Bu fotoğrafa bakarken dili yitirdiğimi hissettim. Onu bütünüyle özgür, tüm bedeniyle geleceğe doğru yol alırken görmek, aklıma babamla paylaştığı yılları, maruz kaldığı aşağılamaları, yoksulluğu, yirmi beşle kırk beş yaşları arasında, başka kadınlar hayatı, özgürlüğü, yolculuğu, kendini tanımayı tecrübe ederken, eril şiddet ve sefalet tarafından yaşamından koparılmış, neredeyse yok edilmiş yirmi yılı getirdi.
Bu fotoğrafı görmek bu yok edilmiş yirmi yılın doğal bir şey olmadığını, ondan bağımsız dış güçlerin -toplum, erillik, babam- eylemlerinin bir neticesi olduğunu hatırlamamı sağladı, demek ki her şey başka türlü olabilirdi.
Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri'nde annesini anlatıyor bu kez Edouard Louis. Kırk beş yaşına vardığında isyan bayrağını çeken, arzuladığı gibi yaşamayı seçerek yavaş yavaş özgürleşen, sonunda kendini keşfeden bir kadının hikayesini kendi gözünden aktarıyor. Çocukken farklı bir anneye sahip olma arzusuyla bugün onu her şeye rağmen özgür ve mutlu bir kadın olarak görme deneyimi arasındaki anlatısında hayatlarımızı yöneten zalim sistemleri ve onlardan kaçış olasılığını da ele almaktan kaçınmıyor - yine çekincesizce, yine güçlü bir şekilde.
"Edouard Louis kendi kuşağının en önemli edebi seslerinden biri."
The Guardian
Bu fotoğrafa bakarken dili yitirdiğimi hissettim. Onu bütünüyle özgür, tüm bedeniyle geleceğe doğru yol alırken görmek, aklıma babamla paylaştığı yılları, maruz kaldığı aşağılamaları, yoksulluğu, yirmi beşle kırk beş yaşları arasında, başka kadınlar ... tümünü göster
2025 yılında kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2025 yılında kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
İlk kez 1973 yılında yayımlanan Diz Boyu Papatyalar edebiyatımızın kalıcı yapıtları arasında sayılabilir. Tomris Uyarın yalın ve süssüz anlatım biçiminin kendini hissettirdiği bu etkileyici kitapta; hangi sınıftan gelirlerse gelsinler yaşadıkları baskılara boyun eğmeyen bireylerle onların uyumlu sınıfdaşlıklarının kişilik ve değer çatışmalarını bulabilirsiniz. TADIMLIKHakların En GüzeliHüseyineO kadar yalnızdık ki canım ablam, bir gök parçası vardı baktığında, bir küçük tarla birde ablamla ben. Allahı boşver. O gözetse serçeleri gözetir kış günleri yem bulduraraktan ki bize yaramaz. Hiçbir zaman serçe olmadım ki canım ablam, gözetilmedim ki. Kopardım aldım evelallah. Her şey karşılıklı olmalı.Canım bırak oynasın çocuk, ırgalama. Güzel oğlan doğurmuşsun eline sağlık. Bırak vursun topa gönlünce. Koşuştursun. Yıkarız yüzünü demli çayın suyuylan, bol soğuk su içiririz. Bir şey olmaz, kulak asma sen. Ferah tut içini. Çök şöyle bir köşeye. Yok yok, çimenlere değil. Bekçiyle belaya girer başımız. Diyorsun ki sen, şimdi bekçi gelirse falan, diklenirim diyorsun. Derim ki, diyorsun, çimenler bakımsız, su bile verilmemiş bunlara, sahip çıkılmamış; yani kimse bunlara, çimen diyemez ki oturamayayım, diyorsun. Bilirim çökersin sen toprağa canım ablam. Yaraşırsın da. Ama anlamaz bu dürzüler. Ne diye konuştuğuna şaşmaktalar benlen. Çünkü biz evelallah bilirsin. Taksimden başlamacasına bütün Beyoğlunda, meyhanelerde, (sözüm meclisten dışarı) kerhanelerde, sazlarda, pasajlarda, diskoteklerde, sonra uzun saçlı oğlanların dadandığı yerlerde hepten biliniriz. Gelgör, yaş kırkı buldu. Kocadık. Çay işi ondan. Yani yaşlandım diyerekten. Yoksa şu yangelen heriflere, nursuz kocakarılara çay koşuşturmalar, azara alışmalar, susmalar, bekçiyle hır çıkarmamalar, gidip belediyeye köylülük oynamalar... Sırf şu işi bana bıraksınlar, şu büfeyi. Dilekçe mi dedin? Kimin iyi hal kâğıdı? Kimin yeri yurdu?