Elif Şafak'ın İngilizce olarak kaleme aldığı Arafı Türkçeye Aslı Biçen çevirdi. Farklı din, çevre ve kültürlerden gelip yolları Bostonda kesişen bir grup genç insanın dokunaklı öyküsünü anlatan Araf, yalnızlık, yabancılık, dil ve zaman üzerine bir roman...Keskin bir kavrayışa ve mizah duygusuna sahip olan Araf, ait olma konusundaki sürekli özlemin ve sürgünde bir yurt arayışının öyküsü. Belki de hepsinden önemlisi, ister Doğuda ister Batıda, kendi yurdunda bile bir yabancı olmanın heyecan verici keşfi.Araf, The Saint of Incipient Insanities adıyla 2004 yılının Eylül ayında ABDnin öndegelen yayınevlerinden Farrar, Straus & Giroux tarafından yayımlandı.
******
İyi de bir insana neden ömür boyu geçerli olacak şekilde tek bir isim veriliyordu başka bir isim de verilebilecekken, hatta isminin harfleri karıştırılıp aynı isimden yenileri türetilebilecekken? Kendimiz de dahil etrafımızdaki her şeyi yeniden adlandırma şansı ne zaman alınmıştı elimizden?
Doğuştan bana verilen bir isme ilanihaye mıhlanıp yapıştığımı bilmek nasıl sıkmaz ki canımı, hayattaki yegâne tesellim kendim olmamayı başarabilme şansım iken? İsimleri sonsuza kadar sabitleyen bir dünyaya saplanmışım, harflerin çığırından çıkmasına izin vermeyen. Ama ne vakit kaşığımı alfabe çorbasına daldırsam ismimi ve onunla birlikte kaderimi yeniden düzenlemek üzere yeni harfler yakalamayı umuyorum.
Elif Şafak, cinsel/etnik/dini, tüm çarpılmışlıklarıyla aklımızdan çıkmayacak bir günümüz Amerikası tablosu çizmiş. Kaçık, hüzünlü, bilge ve inanılmaz komik romanı insanın damağında acı-tatlı bir lezzet bırakıyor.
******
Elif Şafak'ın İngilizce olarak kaleme aldığı Arafı Türkçeye Aslı Biçen çevirdi. Farklı din, çevre ve kültürlerden gelip yolları Bostonda kesişen bir grup genç insanın dokunaklı öyküsünü anlatan Araf, yalnızlık, yabancılık, dil ve zaman üzerine b... tümünü göster
Bir sabah uyansanız ve hayatınız kusursuz olsa...?Lexi, berbat bir trafik kazasının ardından hastanede gözlerini açıyor. Ona göre sene 2004. Kendisi yirmi beş yaşında ve çarpık dişli biri. Felaket bir aşk hayatına sahip. Ancak, her ne kadar inanamasa da, öğreniyor ki, sene aslında 2007 -Lexi artık yirmi sekiz yaşında, dişleri inci gibi ve çalıştığı departmanın da patronu olmuş; üstelik de evli! Hem de yakışıklı mı yakışıklı bir milyonerle! Rüyalarındaki hayata aniden nasıl iniş yapıverdi böyle acaba?Lexi şansına inanamıyor -özellikle de nefes kesen yeni evini gördüğü zaman! Kocasını yeniden tanımaya başlayınca muhteşem bir evlilik hayatı olduğunu da öğrenecek, çok iyi biliyor. Üstelik sevgili kocası bir de Evlilik Kitapçığı hazırlamış onun için.Fakat Lexi yeni kimliği hakkında daha çok bilgi edindikçe, kusursuz hayatının yüzeyinde çatlaklar oluşmaya başlıyor. Eski dostlarının hepsi ondan nefret ediyor. İşine göz dikmiş, dişli bir rakibi var.Bir de üstüne üstlük dağınık saçlı, seksi bir erkek çıkıp...yeni bir bomba patlatıyor!Yani, ne olmuş olabilir ki?Lexi bir gün her şeyi hatırlayacak mı?Ve hatırlarsa ne olacak?Yine kendine has Kinsella. Tam da yaz için biçilmiş kaftan.- Publishers WeeklyLezzetli bir roman, sayfalar parmaklarınızın arasından akarken hem karnınız ağrıyana kadar gülecek, hem de ara sıra kalbinizi ağrıtacak kederler yaşayacaksınız... Kinsella, hafıza kaybının ne ironik sonuçlar doğurabileceğinisular seller gibi ifade ediyor.- USA TodaySophie Kinsellanın alameti farikaları: Komedi, dürüstlük, tazelik.- Barnes and Noble
Bir sabah uyansanız ve hayatınız kusursuz olsa...?Lexi, berbat bir trafik kazasının ardından hastanede gözlerini açıyor. Ona göre sene 2004. Kendisi yirmi beş yaşında ve çarpık dişli biri. Felaket bir aşk hayatına sahip. Ancak, her ne kadar inanamasa... tümünü göster
Behram, Tunadan uçan bir kuştu. Asya, Afrika, Avrupa göklerinde, yıllar yılı kanat çırptı. Soluk kesici serüvenlere daldı. Başından akla gelmedik olaylar geçti. Sonra bir gün, kanadı kırıldı. Ama, o yılmadı. Yaşamı boyunca zihin, bellek ve gönül kanatlarıyla uçmayı sürdürdü.
