Türkiye siyasetinin aktörleri, bürokrasi, siyasi akımlar ve sıradan yurttaşlar Kürt meselesini nasıl algıladı? Cumhuriyet, milliyetçilik, sol, yurttaşlar Kürt meselesini nasıl, hangi kavramlarla gördü? Mesut Yeğen, bu temel soruya cevap arıyor elinizdeki kitaptaki makalelerinde. Bu meselenin ve onu halletmek için izlenen stratejinin, Türkiyedeki başka etno-politik meselelerle ve bunları halletmek için kullanılan araçlarla benzerlik ve farklılıklarına da göz atılıyor.1980den 2000e Kürt Sorununun seyrini ele alan yazı, bu çözümleyici bakış açısından bir muhasebe niteliğinde. Türkiye Solu ve Türk Milliyetçiliğinin Kürt sorununa yaklaşımlarını inceleyen makaleler, başvuru kaynağı niteliği de taşıyor, Müstakbel-Türkten Sözde-Vatandaşa: Cumhuriyet ve Kürtler ve Yahudi-Kürtler ya da Türklüğün Yeni Hudutları başlıklı yazılarda ise, 2000 yılı sonrasında önce yatışmış görünüp sonra yeniden alevlenen Kürt meselesi bağlamında Kürtlerin algılanma biçimindeki değişim eğilimlerine ve bu değişimdeki tehlikelere dikkat çekiliyor.
Türkiye siyasetinin aktörleri, bürokrasi, siyasi akımlar ve sıradan yurttaşlar Kürt meselesini nasıl algıladı? Cumhuriyet, milliyetçilik, sol, yurttaşlar Kürt meselesini nasıl, hangi kavramlarla gördü? Mesut Yeğen, bu temel soruya cevap arıyor eliniz... tümünü göster
Sorgu Görevlisi (H. A. Uğur) - ''Bak APO, Türkiye Cumhuriyeti devleti şu ya da bu şekilde bu terör belasından vatandaşını kurtaracaktır. Ama önemli olan insanlarımız zarar görmeden bu işi halletmektir. Şiddetin durması, halkın güvenliğinin sağlanması esastır. Ama bunun için yasadışı bir terör örgütü ile masaya oturacak da değiliz. (...) Bu mülakatlar tamamen senin talebin üzerine ve karşılığında şu olacak bu olacak pazarlığı olmadan gerçekleşmiştir. Sen, 'Şiddetin durmasını sağlayacağım, kendim için bir şey istemiyorum' diyorsun. Sorgu başladığından beri hep bunu söyledin, öyle değil mi?''
Sorgu Görevlisi (H. A. Uğur) - ''Bak APO, Türkiye Cumhuriyeti devleti şu ya da bu şekilde bu terör belasından vatandaşını kurtaracaktır. Ama önemli olan insanlarımız zarar görmeden bu işi halletmektir. Şiddetin durması, halkın güvenliğinin ... tümünü göster
İslam Çupinin 1957den 1981de başlayan Milliyet dönemine dek yazdığı yazılardan leziz bir güldeste... Her biri drama tadındaki maç hikâyeleri, dönemin spor yıldızlarının ve parlayan takımlarının portreleri, dünya futboluna dair gözlemler... Futbol ve spor ortamı hakkında taşlamalar... Ve tabii eski İstanbul sahneleri...1949da Eyüpün sıcak akmayan duşu bir kâse buz olarak başıma geçti.Kendime göre incelikler iliştirdiğim forvet oyunuma yapışan kalın tekmelerin izleri bir batıp bir çıktı ayaklarımda... Arnavudun lâhanaları üstünde oturup takıma taktik veren Duble moruğun bu galibiyetlerden sonra düzenlediği tatar böreği partileri, öteki maçlar için çocuklara bir havyar kalorisi verirdi.Her tarafına bir eroinman dalgınlığı tırmanan kır saçlı adam hâlâ skor tabelasına bakıyordu. Aradaki iki fark rakamlarla ifadelendirilen futbol için normaldi. Onun tek göz isyanı; sadece bu çift sayının arzu ettiği haneye yerleşmemiş olmasında toplanıyordu.İçerde mesut insanlar fotoğrafnamesi var. Soyunanlar, yaşama heyecanını ve sevinçlerini takunya tıkırtıları arasında tesid edenler mevcut. Bu on bir gencin ter, amatör ruh ve fizik mücadele içinde kazandıkları bu müstesna başarıyı; buselerle ödemeğe kalkan kravatlı adamlar görülüyor. Mühim değil bu sahneler...