Çocuksun be ablam. Köylülük oynamak daha kolaydır. Neden dersen: Deviriyorum kasketi memurların önünde, ellerimi kavuşturuyorum. Çok yoksulum, diyorum, bakın çoraplar da delik.Bunlar köylüyü öyle başka sanırlar ki kendilerinden, öyle ayrı sanırlar ki ablam, şaşırıverirler karşılarıda görünce. Hoşlanırlar bir çeşit diyeyim de anla. Oyalanırlar yani. Bilmezler ki bir elime geçseler. Şu iş bir bitse...Elbet çayla olmuyor bu üstbaş, şu takım elbiseler. Boşuna geçinmiyoruz şu dünyada. Yaşayıp da... O yüzden diyorum ya, ömrümüz kısa olsun daha iyi. Trafik daha az aksar biz olmazsak, arabalılar da daha az çekinir. Yırtına bozula düzelecek bu dünya ama biz yetişemeyeceğiz nasılsa.
İlk kez 1973 yılında yayımlanan Diz Boyu Papatyalar edebiyatımızın kalıcı yapıtları arasında sayılabilir. Tomris Uyarın yalın ve süssüz anlatım biçiminin kendini hissettirdiği bu etkileyici kitapta; hangi sınıftan gelirlerse gelsinler yaşadıkları bas... tümünü göster
2024 yılında kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2024 yılında kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
Onun benden özür dilemesi, özrümü kabul etmek zorundasın anlamına geliyordu. Sahtekârca, hiçbir samimiyeti olmayan bir özür, hani. Onu affetseydim ben de aynı sahtekârlığı giyinecektim. Düşünsene, affetmediğim için ben suçlu olacağım. Dönüp ona, seni affetmediğim için beni affet diyeceğim neredeyse.
Bir defter: İç döken, hatırlayan, nedamet getiren, anlamak ve anlatmak isteyen satırlar... Nuru Gardaş, Benjamin Ağabey’i anlatıyor. Cavidan okuyor, kadınlar konuşuyor. Gurbet yollara düşüyor. Utanan, bağışlayan, özür dileyen hasbıhaller... Şüphenin, utanmanın ve yalanın teşhiri...
Ukde kısacık, büyük bir roman. Ermenileri, Türkleri, kadınları, katilleri, hainleri, eski defterleri deşeleyen kederli bir ses... Akif Kurtuluş, kayıtsız kalınamayacak bir serinlikle kuruyor romanı.
Onun benden özür dilemesi, özrümü kabul etmek zorundasın anlamına geliyordu. Sahtekârca, hiçbir samimiyeti olmayan bir özür, hani. Onu affetseydim ben de aynı sahtekârlığı giyinecektim. Düşünsene, affetmediğim için ben suçlu olacağım. Dönüp ona, seni... tümünü göster
… Kendi öz değerlerimi, dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır. Bu sözlerle anlatıyor Latife Tekin ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm’ü. Yazarının yaşadıklarından damıttığı, sözlü kültürle harmanladığı bu benzersiz roman ilk kez 1983’te yayımlanmıştı. Aktaş ailesinin köyden kente göçünü, yaşama çabalarını, korkularını, aile bireylerinin giderek yalnızlaşmasını konu edinen Sevgili Arsız Ölüm, yoksulların yaralı bilincini benzersiz bir şekilde yansıtmakla birlikte, masallar, türküler, mâniler ve halk hikâyeleriyle örülmüş anlatımı nedeniyle eleştirmenlerce “büyülü gerçekçilik” akımına dahil edilmiştir. Yayımlandığında büyük yankı uyandırarak edebiyatımıza damga vuran Sevgili Arsız Ölüm, birçok dile çevrilmesinin yanı sıra tiyatroya da uyarlandı.
… Kendi öz değerlerimi, dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır. Bu sözlerle anlatıyo... tümünü göster