Behram, Tunadan uçan bir kuştu. Asya, Afrika, Avrupa göklerinde, yıllar yılı kanat çırptı. Soluk kesici serüvenlere daldı. Başından akla gelmedik olaylar geçti. Sonra bir gün, kanadı kırıldı. Ama, o yılmadı. Yaşamı boyunca zihin, bellek ve gönül kana... tümünü göster
Bu kitaptaki serüvenler, günümüzde başlayıp, Yirmi birinci Yüzyılın ilk yarısına kadar sürmektedir. Bu nedenle Gökyüzündeki Mor Bulutlara 21. Yüzyılın romanı diyebiliriz. Romanın konusu, kıtalar arası uçuşlar yapan bir Türk pilotun, Hindistan yolculuğuyla başlar. Binlerce yıl önce, Hindistanda yaşamış olan, Bilge Jambuna Ana öldüğünde, Himalayalarda bulunan bir buzul yöresine gömülmüştür. Jambuna Ana, geçmişte, ilkel insanlara insanlık ilkelerini öğreten, kutsal bir kişidir. Gün gelip de eğer insanlık, eski çağlarda olduğu gibi, yeniden ilkelleşip yozlaşarak, sevgisizlik ve duyarsızlık hastalığına tutulursa, Jambuna Ruhu, bir kez daha dünyaya gelecektir. Buz gömütteki ceset, her yıl, gece ile gündüzün eşitlendiği gün, Şafak sırasında, birkaç dakikalığına, apaçık görülmektedir. Jambuna efsanesine göre, buzuldaki ceset bu özel günde görülmez olduğunda, Jambuna Ana Ruhunun bir kadın bedeninde, yeniden dünyaya geldiği anlaşılacaktır. Bir gün, ceset görülmez olur. Çünkü insanlar öylesine ilkelleşip yozlaşmışlardır ki!... Haydi gelin, merak ve heyecan dolu serüvenler yaşayarak, Jambuna ruhunu taşıyan kadını, yeryüzünde aramaya çıkalım!...
Bu kitaptaki serüvenler, günümüzde başlayıp, Yirmi birinci Yüzyılın ilk yarısına kadar sürmektedir. Bu nedenle Gökyüzündeki Mor Bulutlara 21. Yüzyılın romanı diyebiliriz. Romanın konusu, kıtalar arası uçuşlar yapan bir Türk pilotun, Hindistan yolculu... tümünü göster
Mahallenin erkek çocukları çıkmaz sokakta ayaktopu oynuyorlardı. Birdenbire orada beliren on yaşlarında bir kız, meşin topu kapıp kaçmaya başladı. Oğlanlar hemen peşine takıldılar. Var güçleriyle ona yetişmeye çalışıyor, bir yandan da, bırak o topu, Suna, yoksa fena olacaksın diye bağırıyorlardı. Suna oğlanların önünde yel gibi koşuyordu. Mahallenin en güçlü çocukları Hüseyinle Osman bile ona yetişemiyorlardı. Hepsi de soluk soluğaydı. Kovalamaca uzadıkça, bu öfke çığ gibi büyüyordu. Oyunun en tatlı, en coşkulu yerinde Sunanın topu kapıp kaçması, oyuncu çocukları çileden çıkarmıştı...
Mahallenin erkek çocukları çıkmaz sokakta ayaktopu oynuyorlardı. Birdenbire orada beliren on yaşlarında bir kız, meşin topu kapıp kaçmaya başladı. Oğlanlar hemen peşine takıldılar. Var güçleriyle ona yetişmeye çalışıyor, bir yandan da, bırak o topu, ... tümünü göster
İnsanoğlu, çağlar boyunca hep doğanın, dünyanın, evrenin gizemini çözmeye çabaladı. Bu yolla uygarlığın doruğuna ulaştı. Ama, yine de evrendeki tüm gizler çözülmüş değil. Gizemlerle dolu Ölümsüz Ece Olayı, uygarlığın beşiği sayılan Anadoluda ortaya çıktı. Ölümsüz Ecenin, üç bin yıllık yaşam serüveninin coşkusu, giderek tüm dünyayı sardı.
İnsanoğlu, çağlar boyunca hep doğanın, dünyanın, evrenin gizemini çözmeye çabaladı. Bu yolla uygarlığın doruğuna ulaştı. Ama, yine de evrendeki tüm gizler çözülmüş değil. Gizemlerle dolu Ölümsüz Ece Olayı, uygarlığın beşiği sayılan Anadoluda ortaya ç... tümünü göster