15. yaş gününü kutlamaya hazırlanan Sofie, posta kutusunda, Kimsin sen? yazılı bir kağıt bulur. Bu soruyu, diğer sorular ve günümüze kadar uzanan bir felsefe kursu takip eder.
Kendine has kurgusu ve şaşırtmacalarıyla, Jostein Gaarder, 15 yaş ve üstü gençlere sadece kuru bir felsefe tarihi sunmak değil, aynı zamanda hayatı anlamaya yönelik sorular sormanın yollarını açar. Çağımız bölümünde şöyle diyor yazar: Bütün gerçek filozofların gözleri hep açık olmalı. Hiç beyaz karga görmemiş olsak da, aramayı sürdürmeliyiz. Günün birinde, benim gibi bir şüpheci bile daha önce inanmak istemediği bir olguyu kabul etmek zorunda kalabilir. Bu olasılığın kapısını açık tutmasam, dogmatik biri olurdum. Gerçek bir filozof olmazdım o zaman.
15. yaş gününü kutlamaya hazırlanan Sofie, posta kutusunda, Kimsin sen? yazılı bir kağıt bulur. Bu soruyu, diğer sorular ve günümüze kadar uzanan bir felsefe kursu takip eder.
Kendine has kurgusu ve şaşırtmacalarıyla, Jostein Gaarder, 15 yaş ve ü... tümünü göster
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.
Çölde uçağı düşen pilotun başına dikilip "Bana bir kuzu resmi çiz." diye tutturan, gezegeninde tek başına bıraktığı gül için de acı çeken, büyük insanları anlamakta zorlanan Küçük Prens... Buğday saçlı, gizemli küçük çocuk... Yaratıcı pilot-yazar Antoine de Saint Exupery ile arasındaki benzerlikler çarpıcı. Küçük Prens'in gün batımlarında hüzünlenip düşündüğü dört dikenli gülü varsa, Saint-Exupery'nin de Arjantin Postaları için çalışırken tanıştığı, Salvadorlu Consuelo adında bir sevgilisi var. Ve onunla evlenmiş. 1944 yılı Temmuz ayında Korsika'dan havalanan uçağı, Akdeniz'de kayıplara karışmadan dört gün önce Consuelo'ya: Sizi seviyorum, sizi hep koruyacağım. diye yazmış. Ama Küçük Prens'in gülünü fanus ile kapatıp korurken, o deli dolu, başına buyruk Consuelo'ya esasında pek söz geçirememiş, onu kanatları altına alamamış. Uçağın kalıntıları, 60 yıl sonra Nisan 2004'ün başlarında Marsilya açıklarında bulundu. Kaza mı, intihar mı bilinmiyor. "Gerçeği sadece yüreğinle görebilirsin." diyen yazar, bu dünyaya veda edip giden Küçük Prens gibi yok olup gitmiş. Sırlarını bilen yok. Cevdet Yalçın
Küçük Prens'i tanıyan-tanımayan, yeniden keşfetmek isteyen, ya da çizgi roman meraklısı olan her yaştaki çocuklar için, Joann Sfar'ın muhteşem çizgileriyle.
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkad... tümünü göster
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.
Çölde uçağı düşen pilotun başına dikilip "Bana bir kuzu resmi çiz." diye tutturan, gezegeninde tek başına bıraktığı gül için de acı çeken, büyük insanları anlamakta zorlanan Küçük Prens... Buğday saçlı, gizemli küçük çocuk... Yaratıcı pilot-yazar Antoine de Saint Exupery ile arasındaki benzerlikler çarpıcı. Küçük Prens'in gün batımlarında hüzünlenip düşündüğü dört dikenli gülü varsa, Saint-Exupery'nin de Arjantin Postaları için çalışırken tanıştığı, Salvadorlu Consuelo adında bir sevgilisi var. Ve onunla evlenmiş. 1944 yılı Temmuz ayında Korsika'dan havalanan uçağı, Akdeniz'de kayıplara karışmadan dört gün önce Consuelo'ya: Sizi seviyorum, sizi hep koruyacağım. diye yazmış. Ama Küçük Prens'in gülünü fanus ile kapatıp korurken, o deli dolu, başına buyruk Consuelo'ya esasında pek söz geçirememiş, onu kanatları altına alamamış. Uçağın kalıntıları, 60 yıl sonra Nisan 2004'ün başlarında Marsilya açıklarında bulundu. Kaza mı, intihar mı bilinmiyor. "Gerçeği sadece yüreğinle görebilirsin." diyen yazar, bu dünyaya veda edip giden Küçük Prens gibi yok olup gitmiş. Sırlarını bilen yok. Cevdet Yalçın
Küçük Prens'i tanıyan-tanımayan, yeniden keşfetmek isteyen, ya da çizgi roman meraklısı olan her yaştaki çocuklar için, Joann Sfar'ın muhteşem çizgileriyle.
