Fikrimin İnce Gülü" (1976); Adalet Ağaoğlu'nun hem Almanya ve öteki olmak gerçeğine, hem de sistemin insanı neye çevirebildiği üzerine öncü ve farklı bakışıyla öne çıkan ikinci romanı.
Almanya'da çalışan Bayram'ın sarı Mercedes'iyle Kapıkule'den köyüne giderken yaşadıklarıyla, bellekteki bir yolculuğa da dönüşen roman; pek çok yabancılaşma ve içe "yolculuk" yaratısından önce kaleme alınmış, otuz yıldır tazeliğini yitirmeyen yazınsal bir uyarı...
Adalet Ağaoğlu (1929); '50'li yıllarda başlayan oyun yazarlığından '70 sonrasında hız alan roman, öykü, deneme ve günce yazarlığına, Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın en önemli ustalarındandır.
Fikrimin İnce Gülü" (1976); Adalet Ağaoğlu'nun hem Almanya ve öteki olmak gerçeğine, hem de sistemin insanı neye çevirebildiği üzerine öncü ve farklı bakışıyla öne çıkan ikinci romanı.
Almanya'da çalışan Bayram'ın sarı Mercedes... tümünü göster
"Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat.
Gecikmeli Ankara treniyle gelen -adını bile bilmediğimiz- kadın, otelde bir gece kalır ve Zebercet'in de, Anayurt Oteli'nin de sessiz akıp giden günlerinin içeriği değişir.
Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor.
Türk edebiyatının unutulmaz bir tipi ve unutulmaz bir mekanı.
"Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat.
Gecikmeli Ankara t... tümünü göster
"Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat.
Gecikmeli Ankara treniyle gelen -adını bile bilmediğimiz- kadın, otelde bir gece kalır ve Zebercet'in de, Anayurt Oteli'nin de sessiz akıp giden günlerinin içeriği değişir.
Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor.
Türk edebiyatının unutulmaz bir tipi ve unutulmaz bir mekanı.
"Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat.
Gecikmeli Ankara t... tümünü göster
Marguerite Durasın Sevgili adlı romanından sonra kendini tekrarlaması bekleniyordu. Öyle olmadı, her şeyi silip yeni baştan aldı. Gerçek âşık, gerçek sevgili, ilk sevgilisi olan Çinli değil artık, mavi gözlü saçları siyah, âşıkların beyaz tenine sahip olan bir adam. Mavi Gözler Siyah Saçlar adlı bu uzun öykünün çekirdeğini, ölümcül bir dekor, bir tiyatro sahnesi, aşkın yaşanamadığı bir oda oluşturuyor. Odada, yerde uzanan bir erkek ve bir kadın var; ikisinin de saçları siyah, gözleri mavi; tıpkı ikisinin de âşık olduğu, kaybettikleri ve kayboluşuna ağladıkları yabancı delikanlı gibi. Aynı zamanda kadın erkeğe duyduğu arzuya, erkekse kadını arzulamayışına ağlıyor. Marguerite Duras, Bugüne kadar yazdığım en büyük, en korkunç aşk hikâyesi bu, diyor. Bütünüyle kayıp bir aşk. Okuyun kitabı. Nasıl okursanız okuyun, ilke olarak iğrenseniz bile. Artık kaybedeceğimiz bir şey yok. Ne benim sizden, ne de sizin benden.
Marguerite Durasın Sevgili adlı romanından sonra kendini tekrarlaması bekleniyordu. Öyle olmadı, her şeyi silip yeni baştan aldı. Gerçek âşık, gerçek sevgili, ilk sevgilisi olan Çinli değil artık, mavi gözlü saçları siyah, âşıkların beyaz tenine sahi... tümünü göster
Marguerite Durasın Sevgili adlı romanından sonra kendini tekrarlaması bekleniyordu. Öyle olmadı, her şeyi silip yeni baştan aldı. Gerçek âşık, gerçek sevgili, ilk sevgilisi olan Çinli değil artık, mavi gözlü saçları siyah, âşıkların beyaz tenine sahip olan bir adam. Mavi Gözler Siyah Saçlar adlı bu uzun öykünün çekirdeğini, ölümcül bir dekor, bir tiyatro sahnesi, aşkın yaşanamadığı bir oda oluşturuyor. Odada, yerde uzanan bir erkek ve bir kadın var; ikisinin de saçları siyah, gözleri mavi; tıpkı ikisinin de âşık olduğu, kaybettikleri ve kayboluşuna ağladıkları yabancı delikanlı gibi. Aynı zamanda kadın erkeğe duyduğu arzuya, erkekse kadını arzulamayışına ağlıyor. Marguerite Duras, Bugüne kadar yazdığım en büyük, en korkunç aşk hikâyesi bu, diyor. Bütünüyle kayıp bir aşk. Okuyun kitabı. Nasıl okursanız okuyun, ilke olarak iğrenseniz bile. Artık kaybedeceğimiz bir şey yok. Ne benim sizden, ne de sizin benden.
