Ülkemizde de geniş ilgi gören Ben Nesli kitabının yazarı Jean Twenge, yeni kitabında modern toplumlarda süratle yayılan narsisizim hastalığını mercek altına alıyor. İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormuş gibi görünse de er ya da geç depresyona, toplumsal yozlaşmaya, hatta küresel ekonomik krizlere neden oluyor. Detaylı istatistiklere, vaka hikâyelerine ve kamuoyu araştırmalarına dayanan kitapta, narsisizmin en az obezite kadar sık rastlanan bir hastalık olduğuna dikkat çekiliyor. Başlıca sebepleri arasında ben-merkezli çocuk yetiştirme tarzı; Facebook, Youtoube, Twitter gibi kişinin egosunu parlatıp vitrine çıkardığı iletişim araçları, bankaların leblebi çekirdek gibi dağıttığı krediler ile parlak yaşam tellallığı yapan boyalı medya organları yer alıyor. Çok güzel, yetenekli, dolayısıyla da her şeyin en iyisine layık olduğuna dair gerçek dışı bir inanca sahip olan narsist kişi; sevgi, fedakârlık, yardımseverlik gibi değerlerle hiç ilgilenmiyor. İstekleri gerçekleşmeyince ise agresifleşiyor ve şiddete başvurabiliyor. Felsefi kökeni Descartesin dualist (ayrımcı) düşünce tarzına, Freudun korku veya hazzın esiri olan insan tasavvuruna ve ben-merkezli tüketici toplumunun mimarı olan pazarlama ve halkla ilişkiler kuramlarına dayanıyor. Çözüm ise daha fazla biz demekte yatıyor. Özgüvenli görünen ama aslında narsisizmin getirdiği bir ego şişmesi yaşayan yeni neslin realist bir tarafı yok. Onlardaki bu kaygı, öfke olarak; narsisizm ise yalnızlık olarak topluma yansıyor. Bu ciddi bir küresel sorun, tsunami dalgası gibi tüm dünyaya yayılıyor. Türkiyede de bunu istatistiksel olarak görebiliyoruz. 80li yıllarda özgüvenin desteklenmesinin önemini vurgulayan eğitim sistemi, Türkiyede de uygulandı. Şu an büyük şehirlerdeki genç nesil, Twengenin kitabında anlattıklarıyla aynı durumda. Sağlam gelenek ve göreneklerimiz bizi biraz olsun korudu. Ama bu yeterli değil. Bu yüzden bir an önce Türkiyedeki gençlerimizin ne durumda olduğu ve nereye gittiğini ortaya koyacak ciddi çalışmalara başlanması ve önlemler alınması gerekiyor.
Ülkemizde de geniş ilgi gören Ben Nesli kitabının yazarı Jean Twenge, yeni kitabında modern toplumlarda süratle yayılan narsisizim hastalığını mercek altına alıyor. İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormu... tümünü göster
Ülkemizde de geniş ilgi gören Ben Nesli kitabının yazarı Jean Twenge, yeni kitabında modern toplumlarda süratle yayılan narsisizim hastalığını mercek altına alıyor. İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormuş gibi görünse de er ya da geç depresyona, toplumsal yozlaşmaya, hatta küresel ekonomik krizlere neden oluyor. Detaylı istatistiklere, vaka hikâyelerine ve kamuoyu araştırmalarına dayanan kitapta, narsisizmin en az obezite kadar sık rastlanan bir hastalık olduğuna dikkat çekiliyor. Başlıca sebepleri arasında ben-merkezli çocuk yetiştirme tarzı; Facebook, Youtoube, Twitter gibi kişinin egosunu parlatıp vitrine çıkardığı iletişim araçları, bankaların leblebi çekirdek gibi dağıttığı krediler ile parlak yaşam tellallığı yapan boyalı medya organları yer alıyor. Çok güzel, yetenekli, dolayısıyla da her şeyin en iyisine layık olduğuna dair gerçek dışı bir inanca sahip olan narsist kişi; sevgi, fedakârlık, yardımseverlik gibi değerlerle hiç ilgilenmiyor. İstekleri gerçekleşmeyince ise agresifleşiyor ve