1980'den önce Türkiye'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ve Devlet tatbiki Güzelsanatlar Yüksekokulu'nda "Uygarlık- tarihi" dersi veriyordu. 7 Nisan 1978 günü terör ortamında silahlı saldırıya uğrayıp, belden aşağısı tutmaz oldu. Fransa'ya gidip uzun yıllar Strazburg Üniversitesi'nde çalıştı. 2000 yılında yurda dönüş yaptı ve Cumhuriyet Gazetesi'nde köşe yazıları yayınlandı.
1980 sonrasında düşün ortamını ve özellikle de gençliği etkilemiş olan "Uygarlık Tarihi (1973)", "Devlet ve Demokrasi: Anayasa Hukukuna Giriş" kitaplarını yazdı. "Uygarlık Tarihi" üniversitelerde ders kitabı olarak okutuldu. 2011 yılında Prof. Dr. Server Tanilli evinde yaşamını yitirdi.
1980'den önce Türkiye'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ve Devlet tatbiki Güzelsanatlar Yüksekokulu'nda "Uygarlık- tarihi" dersi veriyordu. 7 Nisan 1978 günü terör ortamında silahlı saldırıya uğrayıp, belden aşağısı tutmaz oldu. Fransa'ya ... tümünü göster
Ünlü tarihçi Edward Hallett Carr, onlarca yıl boyunca Sovyet tarihi üzerine çalıştı. Bolşevik Devriminin patladığı yıllarda, henüz 25 yaşında bir İngiliz Dışişleri mensubuyken başlayan ilgisini yaşamının sonuna kadar sürdürdü. 1944’te başlayıp otuz üç yıl üzerinde çalıştığı on dört ciltlik Sovyet Rusya Tarihi akademik disiplinle birleşmiş bu ilginin sonucudur. Carr, bu büyük eserinde Bolşevik Devriminin, o devrimi yapan insanların ve devrimin ardından rejimin kendini oturtmaya çalıştığı on iki çalkantılı yılın tarihini yazarak bu “yeni toplum”u ve planlı ekonomiyi tanımaya çalışmıştır.
Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi, ünlü tarihçinin 14 ciltlik bu dev çalışmasının yoğun bir özetidir. Carr, uzun araştırmalarının “özünü damıttığı” bu kitabı, genel okurlar ile konuya ilk kez girecek öğrencileri gözeterek hazırlamıştır. Büyük Tarih’ten iki yıl sonra kaleme alınan kitapta, Sovyetlerin ilk dönem tarihi, rafine biçimde ve ayrıntının üzerine çıkıp çok daha yukarıdan bir bakışla ele alınmaktadır. Lenin’in dar kadro partisi önderliğindeki devrimden, Stalin’in yüz binlerce üyesi olan kitle partisi önderliğindeki devlete geçiş tüm yönleriyle incelenip tartışılmaktadır.
Ünlü tarihçi Edward Hallett Carr, onlarca yıl boyunca Sovyet tarihi üzerine çalıştı. Bolşevik Devriminin patladığı yıllarda, henüz 25 yaşında bir İngiliz Dışişleri mensubuyken başlayan ilgisini yaşamının sonuna kadar sürdürdü. 1944’te başlayıp otuz ü... tümünü göster
"Bu ülkede bulunmamızın, hırsızlıktan başka bir nedeni olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu öylesine kolay ki. İngiltere’nin memuru, Burmalı’nın kollarını tutar, tüccar da adamın ceplerini boşaltır. Britanya İmparatorluğu, İngilizlerin, daha doğrusu Yahudi ve İskoç çetelerinin ticaret tekelleri kurmalarını sağlayan bir aracıdan başka bir şey değildir."
Bu sözler, George Orwell’in Burma’daki İngiliz sömürgeciliğine bakış açısını yansıtıyor. Kendisi de Burma’da görev yapmış olan Orwell, en başarılı yapıtı olarak tanımlanan Burma Günleri’nde, İngilizlerin bu sömürgedeki yaşamını ve yaptıklarını, yerli işbirlikçileri ve fırsatçıları, yerli halka insanca yaklaşarak İmparatorluğun tutumuna karşı çıkanları, aşk, nefret, tutku çemberinde destansı bir anlatımla ele alıyor. Burma Günleri, ilk kez 1934 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlandı. Kitap ve yazarı hakkında herhangi bir dava açılmayınca, ertesi yıl İngiltere’de de basıldı. Ama sömürgecilik dönemi sona erinceye kadar kitabın Hindistan ve Burma’da satılması yasaklandı ve okuyanlar hakkında yasal işlem yapıldı. Burma Günleri, İngiltere’nin, üzerinde güneş batmayan bir imparatorluk olduğu dönemdeki politik ve sosyal yaklaşımını göz önüne sererken, romandaki karakterlerin işlenmesindeki ayrıntılı ustalıkla da Orwell’in başarısını pekiştirdi.