Marguerite Durasın Sevgili adlı romanından sonra kendini tekrarlaması bekleniyordu. Öyle olmadı, her şeyi silip yeni baştan aldı. Gerçek âşık, gerçek sevgili, ilk sevgilisi olan Çinli değil artık, mavi gözlü saçları siyah, âşıkların beyaz tenine sahi... tümünü göster
Edebiyatımızın en ilginç yazarlarından biri olan Sevim Burakın yayımlandığında büyük tartışmalar yaratan ve yılın olayı kabul edilen kitabı Yanık Saraylar, YKYde tarafından yeniden yayımlandı. Azınlıkların, yalnızların, umutsuzların dünyalarının anlatıldığı bu kitabı kaçırmayın. TADIMLIKSedef Kakmalı EvGELDİLER...Çok yorgundular.Sokağın başına dizildiler.Sekiz on kişi vardılarBunların ardından kadınlar göründü.Çok yavaş yürüyorlardı, yanyana sıralanmaları uzun sürdü bu yüzden.Ayakları çıplaktı.Erkeklerin önüne çömeldilerBirden elleri kolları kımıldamaz oldu.Kadının birinin kucağında ZİYA BEYin küçüklük fotoğrafına tıpkı tıpkısına benzeyen bir çocuk vardı. NURPERİ Hanım Ziya Bey! Ziya Bey! diye bağırdı.Ziya Bey yere çömelik kadının kucağından ona baktı; olup bitenlere ilgi duymuyordu.Pencerenin önünden kaymaya başladı NURPERİ Hanım. Düşmemek için elleriyle pervaza tutundu, aşağı baktı, sütçü kadını gördü, sütçü kadın Ona aşağı atla anlamına gelen bir el işareti yaptı. İyi anlamadı NURPERİ Hanım. Ziya Bey mi, Ziya Bey mi diye sordu. Birazdan BAĞLARBAŞI - KISIKLI tramvayından Madam Nıvart inecekti. Ona geliyordu. Dizlerini kıvırdı, vücudunu geriye çekti, sütçü kadına baktı, Aşağı atla, dedi gene sütçü kadın.Atlamak istemiyordu.Ziya Bey, Ziya Bey diye direndi Nurperi Hanım.Çömelik kadının kucağında hâlâ ona bakıyordu Ziya BeyYüzünde hafif bir solma vardı.O sırada ÜSKÜDAR-PAZARYERİ iplerin üstüne geriliyordu. Bitmez tükenmez sessizliğin ortasına asılmış kalmıştı.Madam Nıvartın BAĞLARBAŞI-KISIKLI tramvayı köşeyi döndü.ZİYA BEY bacaklarını karyoladan aşağı sarkıtmış dik durmaya çalışıyordu.GELDİLER...Kırım meydan savaşı kahramanlarıydı;Başları kalpaklı iki kişi geride durdu,Üç kişi gelip karyolanın önüne dizildilerKardeştiler.Efendi Ağabey, dedi en uzun boylusu,Öbür kardeşler ellerini göğüslerinin üstüne kenetlemişlerdi.Omuzlarından, göğüslerinden, nişanlar, kordonlar sarkıyordu.Ziya Bey karşıki duvara bakıyordu;Çok yaşlıydı, çürümüştü yaşlılıktan.Ellerini yastığın üstüne sürdü, çarşafın altına soktu.Kemikten parmaklarını oradan oraya dolaştırdı.Yastığın ucunu kaldırdı sonunda.Aradığı oradaydı.Küçük bir mendil, saat, boş bir ilaç kutusu.Parmaklarını kıvırmadan avucunun içine aldı onları.Efendi Ağabey, diye seslendi uzun boylusuZiya Bey duymadı.Bilinçsiz, avucunun içindekilere bakıyordu.Soluk almıyordu bakarken.Göz oyuklarına ölümlü iki karanlık oturmuştu.Öksürdü.Kardeşlerden birinin nişanı yere düştü.Kımıldamadı hiçZiya Bey bacaklarının arasındaki oturağı dürttü, üstü gazeteyle örtülüydü, göz oyuklarında iki lamba yanar gibi oldu.Hırsla titremeye başladı dudakları.Yumruklarını sıktı, Bir daha öksürdü.Meydan savaşı kahramanları yardım edemediler ağabeylerine,Yumruklarını sıktılar,Efendi Ağabey, dedi uzun boylusu,Efendi Ağabeyimiz, dediler hep,Aziz büyüğümüz.Velinimetimiz.Ziya Bey düşürdü gazeteyi sonunda Oturağa tükürmeye başladı, Tükürdü, tükürdü;Bitti.Yastığın üzerine düşen başı yuvarlak bir yarayı andırıyordu,Nurperi Hanımın diktiği siyah gecelik takkesi bu yarayı alına kadar kapıyordu,İçinde kalan ufacık karanlık bir soluğu tutmak için ağzını sımsıkı kapadı.Ayakta duranlar resme benzemeye başladılar gittikçe.Yaş sırasına göre dizilmişlerdi.Resmin kenarında SÜLEYMAN ŞEFİK PAŞA duruyordu.Sağ omuzuna bir melek kondu.En önde parlak çizmeleriyle Ziya Bey.Titredi,Yok oldu...
Edebiyatımızın en ilginç yazarlarından biri olan Sevim Burakın yayımlandığında büyük tartışmalar yaratan ve yılın olayı kabul edilen kitabı Yanık Saraylar, YKYde tarafından yeniden yayımlandı. Azınlıkların, yalnızların, umutsuzların dünyalarının anla... tümünü göster
bikahvebikitap şu anda kitap okumuyor.