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkad... tümünü göster
Milli olmayan bir hükümet milleti her vasıta ile felakete götürdüğü zaman, bu milletin her ferdinin milli duygulara kapılarak isyan etmesi hak değil milli bir görev olur.Bir millet insan hakları için giriştiği mücadelede mağlup olmusa kader onu terazisinde tartmış, bu dünyada var olma saadetine erişeyemecek kadar hafif bulmuştur. Çünkü varlığını sonsuza kadar sürdürmek için mücadeleye hazır olmayan veya buna gücü yetmeyen bir millet Tanrı tarafından ebediyen yok olmaya mahkum edilmiştir. Çünkü bu dünya korkak milletler için değildir.Varlığı çeşitli entrikalarla tehdit edilen milletler eğer milli kimliklerini her şeye rağmen koruyabilmiş ve cesaretlerini kaybetmemişlerse, tarihin her sahnesinde adlarından söz ettireceklerdir.Tarih asla kurumayan bir kaynaktır. Şartlara göre bazen unutulmuş görünsede o, yavaş bir sesle yeni bir gelecekten söz ederek kutsaliyetinin varlığını ispat eder.- Adolf Hitler-
******
1. Bölüm
Aile Ocağı
Mutlu bir kader beni Braunau-am-İnn'de dünyaya getirdi. Bu kasaba, iki Alman devletini ayıran sınırın tam üzerindedir ve bu iki Alman devletinin yeniden birleşmesini gerçekleştirmek için her vasıtaya baş vurarak çalışmak, hayatımızın esas vazifesi olarak görünüyor.
Alman olan Avusturya, yüce Alman vatanına tekrar dönmelidir ve bu dönüş asla herhangi bir iktisadi sebepten dolayı olmamalıdır. Hayır, hayır! Asla! Bu birleşme iktisadi bakımdan önemsiz, hatta zararlı olsa bile mutlaka gerçekleşmelidir. Aynı kan aynı imparatorluğa aittir. Öz çocuklarını tek devlet halinde bir araya toplamadıkça, Alman milletinin sömürge politikası izlemeye hakkı olmayacaktır. Devletin toprakları bütün Almanları içine aldığı zaman onları besleyemezse milletin duyacağı zorunluluktan, yabancı toplakları ele geçirmek hakkı doğacaktır. O zaman, pulluğun yerini kılıç alacak ve savaşın gözyaşları, geleceğin dünyasının hasadını hazırlayacaktır.
(İçerik'ten)
************
Bu kitapta, çağımızın kötülük sembolü Adolf Hitlerin kendine özgü politik felsefesini (Faşizm) kaleme aldığı KAVGAM kitabının, Japon çizgi roman tarzı olan Manga formunda öyküleştirilmiş uyarlamasını bulacaksınız. Neredeyse orijinal metne sadık kalarak kitabı mangalaştıran Japon yayınevi East Press, amacının; okuyuculara, tarafsız, eleştirel bir yorumla, eserin özünü kavratıp zamanın insan hakları sorunlarını biraz olsun düşündürmek ve katkı sağlayabilmek olduğunu özellikle belirtiyor. Daha önce birçok klasik romanın yanı sıra Karl Marxın Kapital adlı eserini de mangalaştıran East Press, bu iki eserin, özellikle de KAVGAMın manga basımı ile bütün dünyada büyük yankı uyandırdı, kitapların satışı yüz binleri buldu.
Diyalektik olarak; kötünün, insanlık dışının, faşizmin anlatılmadığı, bilinmediği bir yerde iyinin, insani olanın ve özgürlüğün de değerinin bilinmeyeceğini, bir anlam ifade etmeyeceğini düşünüyoruz. Bu bağlamda, başta Almanya olmak üzere, Türkiyede ve daha birçok ülkede basılması ve satılması yasak olan KAVGAMı okuyamayan, bilgi sahibi olamayan genç-yaşlı herkesin, manga aracılığıyla bu eserin özünü kavrayabileceğini; zengin karakter çizimleriyle sembolize edilen, insanlık tarihinin en büyük kıyımının ve bunun düşünsel arka planının bu sayede belleklerden silinmeyeceğini de düşünüyoruz.
******
Milli olmayan bir hükümet milleti her vasıta ile felakete götürdüğü zaman, bu milletin her ferdinin milli duygulara kapılarak isyan etmesi hak değil milli bir görev olur.Bir millet insan hakları için giriştiği mücadelede mağlup olmusa kader onu teraz... tümünü göster
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanla... tümünü göster
Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi?Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, Aynalar Koridorunda Aşkın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları tecrübe eden, varoluşun özünü anlamaya çalışan Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı da. Ve vitrindeki aksini inceleyen yüksek ökçeli kırmızı ayakkabılı kadın, etrafın ilgisini çekmek için sarmaş dolaş gezen sevgililer, önündeki arabayı sollayamayınca kendini değersiz hisseden BMW sürücüsü. Birer varoluş mabedi haline gelmiş kafeler, restoranlar ve buraları dolduran insanlar. Milyonlarca imge. İmgelerde varoluşunu arayan insanlar. Aynada kendini gördüğünü zanneden ama Beyazın söylediği gibi asla görmeyecek olan, restoranda yemek yiyen kadın...Narsistleşmiş benliğin mabedine hapsolup kendi varoluş gerçekliklerinden uzağa düşenler, içlerindeki boşluğu aşkla doldurmaya çalışıyorlar. Peki, aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi? Sonsuz sevilme, değerli görülme ihtiyacını duyan insanın kalbini kim nasıl doldurur? Dr. Mavi, Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı, rüyaların, gerçeklerin ve aynaların izini sürerek bu sorunun cevabını arıyorlar...
Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi?Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, Aynalar Koridorunda Aşkın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları t... tümünü göster