şiddete başvurabiliyor. Felsefi kökeni Descartesin dualist (ayrımcı) düşünce tarzına, Freudun korku veya hazzın esiri olan insan tasavvuruna ve ben-merkezli tüketici toplumunun mimarı olan pazarlama ve halkla ilişkiler kuramlarına dayanıyor. Çözüm ise daha fazla biz demekte yatıyor. Özgüvenli görünen ama aslında narsisizmin getirdiği bir ego şişmesi yaşayan yeni neslin realist bir tarafı yok. Onlardaki bu kaygı, öfke olarak; narsisizm ise yalnızlık olarak topluma yansıyor. Bu ciddi bir küresel sorun, tsunami dalgası gibi tüm dünyaya yayılıyor. Türkiyede de bunu istatistiksel olarak görebiliyoruz. 80li yıllarda özgüvenin desteklenmesinin önemini vurgulayan eğitim sistemi, Türkiyede de uygulandı. Şu an büyük şehirlerdeki genç nesil, Twengenin kitabında anlattıklarıyla aynı durumda. Sağlam gelenek ve göreneklerimiz bizi biraz olsun korudu. Ama bu yeterli değil. Bu yüzden bir an önce Türkiyedeki gençlerimizin ne durumda olduğu ve nereye gittiğini ortaya koyacak ciddi çalışmalara başlanması ve önlemler alınması gerekiyor.
Ülkemizde de geniş ilgi gören Ben Nesli kitabının yazarı Jean Twenge, yeni kitabında modern toplumlarda süratle yayılan narsisizim hastalığını mercek altına alıyor. İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormu... tümünü göster
Ülkemizde de geniş ilgi gören Ben Nesli kitabının yazarı Jean Twenge, yeni kitabında modern toplumlarda süratle yayılan narsisizim hastalığını mercek altına alıyor. İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormuş gibi görünse de er ya da geç depresyona, toplumsal yozlaşmaya, hatta küresel ekonomik krizlere neden oluyor. Detaylı istatistiklere, vaka hikâyelerine ve kamuoyu araştırmalarına dayanan kitapta, narsisizmin en az obezite kadar sık rastlanan bir hastalık olduğuna dikkat çekiliyor. Başlıca sebepleri arasında ben-merkezli çocuk yetiştirme tarzı; Facebook, Youtoube, Twitter gibi kişinin egosunu parlatıp vitrine çıkardığı iletişim araçları, bankaların leblebi çekirdek gibi dağıttığı krediler ile parlak yaşam tellallığı yapan boyalı medya organları yer alıyor. Çok güzel, yetenekli, dolayısıyla da her şeyin en iyisine layık olduğuna dair gerçek dışı bir inanca sahip olan narsist kişi; sevgi, fedakârlık, yardımseverlik gibi değerlerle hiç ilgilenmiyor. İstekleri gerçekleşmeyince ise agresifleşiyor ve şiddete başvurabiliyor. Felsefi kökeni Descartesin dualist (ayrımcı) düşünce tarzına, Freudun korku veya hazzın esiri olan insan tasavvuruna ve ben-merkezli tüketici toplumunun mimarı olan pazarlama ve halkla ilişkiler kuramlarına dayanıyor. Çözüm ise daha fazla biz demekte yatıyor. Özgüvenli görünen ama aslında narsisizmin getirdiği bir ego şişmesi yaşayan yeni neslin realist bir tarafı yok. Onlardaki bu kaygı, öfke olarak; narsisizm ise yalnızlık olarak topluma yansıyor. Bu ciddi bir küresel sorun, tsunami dalgası gibi tüm dünyaya yayılıyor. Türkiyede de bunu istatistiksel olarak görebiliyoruz. 80li yıllarda özgüvenin desteklenmesinin önemini vurgulayan eğitim sistemi, Türkiyede de uygulandı. Şu an büyük şehirlerdeki genç nesil, Twengenin kitabında anlattıklarıyla aynı durumda. Sağlam gelenek ve göreneklerimiz bizi biraz olsun korudu. Ama bu yeterli değil. Bu yüzden bir an önce Türkiyedeki gençlerimizin ne durumda olduğu ve nereye gittiğini ortaya koyacak ciddi çalışmalara başlanması ve önlemler alınması gerekiyor.
