"...Kadın kendisinin olmayan çocuklara duyduğu sevgiyi gösterip ağlayınca, içindeki Tanrı'yı gördüm. O anda 'İnsan ne ile yaşar' anladım. O an, Tanrı'nın son dersini verdiğini ve beni bağışladığını anladım. O anda üçüncü kez gülümsedim."
"...İnsan Tanrı'yı daha iyi anladıkça, O'nu daha iyi tanır. Tanrı'yı daha iyi tanıdığı zaman da, O'na daha yakınlaşır, böylece O'nun iyiliğini, merhametini ve sevgisini daha iyi örnek alabilir..."
"...Uşak küreği aldı. Pahom'un içine sığabileceği büyüklükte bir çukur kazdı ve onu gömdü. İki metreden az bir toprak parçası Pahom'a yetti de arttı bile."
"...Kadın kendisinin olmayan çocuklara duyduğu sevgiyi gösterip ağlayınca, içindeki Tanrı'yı gördüm. O anda 'İnsan ne ile yaşar' anladım. O an, Tanrı'nın son dersini verdiğini ve beni bağışladığını anladım. O anda üçüncü kez ... tümünü göster
"...Kadın kendisinin olmayan çocuklara duyduğu sevgiyi gösterip ağlayınca, içindeki Tanrı'yı gördüm. O anda 'İnsan ne ile yaşar' anladım. O an, Tanrı'nın son dersini verdiğini ve beni bağışladığını anladım. O anda üçüncü kez gülümsedim."
"...İnsan Tanrı'yı daha iyi anladıkça, O'nu daha iyi tanır. Tanrı'yı daha iyi tanıdığı zaman da, O'na daha yakınlaşır, böylece O'nun iyiliğini, merhametini ve sevgisini daha iyi örnek alabilir..."
"...Uşak küreği aldı. Pahom'un içine sığabileceği büyüklükte bir çukur kazdı ve onu gömdü. İki metreden az bir toprak parçası Pahom'a yetti de arttı bile."
"...Kadın kendisinin olmayan çocuklara duyduğu sevgiyi gösterip ağlayınca, içindeki Tanrı'yı gördüm. O anda 'İnsan ne ile yaşar' anladım. O an, Tanrı'nın son dersini verdiğini ve beni bağışladığını anladım. O anda üçüncü kez ... tümünü göster
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.
Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerler... tümünü göster
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerleri.
Şehrin ötekileri yani.
Biraz Raif Efendi, biraz Maria Puder, Sartre, Bachelard, Anna ve biraz Kudüs.
Karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir şehirde hayatta kalabilmek için her şey.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulabilmek için yani.
Tarık Tufan, “Bir Adam Girdi Şehre Koşarak” kitabında her şey hızla akarken, yavaş gidenleri, yorulanları, rekabete güç yetiremeyenleri ve onların mekanlarını anlatıyor.
Camlardan ölesiye sarkan gündelikçi kadınlar, elindeki eczane poşetleriyle çaresiz bekleyen yaşlı adamlar, pazar yerlerinden artık toplayanlar, eskimiş kıyafetleriyle düğün salonlarında şarkı söyleyenler, sefer tasından utanan genç adam ve diğerler... tümünü göster
busraiz şu anda kitap okumuyor.