Marcele göre, insanlar günlük hayatın her geçen gün daha da karmaşıklaşan akışı içinde yüklendikleri fonksiyonlarla yek diğerleriyle ikame edilebilir bireyler haline geldikçe, hayatın içide bu ölçüde boşalmaktadır. Guenon; şayet her fert kendi içinde bir varlıksa ve Leibnitzin monadları gibi kapalı bir sistem teşkil ediyorsa metafiziğe yol bulmaya imkan yoktur.Çaresiz bir şekilde kendi üzerine kapanmış bu insan(cet etre), kendisinin ait bulunduğu varlık (existence) planından olmayan bir şeyi bilmek için hiçbir vasıtaya sahip olamayacaktır.Fakat durum böyle değildir. Gerçekte fert hakiki varlığın (letre veritable) ancak geçici ve arizi (contingente) tezahürünü (manifestation) temsil etmektedir. ...
Marcele göre, insanlar günlük hayatın her geçen gün daha da karmaşıklaşan akışı içinde yüklendikleri fonksiyonlarla yek diğerleriyle ikame edilebilir bireyler haline geldikçe, hayatın içide bu ölçüde boşalmaktadır. Guenon; şayet her fert kendi içinde... tümünü göster
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini.. Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.Mesneviyi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin b harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi Bişrev!dir. Yani Dinle! Tesadüf mü dersin ismi Suskun olan bir şairin en kıymetli yapıtına Dinle! diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. Neden? diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla.Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
A. Z. Zahara - Amsterdam, 2007
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?
Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti.... tümünü göster
Çok şaşırtıcı sonu olan bir kitap kurgu muhteşem, ben cok begendim...
Çok şaşırtıcı sonu olan bir kitap kurgu muhteşem, ben cok begendim...
kurgu beni o kadar kendine çektiki kitabı bir an bile elimden bırakamadım bence kesinlikle okunmalı
kurgu beni o kadar kendine çektiki kitabı bir an bile elimden bırakamadım bence kesinlikle okunmalı
Bir Cinayetin Psikanalizi,1909 yılında sıcak bir Ağustos akşamı Sigmund Freudun, rakibi ve öğrencisi Carl Jung ile birlikte buharlı gemi George Washingtondan inmesiyle başlıyor. Şehrin diğer ucunda, şehri tepeden gören muazzam bir apartman dairesinde, çok güzel bir kadın avizeye asılmış bir şekilde ölü bulunur; cinsel işkenceye maruz kalmış, kırbaçlanmış, kesilmiş ve boğulmuştur. Ertesi gün, ikinci bir güzel kadın - yüksek sosyeteyle alay eden ve donuk, cansız anne-babasını küçümseyen asi bir mirasyedi - katilin elinden kıl payı kurtulur. Ama bir histerik olan Nora Acton, saldırıyla ilgili hiçbir şey hatırlamamaktadır. Amerikanın ilk psikanalistlerinden biri olan Dr. Stratham Younger, Freudun rehberliğinde onu tedavi etmeye başlar.Freud, Jungun rekabetçi ruhuyla ve kendisini yok etme komplolarıyla uğraşırken, kendisini entrikalar, maskeler ve insan zihninin hileleriyle dolu bir cinayet gizeminin içinde bulan kişi Younger oluyor.Akıcı bir dille yazılmış olan ve etkileyici gerçek detaylara dayanan Bir Cinayetin Psikanalizi, yeni bir romancının hayranlık uyandıran yeteneğini gözler önüne sererken, Freud, Carl Jung ve Hamlet hakkında bildiklerinizi gözden geçirmenize neden olacak.
Bir Cinayetin Psikanalizi,1909 yılında sıcak bir Ağustos akşamı Sigmund Freudun, rakibi ve öğrencisi Carl Jung ile birlikte buharlı gemi George Washingtondan inmesiyle başlıyor. Şehrin diğer ucunda, şehri tepeden gören muazzam bir apartman dairesinde... tümünü göster
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
berzan şu anda kitap okumuyor.