İslam Çupinin 1957den 1981de başlayan Milliyet dönemine dek yazdığı yazılardan leziz bir güldeste... Her biri drama tadındaki maç hikâyeleri, dönemin spor yıldızlarının ve parlayan takımlarının portreleri, dünya futboluna dair gözlemler... Futbol ve ... tümünü göster
Bengalli yazarın Şiir kitabı ilk defa Türkçeye çevrildi. Okuyucu tarafından ismi pek bilinmeyen Nazrul İslam 24 Mays 1899 yılında fakir bir Müslüman ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi.Babasının 1908 yılında ölmesi ve mali sıkıntılar yüzünden düzenli bir eğitim alamadı. Bu nedenle değişik işlerde çalışmak zorunda kaldı. 1. Dünya savaşında Hint ordusunda çavuş rütbesiyle, İngilizler tarafından Çanakkaleye gönderildi. Burada Müslümanlara karşı savaştığını görünce ordudan firar etti. Hindistana döndüğünde, İngilizler tarafından zindana atıldı ve şiirleri yasaklandı.O her zaman kendini bir devrimci olarak gördü. Dünyadaki haksızlıklar son buluncaya kadar mücadelesini sürdüreceğini her fırsatta söyleyip, yazdı. 1921 yılında Evet Adım İsyan isimli şiirini yayınladığında Bengal edebiyatına yeni bir soluk getirdi.Yirmi üç yıl süren mücadeleyle dolu yazı hayatında sayısız roman, piyes, türkü, şiir ve makale yazdı. 10 Ağustos 1942 yılında zulümlere, haksızlıklara tahammül edemedi ve rahatsızlandı. Sevenlerinin tüm çabalarına rağmen hastalığına bir çare bulunamadı. İsimsiz Halkların Şairi Nazrul İslam yoksulluk içinde 1976 yılında vefat etti.Altmış üç sayfadan oluşan şiir kitabında toplam yirmi üç şiir yer almaktadır. Şairin yıllar önce yazmış olduğu tüm şiirleri, günümüz sultanlarına, haydutlarına, hırsızlarına, emek sömürücülerine ve göbek büyüten haramzadelere bir isyan niteliğindedir.Şair atılganlığını, dinamikliğini, coşkulu bir şekilde ve pervasızca ortaya koymakta, acımasızca sömürülen yığınlara güçlü bir muhalefet ruhu aşılamaktadır. Onun tüm şiirleri zulme karşı bir reddiye özelliği taşımaktadır. Şair Hakkı savunmada hırçındır; zalimlerin korkulu rüyasıyım, yeryüzünün öcüsü aniden çıkan fırtınayım, zararlı deliyim vebâyım, kitlelerin yıkımıyım sürekli yanan ateşim Hüznün Sevgilisi Şair Nazrul İslam, günümüz dünyasına ayna tutmakta ustadır; arkadaş, sana haydut diyen kim? sana hırsız diyen kim? bak etrafına, işbaşındakiler haydut! ve hatırlı zenginler hırsız! hırsızları, haydutları mahkemeye çeken kim? cezayı kesen kim? arkadaş, sorun ona bugün haydut olmayan kim? sorun, hırsızların elebaşısı kim? Nazrul İslamı tanımak için onu okumanız gerekiyor.
Bengalli yazarın Şiir kitabı ilk defa Türkçeye çevrildi. Okuyucu tarafından ismi pek bilinmeyen Nazrul İslam 24 Mays 1899 yılında fakir bir Müslüman ailenin altıncı çocuğu olarak dünyaya geldi.Babasının 1908 yılında ölmesi ve mali sıkıntılar yüzünde... tümünü göster
Onlar; edebiyat, sinema, tarih, felsefe, siyaset konularında dünyanın yakından tanıdığı kişiler... Onlar, yaşadıkları dönemde ekol olmakla övünebilirler ama buna pek yeltenmedikleri için, genellikle bunu onlar adına başkaları yapar. Jack London, İlber Ortaylı, OHenry, David Cronenberg, Stefan Zweig, Çağdaş Şehrazat, Karen Blixen, A. Soljenitsin ve kendi alanlarında diğer zirve şahsiyetler. Onların ürettiği eserleri anlamadan, ne geçmişi tam olarak analiz edebiliriz ne de geleceğe yol alırken doğru bir rota çizebiliriz. Önemli olan o eserlerin ne için üretildiğinin farkına varmak ve daha iyisini yapmak için çaba göstermektir. Anglo-Sakson edebiyatında kısa hikaye janrının üstadı olarak bilinen OHenrynin seviyesine, ne kendisinden önce, ne de kendisinden sonra hiçbir yazar ulaşamadı. Bütün öyküleri, okuyucuları yıldırım çarpmış gibi etkileyen sürprizlerle biten OHenry, hep sıradan insanları anlatmıştır. Onun hikâyelerinin karakteristiği, okuyucuyu beklenmedik, şaşırtıcı olaylarla karşı karşıya bırakmasıdır. OHenry insanoğlunun başına gelenleri, kader çizgisinde cereyan eden olaylar olarak düşündüğünden ve buna yürekten inandığından, kahramanlarını bir tesadüfler çerçevesi içerisine aldı: Şaşırtıcılık, istihza, hüzünlü olaylar...
Onlar; edebiyat, sinema, tarih, felsefe, siyaset konularında dünyanın yakından tanıdığı kişiler... Onlar, yaşadıkları dönemde ekol olmakla övünebilirler ama buna pek yeltenmedikleri için, genellikle bunu onlar adına başkaları yapar. Jack London, İlbe... tümünü göster
cüneyt AĞIRTAŞ şu anda kitap okumuyor.