İskender Pala Od romanında Yunus Emre’yi anlatıyor...Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı ‘OD’ ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD’un ana kahramanı. İskender Pala’nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre’nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus’un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor...
İskender Pala Od romanında Yunus Emre’yi anlatıyor...Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı ‘OD’ ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, ... tümünü göster
Tanınmış dünya tarihçesi Marshall G. S. Hodgsonın elinizdeki eseri, en temelde, modernliğin tarihsel karşılıkları ortaya çıkarmak ve modernliğe doğru yaşanan devasa dönüşümü temellendirmek amacını taşıyor. Hodgson, bu çerçeveden dönemin egemen paradigması durumundaki modernleşme kuramının sahip olduğu Batı merkezli tarih tasavvurunu eleştirel bir süzgeçten geçirdikten sonra dünya tarihine ilişkin yeni bir kavramsal çerçeve geliştirme arayışına girmektedir. Söz konusu çerçeve içerisinde çalışan Hodgson, Batının yükselişinden İslam medeniyetinin seyrine, Batılılaşmadan kültürel tarzların oluşumuna kadar birçok tarihsel olguyu modernlikle ilişkileri temelinde yeniden okumayı deniyor. Hodgson bu çalışmada; Avrupanın ve İslamın küresel bağlamdaki karşılıkları, tarihsel açıdan toplumlararası ilişkiler, Batının yaşadığı büyük dönüşüm haritacılğın dünya siyaseti açısından önemi, medeniyet incelemelerinde tarihsel yöntem sorunu, dünya tarihinde nesnellik arayışı, modernliğin gelişmi ve İslamın modernlik karşısındaki konumu gibi konuları ele almaktadır. Elinizdeki eser, yazarının temel tezlerini en iyi şekilde yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya , Avrupa ve İslam tarihleriniyeni bir perspektifle derinlemesine ele alıyor.Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek bu anlamda bilgi yoğun içeriğinin yanında Avrupalı teleolojilerin sunduğu tarih perspektifi ile hesaplaşmayı deneyen özgün bir tarih metni olarak karşımıza çıkıyor.
Tanınmış dünya tarihçesi Marshall G. S. Hodgsonın elinizdeki eseri, en temelde, modernliğin tarihsel karşılıkları ortaya çıkarmak ve modernliğe doğru yaşanan devasa dönüşümü temellendirmek amacını taşıyor. Hodgson, bu çerçeveden dönemin egemen paradi... tümünü göster
Tanınmış dünya tarihçesi Marshall G. S. Hodgsonın elinizdeki eseri, en temelde, modernliğin tarihsel karşılıkları ortaya çıkarmak ve modernliğe doğru yaşanan devasa dönüşümü temellendirmek amacını taşıyor. Hodgson, bu çerçeveden dönemin egemen paradigması durumundaki modernleşme kuramının sahip olduğu Batı merkezli tarih tasavvurunu eleştirel bir süzgeçten geçirdikten sonra dünya tarihine ilişkin yeni bir kavramsal çerçeve geliştirme arayışına girmektedir. Söz konusu çerçeve içerisinde çalışan Hodgson, Batının yükselişinden İslam medeniyetinin seyrine, Batılılaşmadan kültürel tarzların oluşumuna kadar birçok tarihsel olguyu modernlikle ilişkileri temelinde yeniden okumayı deniyor. Hodgson bu çalışmada; Avrupanın ve İslamın küresel bağlamdaki karşılıkları, tarihsel açıdan toplumlararası ilişkiler, Batının yaşadığı büyük dönüşüm haritacılğın dünya siyaseti açısından önemi, medeniyet incelemelerinde tarihsel yöntem sorunu, dünya tarihinde nesnellik arayışı, modernliğin gelişmi ve İslamın modernlik karşısındaki konumu gibi konuları ele almaktadır. Elinizdeki eser, yazarının temel tezlerini en iyi şekilde yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya , Avrupa ve İslam tarihleriniyeni bir perspektifle derinlemesine ele alıyor.Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek bu anlamda bilgi yoğun içeriğinin yanında Avrupalı teleolojilerin sunduğu tarih perspektifi ile hesaplaşmayı deneyen özgün bir tarih metni olarak karşımıza çıkıyor.