"Bu ülkede bulunmamızın, hırsızlıktan başka bir nedeni olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu öylesine kolay ki. İngiltere’nin memuru, Burmalı’nın kollarını tutar, tüccar da adamın ceplerini boşaltır. Britanya İmparatorluğu, İngilizlerin, daha doğrus... tümünü göster
Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize ... tümünü göster
André Bonnard (1888-1961) varlıklı bir ailenin çocuğu olarak İsviçrenin Lozan kentinde doğdu. Babası, üniversitede Eski Fransızca profesörü idi. Liseyi Lozan'da okuyan Bonnard, Lozan'da başladığı üniversite eğitimini Paris'teki Sorbon Üniversitesinde tamamladı. Ksenofon'a adadığı doktora tezini 1910-14 yılları arasında Mulhouse kentinde hazırladı (bu tez bir yangında yok olduğu için bugüne ulaşmamıştır). 1928 yılından itibaren Lozan Üniversitesinde Yunan Dili ve Edebiyatı profesörlüğü yaptı. Çoğu Eski Yunan uygarlığı üzerine olmak üzere onlarca esere imza atan Bonnard 1949 yılında İsviçre Barış Hareketi başkanlığına, 1950 yılında ise Dünya Barış Konseyi üyeliğine seçildi. Komünist Parti üyesi olmadığı halde komünist komplo suçlamasıyla İsviçre Federal Mahkemesi tarafından yargılandı. 1954 yılında Lenin Barış Nişanı ödülünü aldı. Yazarın Sovyet Edebiyatı Üzerine ve İnsan ve Tragedya adlı eserleri de yayınevimizce basılmıştır.
...felsefe, insan bilimleri ve sanatta Yunan Mucizesi bütün dünyada hâlâ zengin bir okul, tükenmez bir ilham kaynağı olma niteliğini sürdürmüyor mu? Bu düşüncede olduklarını sandığım büyük bir aydın kesiminin, André Bonnard'ın bu kitabını sıcak bir ilgiyle karşılayacaklarından hiç kuşku duymuyorum. Bonnard bize Yunanlıları günlük yaşantıları çerçevesinde sevinç ve kederleri, bilim ve efsaneleri, özgürlük ve kölelikleri içinde sunuyor. Bonnard bu kadarla kalmıyor. Eski Yunan bilgeliğiyle beslenmiş bir etik anlayışıyla, tarihin dramatik bir diliminde bizlere bir de çağdaş hümanizm dersi veriyor: Benim için hümanizm, masasında çalışan bir insanın bilimi değildir; hiç ayrılmayacağım bir hayat kuralıdır... Burada kişiliğimde Antigon dostu ve çevirmeni ile barış taraflısını ayırmak istiyorlar; oysa bunlar aynı insan! O insan kitabında bize sadece Eski Yunanı anlatmıyor; biraz da bizleri anlatıyor...
-Taner Timur
André Bonnard (1888-1961) varlıklı bir ailenin çocuğu olarak İsviçrenin Lozan kentinde doğdu. Babası, üniversitede Eski Fransızca profesörü idi. Liseyi Lozan'da okuyan Bonnard, Lozan'da başladığı üniversite eğitimini Paris'teki Sorbon ... tümünü göster
Düzyazı ve lirik ustası Borges, paradoksal bir biçimde, bilinçli olarak Sonsuzluğun Tarihi başlığını seçtiği yapıtında yer alan ve Batılı bir hümanizma anlayışından kaynaklanan bu felsefi gözlemlerini özellikle zaman ve sonsuzluk arasındaki ilşkiye dayandırıyor. Borges, bundan yola çıkarak, Dairesel zaman, Cehennemin Sürekliliği, Achilles ile Kurbağa arasındaki Sonsuz Yarış adlı bölümlerde bu konuyu derinlemesine incelemiş. Zyklen Öğretisi ise gene onun ilgilendiği konulardan biri. Sonunda Zamanın Çürütülmesine varıyor.
Düzyazı ve lirik ustası Borges, paradoksal bir biçimde, bilinçli olarak Sonsuzluğun Tarihi başlığını seçtiği yapıtında yer alan ve Batılı bir hümanizma anlayışından kaynaklanan bu felsefi gözlemlerini özellikle zaman ve sonsuzluk arasındaki ilşkiye d... tümünü göster
bsezer şu anda kitap okumuyor.