, daima milli bilinci güçlü bireylere ihtiyacı vardır. Yüz Temel Eser içine dâhil edilmiş olan Vatan Yahut Silistre piyesinin, çocuklarımızın şanlı tarihimizden güç alıp geleceğe güvenle bakan, milli bilinçle yoğrulmuş iyi bir vatandaş olarak yetişmelerinde katkı sağlayacağına inanıyoruz. ...\n\nTürk Edebiyatı‘nda vatan ve millet sevgisini ilk defa başarılı bir şekilde işleyen eser Namık Kemal‘in Vatan Yahut Silistre adlı oyunudur. Yazar, bu oyununda vatan sevgisinin Allah sevgisinden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. MEB Talim ve Terbiye Kurulu‘nun 2243 sayılı Tebliğler Dergisi‘nde yayınlanan kararı ile ilköğretim okulu öğrencilerine tavsiye edilmiştir.\n\nMillî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.\n\nSilistre kalesi, bizzat Rus Orduları Başkomutanının yönettiği seksen bin kişilik bir ordu tarafından 15 Mayıs 1854te kuşatılır. Kale, Arnavutluktan Iraka kadar İmparatorlukun hemen her yerinden gelen gönüllülerin de içinde olduğu toplam on bin kişilik bir güçle savunulmaktadır. Kırk üç gün süren yoğun saldırıları başarıyla püskürten Müslüman savaşçılar, yiyecek ve cephaneleri tükendiği için, tek kurtuluş yolu olarak görülen bir yarma hareketiyle koca orduyu bozguna uğratırlar. Son derece yalın bir olay üzerine kurulan Vatan yahut Silistre, tüm teknik kusurlarına karşın, Osmanlı toplumuyla tiyatronun buluşmasını sağlamış ve yazarının hiç ummadığı ölçüde etkili olmuştur. Yazarı izleyerek söylersek, Vatan yahut Silistre, Türk tiyatrosunu bulunduğu noktadan ilerilere taşımış, gelişimi açısından da tam bir dönüm noktası oluşturmuştur.\n\nBu eser, defalarca kitap olarak basılarak, defalarca da oyun olarak oynanarak günümüze dek gelmiştir. Bugün de, konusu itibarıyla tazeliğini ilk günkü gibi korumaktadır. Eser, konusunu yakın tarihimizden almıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan bu eser, başka dillere de çevrilmiştir.Biz bu eseri, özellikle genç kuşağımız tarafından daha da iyi anlaşılması dileğiyle, itinayla ve orijinal metnine sadık kalarak sadeleştirmeye çalıştık. ...\n\nZihnimden babamın, annemin sevgisini çıkardın; kardeşimin mezarı gönlümde idi, onu bile unutturdun. Şimdi hayali de, kendi gibi kara topraklarda yatıyor. Mezarını görmeden hatırıma gelmiyor. Ne uyuyabiliyorum, ne de irademe hakim olabiliyorum... içimde başka hiçbir şeye arzu kalmadı; gönlümde senden başka birşey bırakmadın. Şimdi kendini de benden alacaksın. Hem de bunun müjdesini kendin getiriyorsun. Kalbimi yaracaktın da bana bu merhameti, bu insafı mı gösterecektin? Sonunda ne olacak? O, bu memleketten gider, ben de dünyadan giderim. Ömrümün her lezzetini kaybettikten sonra kara toprağın nesi var? Birkaç dakikalık can acısından mı korkacağım?\n\nİslam Bey, gönlündeki tüm aşkları bir yana bırakarak savaşa koşar. Ne var ki gidenlerin geri dönemeyeceğini bilen Zekiye, İslam Beyi yalnız göndermeyi düşünmemektedir...Oynandığı dönemde büyük fırtınalar kopararak Namık Kemalin Magosaya sürülmesine sebep olan bir eser; Vatan Yahut Silistre. Oyunun sahnelendiği gece sokaklar boşalmış, Gedikpaşa Tiyatrosu, üst düzey yöneticilerin de aralarında bulunduğu bir kalabalıkla hınca hınç dolmuştur. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistre yalnız ülkemizde değil, Avrupada da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir.\n\n

Vatan Yahut Silistre Vatan şairi Namık Kemal in, en önemli eserlerindendir. Konusunu yakın tarihimizden alan bu piyeste; kahramanlık ve vatan sevgisi yanında, baba özlemi ve aşk konuları da işlenmiştir. Eserin yazı çevrimi özgün diline sadık kalınara... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 11 yıl, 11 ay
Daha Fazla Göster

ayti şu an ne okuyor?

Tutunamayanlar

%0

Favori Yazarları (4 yazar)

Favori yazarı yok.