Ülkemizde de geniş ilgi gören Ben Nesli kitabının yazarı Jean Twenge, yeni kitabında modern toplumlarda süratle yayılan narsisizim hastalığını mercek altına alıyor. İnsan ruhunun fast foodu diye tanımlanan narsisizm, kısa vadede kişiyi mutlu ediyormu... tümünü göster
Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, bu kitapta genç fidanları taptaze umutlara dönüştüren öğretmenlerimizi konuşuyorlar. Eğitim ve öğretmenlik hakkında bugüne kadar biriktirdikleri kuramsal, tarihsel ve güncel fikirlerini paylaşmak üzere bir araya gelen Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, uzun soluklu bir yol arkadaşlığı kurdular. Yaklaşık bir yıla yayılan bir zaman dilimi içinde, sadece İstanbul'da değil, Türkiye'nin çeşitli kentlerinde "öğretmen"i konuştular, tartıştılar ve bütün bu kayıtları, elinizdeki kitabın malzemesini teşkil edecek şekilde düzenlediler. Nihayetinde ortaya çıkan bu eser, eğitim konusunda Türkiye'nin en birikimli düşünürlerinden Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan'ın yalnızca kendi aralarındaki değil, tüm öğretmenlerimizle kurdukları diyalogun bir ürünü olarak görülmelidir. Ve şimdi bu diyalog, kitabın okurlarıyla devam edecek. Öğretmen Olmak, sadece okulda değil, yaşamın her alanında, herkese esin kaynağı olmak isteyenlere..
Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, bu kitapta genç fidanları taptaze umutlara dönüştüren öğretmenlerimizi konuşuyorlar. Eğitim ve öğretmenlik hakkında bugüne kadar biriktirdikleri kuramsal, tarihsel ve güncel fikirlerini paylaşmak üzere bir araya gele... tümünü göster
Etkili öğretim bir karar verme sürecidir. Öğretmen, öğrenenlerde anlamlı ve kalıcı bir öğrenme oluşturabilmek için birçok etmeni göz önüne almak, onları incelemek ve bu doğrultuda öğretim için en uygun kararı vermek durumundadır. Etkili öğretim için karar verme sürecinde öğrenenlerin özellikleri, öğretmenin öğrenme-öğretme yöntem ve teknikleri hakkındaki bilgisi, öğretim ortamı ve araç-gereçler göz önüne alınması gereken belli başlı kaynaklardır.Öğretmen adaylarının öğretim için etkili karar verebilmeyi öğrenebilmeleri, öğrenme ve öğretimi etkileyen konularda temel bir bilgi birikimine sahip olması, bunları uygulayabilmek için gerekli becerileri kazanmaları ve en önemlisi, tüm bunları olumlu bir tutum içinde yapmalarına bağlıdır.Bu kitap, öğretmen ve öğretmen adaylarına etkili öğretim sürecinde doğru kararlar alabilmelerine yardımcı olabilmek için gerekli bilgi kaynaklarını sunmaktadır. Alanında uzman farklı yazarlarca hazırlanan bu kitap, öğretimle ilgili bilgi kaynaklarını, alanla ilgili son gelişmeleri de kapsayacak şekilde ayrıntılı olarak sunmaktadır. Kitap eğitim programının tasarımı ve geliştirilmesiyle ilgili genel bir bölümle başlamaktadır. İkinci bölüm eğitim amaçlarının belirlenmesi ve ifade edilmesini farklı yaklaşımları da kapsayacak şekilde ele almaktadır. Üçüncü bölüm, içeriğin öğretim için düzenlenmesine yönelik çağdaş öğretim kuramlarını içermektedir. Daha sonraki bölümlerde öğretimim genel ilkeleri, öğrenme-öğretme stratejileri ve belli başlı öğretim yöntem ve teknikleri sunulmuştur. Kitapta, son yıllarda öğretimi etkileyen çağdaş yaklaşımlara ayrıca bir bölüm ayrılmıştır. Kitabın önemli ayrıcalıklarından biri de, üst düzey düşünme becerilerinin öğretimine ilişkin bir bölümün yer almasıdır. Kitapta ayrıca öğretim araçları ve iletişimle ilgili bir bölüm ve son olarak ta, öğretimin planlanmasına yönelik bir bölüm bulunmaktadır.Kitapta, her bölümün başında ve ana ve alt başlıkların sonunda, düşünme zamanı adı altında uygulama ve yansıtıcı düşünme etkinliklerine yer verilmiştir. Ayrıca, her bölümün sonunda bölümle ilgili konuları kapsayan çoktan seçmeli değerlendirme soruları bulunmaktadır. Kısaca bu kitap, öğretmen ve öğretmen adaylarına, öğretimle ilgili karar verme süreçlerinde yararlanabilecekleri önemli bir kaynak olarak kullanılabilir.