Tanınmış dünya tarihçesi Marshall G. S. Hodgsonın elinizdeki eseri, en temelde, modernliğin tarihsel karşılıkları ortaya çıkarmak ve modernliğe doğru yaşanan devasa dönüşümü temellendirmek amacını taşıyor. Hodgson, bu çerçeveden dönemin egemen paradi... tümünü göster
Yunan tragedya sanatının babası kabul edilen Aiskhülos Perslerde, kendisinin de katıldığı Salamis Deniz Savaşı\nı (İ.Ö. 480) ve bunun sonuçlarını anlatır. Bu savaş, o dönemde demokratik bir yönetime sahip Atina kenti halkının, demokratik yolla seçtiği önderlerinin kumandasında, sayıca kendilerinden çok üstün Pers ordusuna ve istilacı Pers Kralına karşı verdikleri \özgürlük\ savaşıdır. Antigone, Aiskhülos\tan sonraki en ünlü tragedya yazarı Sofokles\in Thebai Üçlemesi\nin son oyunudur. Üçleme\nin her oyunu ayrı bir oyun olarak oynanmaktadır. Oyun, kadın başkahraman Antigone\nin, ölmüş kardeşi Polüneikes\in Kral Kreon tarafından ceza olsun diye gömdürülmemesi, cesedin açıkta bırakılarak kurda kuşa yem edilmesi emrine direnişinin öyküsüdür. Antigone\nin onurlu direnişi, çağımızda hâlâ gündemde olan, \insan hakları\ için verilen mücadelenin tiyatro sanatındaki ilk örneği sayılmaktadır
Yunan tragedya sanatının babası kabul edilen Aiskhülos Perslerde, kendisinin de katıldığı Salamis Deniz Savaşı\nı (İ.Ö. 480) ve bunun sonuçlarını anlatır. Bu savaş, o dönemde demokratik bir yönetime sahip Atina kenti halkının, demokratik yolla seçtiğ... tümünü göster
Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra.
Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın. 1993'te Franny ve Zoey ile Dokuz Öykü adlı kitaplarını yayımladığımız Salinger, 1963'ten buyana yeni bir yapıt yayımlamamasına ve neredeyse efsane haline gelmiş bir gizlilik içinde yaşamasına karşın, dünya edebiyat gündemindeki yerini hep koruyor.
TADIMLIK
Şansım varmış. Birden aklıma bir şey geldi, bunun, oradan defolup gittiğimi iyice anlamama epey faydası oldu. Birdenbire o günü hatırladım; ben, Robert Tichener ve Paul Campbell, hep birlikte idare binasının önünde top koşturuyorduk. İyi çocuklardı, özellikle Tichener. Akşam yemeğine az kalmış ve dışarda hava iyice kararmıştı. Ortalık daha da karardı, artık topu bile zor görebiliyorduk, ama kimse oyunu bırakmak istemiyordu. Sonunda bırakmak zorunda kaldık. Bay Zambesi, şu biyoloji öğretmeni, idare binasının o penceresinden kafasını çıkarmış ve bize yatakhaneye gidip yemek için hazırlanmamızı söylemişti. Ama yine de, böyle saçmalıkları hatırlayarak, her ihtiyacım olduğunda veda duygusunu yaşayabilirdim. En azından çoğu zaman. Ne yaşayacaksam yaşadıktan sonra, tepenin öte yanından aşağıya, bizim Spencer'ın evine doğru koşmaya başladım. Kampüste oturmuyordu. Evi Antony Wayne Caddesindeydi. Ana kapıya kadar tüm yolu koşarak geçtim, sonra soluklanmak için bir saniye durdum. Şişip kalırım böyle, doğrusunu isterseniz: Her şeyden önce, çok sigara içiyorum; yani içiyordum. İçirtmiyorlar artık. Dahası, geçen yıl tam on altı buçuk santim birden boy attım. Tüberküloz filan kapmamın ve tüm bu lanet çekap zımbırtıları için buraya gelmemin nedeni de o zaten. Aslında oldukça sağlıklıyımdır.
Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. He... tümünü göster
bıtbıt şu anda kitap okumuyor.