Cehennem başkalarıdır ve bazen o başkalarıyla aynı evdesinizdir.
Bağlar, İtalya’nın en prestijli edebiyat ödülü Strega sahibi yazar Domenico Starnone’nin Türkçede yayımlanan ilk kitabı.
Roman, on iki yıllık eşi Aldo’nun başka bir kadın için onu terk etmesi üzerine iki çocuğuyla tek başına kalan Vanda’nın mektubuyla açılıyor. İlk bakışta sıradan bir aile hikâyesi izlenimi uyandırsa da, Starnone bu romanda sosyal, ailevi, psikolojik ve ideolojik yapılar çözülürken açığa çıkan ve kahramanları altüst eden hayal kırıklığı, haset, özlem, değersizlik ve hınç duygularını, durum komedisi ve trajedi arası bir kurgu içinde ustalıkla resmediyor.
Özgürlük ile güvenlik arasında bocalayan kahramanlarıyla Bağlar, çarpıcı bir yerini bulamama anlatısı.
"Bağlar, katman katman, ustalıkla inşa edilmiş, bilmece gibi bir roman."
-The New Yorker
"Aile içi ruhsal kıyımlara dair sıkı bir hikâye."
-The Times Literary Supplement
(Tanıtım Bülteninden)
Cehennem başkalarıdır ve bazen o başkalarıyla aynı evdesinizdir.
Bağlar, İtalya’nın en prestijli edebiyat ödülü Strega sahibi yazar Domenico Starnone’nin Türkçede yayımlanan ilk kitabı.
Roman, on iki yıllık eşi Aldo’nun başka bir kadın için onu... tümünü göster
Sabri gitgide korkusunu yenip dedesinin kara ve kırışık suratına yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Yaklaştıkça görünen arttı. Kurumuş çatlamış toprakları gördü Sabri dedesinin yüzünde. O topraklarda yan yana oturmuş, el çırpıp türkü söyleyen, yüzü kaba fakat yüreği narin adamlar gördü. Dedesinin yüzünde engebeleri aşarak ağır ağır yürüyen hayvanları gördü. Kırmızı akan nehirleri gördü. Yağmur duasına çıkmış köylüleri gördü ve nihayet gözünden bir damla yaş düştü. Teneke Mahallesi'nden Bostancı'da bir apartman dairesine. Nalân, Baki'den illallah etti Baki de Nalân'dan. Bitmeyen bir hır gür. Erkekler ve erkeklikler… Bahçede tuhaf bir kara kedi… Sonra yıllar geçmiş, çocuklar büyümüş, gençler yaşlanmış, yaşlılar bu dünyadan göçüp gitmiş… Meyhanede bir masa. Bir ucunda Sabri diğerinde Gabriel Garcia Marquez… Sabri rakı içiyor, fısıl fısıl konuşuyor Gabo'yla.
"İnsan babasını sırf babası olduğu için sevmek zorunda mıdır?" Nalân bağırıyor oğluna, şaşkın ve öfkeli, "Hâlâ utanmadan baba diyorsun o şerefsize!"
4 Hane 1 Teslim babalar ve oğullarının, anneler ve kızlarının, sersefillerin, arafta kalanların, hayallerinden uzağa düşenlerin romanı… Haneler, aileler… Dualar ve beddualar… Eyüp Aygün Tayşir, efsunlu bir dilin maharetli yazarı… Yeni ve geleneği bilen… İlk roman.
Sabri gitgide korkusunu yenip dedesinin kara ve kırışık suratına yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Yaklaştıkça görünen arttı. Kurumuş çatlamış toprakları gördü Sabri dedesinin yüzünde. O topraklarda yan yana oturmuş, el çırpıp türkü söyleyen, yüzü kaba... tümünü göster
Avustralya sahillerinde okyanusun tuzunun sindiği bir kasabada, geçmişleriyle hesaplaşmaya çabalayan basit insanların iç içe geçmiş öyküleri: Küsen kardeşler, dağılan aileler, çocukluk korkularıyla boğuşan yetişkinler, genç olmayı özleyen yaşlılar, hayatlarındaki gelgitlerle baş etmeye çalışıyorlar. Yolunu şaşıranların şairi Winton on yedi öyküde şiddetle, umutsuzlukla ama aynı zamanda şefkatle ve şiirsellikle, yazınının kalbini, memleketi Avustralya’yı resmediyor.
Kitaptan uyarlanan aynı adlı film 2014 yılında Avustralya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi tarafından 7 dalda ödüle aday gösterilmiştir.
“Tim Winton’ın son eseri öykü derlemesi maskesi altına saklanmış bir roman, orta yaşın kasvetli yıllarında iyimser bir gezinti. Winton’ın bir coğrafyayı bütün güzelliği ve tehditkârlığıyla betimlemekteki başarısı çok etkileyici . Onu ilk defa okuyanları Winton’ın daha önceki eserlerini aramaya, sadık okurları ise yazarın bütün yazdıklarını yeniden okumaya yöneltecek.”
-The Economist-
Avustralya’nın en önemli yazarlarından Tim Winton öyküleriyle ilk kez Türkçede!
Dönüş, uçsuz bucaksız kumsallarıyla, balina istasyonlarıyla, çulsuz mahalleleriyle ve karavan parklarıyla bir liman kasabasının, Angelus’un, panoramasını çiziyor. Zamanların ve kahramanların iç içe girip durmadan yer değiştirdiği öykülerde çocukluğun, kardeşliğin, arkadaşlığın, aşkın, anneliğin, babalığın, emekçiliğin, berduşluğun çeşitli portreleri en ince detaylarına kadar resmediliyor.
Okyanus tuzu ve insan terinden mürekkep bu öyküler yüzünde doğum lekesi olan bir kıza âşık bir delikanlıyı, kumsaldaki tehlikeli oyunları, anlamı yiten başarıları, kıskanılan bir kardeşi, evi terk eden babasını arayan bir oğlu ve beklenmedik kazaları anlatıyor.
Çok hızlı değişen bir dünyada doğup büyüdüğü yere, zamana ve insanlara tutulup kalmış okurlar için.
“Winton, küçük kriz anlarını yakalama konusunda harikulade. Metin, kitap boyunca bir tür şiirle mayalanıyor. Öyle zarifçe yazılmış, öyle titizlikle inşa edilmiş bir kitap ki, okumak tam bir zevk.”
-Sunday Telegraph-
“Winton, karakterlerinin şişkin hırslarını, felç eden korkularını ve bastırılmış travmalarını açığa çıkarmak için maskeleri incelikle sıyırıp atıyor.”
-Time Out-
Avustralya sahillerinde okyanusun tuzunun sindiği bir kasabada, geçmişleriyle hesaplaşmaya çabalayan basit insanların iç içe geçmiş öyküleri: Küsen kardeşler, dağılan aileler, çocukluk korkularıyla boğuşan yetişkinler, genç olmayı özleyen yaşlılar, h... tümünü göster