Etkili öğretim bir karar verme sürecidir. Öğretmen, öğrenenlerde anlamlı ve kalıcı bir öğrenme oluşturabilmek için birçok etmeni göz önüne almak, onları incelemek ve bu doğrultuda öğretim için en uygun kararı vermek durumundadır. Etkili öğretim için ... tümünü göster
ABD'den başlayarak bütün dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil, şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi mânâda ruh sağlığını yitiriyor. Amerikan medeniyetinin etkisine maruz kaldığı oranda, atalarından ve ailelerinden gelen ahlaki değerlere karşı çıkıp isyan ediyor. Bu değerlerin yitirilmesinin bedeli ise çok ağır: Bulaşıcı hastalık derecesinde yaygın bir narsisizm/enaniyet, hayalî bir iyimserlik, gittikçe artan oranlarda genel kaygı ve depresyon.
Bugün 18 ilâ 35 yaşında olan yeni nesli mercek altına yatıran bu çalışma, sosyolag-araştırmacı Jean M. Twenge'nin 14 yıl süren araştırmalarına dayanıyor. Özgüvenin başarıdan çok daha önemli olduğu prensibine göre yetiştirilen bu gençler, kendilerini her şeyin üzerinde konumlandırmaya şartlandırılmış. Her hayalin gerçekleşebileceğine yürekten inanıyorlar. Fakat aynı zamanda hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmeye hiç de hazırlıklı değiller. Son 40-50 yılda 14-16 yaş ergenlerde ve lise öğrencilerinde "Ben değerliyim" düşüncesindeki artış, %86. Kaygı artış oranı %85. İntiharlar ise ikiye katlanmış durumda. Anlaşılan şu ki eğer âcil tedbirler almazsak gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil/narsist, zevkperest/hedonist, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz. Bu çocuklar evlenmeyecek, aile kurmayacak, istikrarlı bir şekilde çalışmayacak ve medyanın kendilerine sunduğu hayalî değerlerle yetinecekler. Bütün dünya sessizce ama kesin bir şekilde bir açıkhava tımarhanesine dönüşüyor.
Pozitivizmi, indirgemeciliği, yatay nedenselliği, bilimsel materyalizmi anlamadan bu gidişatı, yani küresel intiharı anlayamayız. Ancak paradigmanın dışına çıkıp, tıpkı bir balığın akvaryumun dışından akvaryumu izlediği gibi, aklına tapan delilerin dolaştığı bu tımarhaneye bakarsak belki bilip de unuttuklarımızı tekrardan hatırlarız. Ve çok küçük bir ayrıntı: Düşünce yapımız, ideolojimiz, inancımız veya inançsızlığımız ne olursa olsun, söz konusu olan, geleceği tehlikeye girmiş canımız, cananımız, bizim çocuklarımız...
Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, Benötesi Psikoloji Derneği Başkanı
ABD'den başlayarak bütün dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil, şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi mânâda ruh sağlığını yitiriyor. Amer... tümünü göster