Sıkıcı bir cenaze, kayıp bir kolye, sürtük bir ruh!
Yirmilerinde bir kız ve Yirmilerden kalma başka bir kızın güzel ve komik, kusursuz ve eğlenceli macerası! Yeni bir kahkaha makinesi!
Lara hep uçuk bir kızdı. Yani, hayattaki tercihleri ve devasa tepkileri, bir de kötü kaderi bize bunu söylüyor. Hem, yirmili yaşlardaki sıradan kızların muhabbeti bol hayaletleri pek olmaz, di mi! Oysa Laranın büyük teyzesi Sadie, mütemadiyen çarliston dansı yapan bir kız formunda ve bitmek tükenmek bilmez istekleri eşliğinde Laraya musallat oluyor. Sadienin ruhunun huzura kavuşmasının tek yolu, biricik ve kayıp kolyesinin bulunması.
Sıkıcı bir cenaze, kayıp bir kolye, sürtük bir ruh!
Yirmilerinde bir kız ve Yirmilerden kalma başka bir kızın güzel ve komik, kusursuz ve eğlenceli macerası! Yeni bir kahkaha makinesi!
Lara hep uçuk bir kızdı. Yani, hayattaki tercihleri ve devasa tep... tümünü göster
Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne'ın Mercan Adası'nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı'nın başlıca iki kişisine Mercan Adası'ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası'nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik Okyanusunda ıssız bir adaya sığınan üç İngiliz gencinin, Büyük Britanya uygarlığının oldukça başarılı bir küçük örneğini nasıl yeniden kurduklarını anlatır. Golding'in Sineklerin Tanrısı'nda da bir mercan adası ve İngiliz çocuklar vardır. Ama altı ile on iki yaş arasında olan bu çocuklar, gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülmek üzere bindikleri uçak bir saldırıya uğradığı için bu mercan adasına düşmüşlerdir. Ve bu mercan adasında olup bitenler, Ballantyne'ın romanında olup bitenlere hiç mi hiç benzememektedir...
Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne'ın Mercan Adası'nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, o... tümünü göster
Bazı kitaplar vardır ki başucu kitabınız oluverir işte benim başucu kitabım da budur. Okursunuz ve bir bakarsınız hayatınız değişivermiş,olaylara bakış açınız vs.. Nedendir bu? Çünkü okurken öyle heyecanlanırsınız ki hop oturur hop kalkarsınız. Okurken gözünüz,kulağınız,ağzınız burnunuz ne varsa açar tüm duyu organlarınızı harekete geçirip yalayıp yutmak ister hiç bir satırını kaçırmak istemezsiniz, işte öyle bir kitap bu.
Tabi filmi de var ama hiç bir kitaptan uyarlanmış film asla kitaptan aldığınız tadı,zevki veremez çünkü o sizin hayal dünyanız,sizin karakterlerinizdir.
Bazı kitaplar vardır ki başucu kitabınız oluverir işte benim başucu kitabım da budur. Okursunuz ve bir bakarsınız hayatınız değişivermiş,olaylara bakış açınız vs.. Nedendir bu? Çünkü okurken öyle heyecanlanırsınız ki hop oturur hop kalkarsınız. Okurk... tümünü göster
o ezelden evvelden beri :D
o ezelden evvelden beri :D
Bir mayıs sabahı, kuşbakışı gar manzarası: Anlatılmayı bekleyen onca hikaye, çarpan onca yürek, içinden onca sözcük, çığlık, kahkaha dökülen onca ağız, birbirine değecek, birbirine karışacak onca hayat. Her biri kendi benzersiz sabahının mavisi içinde erkek ve kadınlar: Cep telefonunu kulağına yapıştırmış yaşlı hanım, saçaklı bir süpürgenin peşinden sürüklenen temizlik görevlisi, kendisini bekleyen sorunlardan şimdiden bunalmış uyku sersemi işadamı, banliyö treninden inen cıvıl cıvıl kolejli kız sürüsü, gazete bayii genç ve güzel kadın, asma iskelesinde devasa camlı çatının demirlerini boyayan boyacı ustası...Görünürde sıradan bir gün, diğerleri gibi bir ilkbahar sabahı. Birkaç ayrıntı hariç... Ve birkaç kaza.Günlük hayatın anonim kalabalığı içindeki muazzam yalnızlığı hiçbir film yönetmeni Laclavetineden daha iyi aktaramazdı. Bir mekânı bütünlüğü içinde anlamaya ve anlatmaya yönelik bu roman, Georges Perec ve Peter Handkenin metinleriyle benzerlikler taşıyor. Kitabın sayfaları bir kum saatinin boşalımını istercesine okunuyor; anlatıcı okura zamanın önüne geçilmez akışını hissettirmeyi başarıyor.Bernard Morlino - Le FigaroFransada bir büyük şehir garı. Yolları, kimi zaman da yazgıları kesişen insanlar. Bu isimsiz kalabalığın içinden seçilen bir avuç insanın yaşantıları üzerinden kurulmuş bir zaman ve mekân anlatısı. Yüksek tempolu, gerilim yüklü, muzip bir roman, bir maraton kitap.Martine Laval - Telerama
Bir mayıs sabahı, kuşbakışı gar manzarası: Anlatılmayı bekleyen onca hikaye, çarpan onca yürek, içinden onca sözcük, çığlık, kahkaha dökülen onca ağız, birbirine değecek, birbirine karışacak onca hayat. Her biri kendi benzersiz sabahının mavisi içind... tümünü göster
brc.ay şu anda kitap okumuyor.