Millî Mücadele sırasında Orta Anadoluda bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu yabanlaşan tipik aydın.
Millî Mücadele sırasında Orta Anadoluda bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşan... tümünü göster
Tanıtım Yazıları: Türkiye deki anarşinin otopsisidir. Romanda, yalnız boşa giden gençliklerin hikâyesini değil, içine düşürüldüğümüz kaosun çarpıcı grafiğini de bulacaksınız. Yıllardan beri Türkiye de bütün görevleri, ödevleri ve sorumlulukları, dolayısı ile de toplum hayatımızı paslandıran kalleş demagojileri sergilemektedir.
Tanıtım Yazıları: Türkiye deki anarşinin otopsisidir. Romanda, yalnız boşa giden gençliklerin hikâyesini değil, içine düşürüldüğümüz kaosun çarpıcı grafiğini de bulacaksınız. Yıllardan beri Türkiye de bütün görevleri, ödevleri ve sorumlulukları, dola... tümünü göster
Romantizm akımının önemli eserlerinden olan Uğultulu Tepeler, birbirine aşık olan, ama zaman içinde farklı yerlere sürüklenen iki insanın çocuklarının da birbirlerine aşık olmaları ile iyice sarpa saran bir/birçok aşk öyküsünü konu alıyor...Uğultulu Tepeler, yazarın hayatı boyunca yazdığı tek kitap olmasının yanı sıra bir kadının edebiyat dünyasında varlığını ispat etmesi açısından oldukça dikkate değer...
******
Dünyanın en iyi kadın yazarlarından Bronte kardeşlerden Emilynin başyapıtı Uğultulu Tepeler, dünya sinemalarında da çağdaş örneklerle yansıtılan tehlikeli bir aşk hikayesini anlatıyor. Emily Bronte, bu romanı ölümüne bir yıl kala tamamlamıştı. 19. yüzyıl İngilteresimde zengin Earnshawların kızı Catherine ile evin beslemesi Heathcliffin imkânsız birlikteliklerinin, aşktan öte, derin bir tutkuya dönüşmesini Emily Bronte güçlü bir dille aktarıyor. Earnshaw ailesinin kâhya kadını, Bayan Deanin ağzından anlatılan romanda, geri dönüş ve zaman sıçramalarıyla Heathcliffin çok genç ölen büyük aşkı Catherinee duyduğu tutkulu aşkı ve Heathcliffin kendisini yaşamdan soyutlaması dile getiriliyor. Roman aynı zamanda Victoria Dönemi İngilteresinin kusursuz bir belgeseli olarak da değer taşıyor. Romantizm akımının güçlü bir örneği olarak da kabul edilen Uğultulu Tepeler , özgünlüğü açısından günümüzde bile en iyi romanlar arasında sayılmaktadır.
************
Romantik Gerçekçi İngiliz bir romancı olan Emily Bronte, üç romancı kız kardeşin ortancalarıdır. Hayatları kadar, sanatları da benzerlik taşıyan kardeşlerin en öne çıkanı Uğultulu Tepelerin yazarı Emily Brontedir. Yazdığı bu tek roman, yoğun bir lirizmle örülü olmanın yanı sıra, biçimsel açısından da, titiz çalışmanın, olayları sağlam temellere dayandırmanın az bulunur örneklerinden biridir.
************
Uğultulu Tepeler, ilk yayımlandığında, dönemin en saygın edebiyat dergisi Quarterly Reviewda onulmaz biçimde canavarca, isyan ettirecek nitelikte bir roman olarak değerlendirilmişti. Bugün ise, edebiyat tarihçileri bir başyapıt ile karşı karşıya bulunduğumuzdan eminler. Earnshaw çiftliğine getirilen yoksul, sahipsiz çingene çocuğu Heathcliff ile çiftliğin güzel kızı Catherine arasındaki tutku, uğultulu tepelerin laneti gibi dolaşır ortada; duygularıyla oynanan Heathcliff sevgilisinin soylu ve varlıklı Edgar Linton ile evlenmesi üzerine, her iki aileden de öç almaya kalkar. Uğultulu Tepeler, genç yaşta öteki kardeşleri gibi veremden ölen Emily Brontënin tek romanı olsa da, Victoria Çağının gerçekçilik arayışı içinde romantik bir aykırılık olarak da tektir.Uğultulu Tepeler: Ölmeyen aşk.
************
Catherine ve Hareton taş basamaklardan çıkarken, son bir defa aya bakmak için durdular. Daha doğrusu, ay ışığında birbirlerini görmek için durdular. Yine, onlara görünmeden kaybolma isteğini duydum. Beni unutmaması için, Nelly Deanin eline bir şeyler tutuşturdum. Ben de, kadının kabalığıma karşı koymasına, üzüntüsünü belirten sözlerine aldırmadan, diğerleri evin kapısını açarken, mutfak kapısından sıvıştım. Belki Joseph de, böyle davrandığım için benim kaba bir insan olduğumu düşünecekti, ama ayaklarının dibine düşen bir altın liranın sesini duyunca, benim saygın bir insan olduğuma inandı
************
Benim yaşamım onda odaklaşır. Yeryüzünde her şey yok olup bir tek o kalsa, ben onda yaşarım. Başka her şey var olmaya devam edip bir tek o yok olsa, bütün evren bana yabancı kalır, sanki artık ben o evrenin bir parçası değilmişim gibi yabancılaşır. Benim Lintona olan sevgim, ormanda düşen yapraklar gibi. Biliyorum ki kış ağaçları nasıl değiştirirse, zaman da benim sevgimi değiştirecektir. Heathcliffe olan sevgim ise, bir kaya gibi ebedidir. Ölümsüzdür. Görünüşü hoş değildir belki ama gerçektir. Nelly, ben Heathcliffim. O hep, ama hep benim içimde. Bir zevk olarak değil! Aynı benim, kendim için her zaman zevk olmadığım gibi, kendimmişim gibi. O benmiş gibi! Sakın bir daha bizim ayrılacağımızı ağzına alma.
******
Romantizm akımının önemli eserlerinden olan Uğultulu Tepeler, birbirine aşık olan, ama zaman içinde farklı yerlere sürüklenen iki insanın çocuklarının da birbirlerine aşık olmaları ile iyice sarpa saran bir/birçok aşk öyküsünü konu alıyor...Uğultulu ... tümünü göster
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portaka... tümünü göster
''İnsan beyninde çözülemeyecek kadar zor, tahmin edilemeyecek kadar karmaşık duygular ve arzular vardır. O arzuların karanlık olanlarına gelince; işte onlar oldukça soğuktur ve kişiyi adeta buzdan bir kütleye çevirir. Gözleri kör eden bu ürkütücü ruh halleri, insanın aklının ucundan bile geçiremeyeceği şeyleri yapmasını sağlar.
Benim işim, karanlıkta kalmış bu insanların yol açtığı kötülükleri sona erdirmek. Suçluları ayrı ayrı çözümlemeyip, her kılığa bürünebilme yeteneğimle doğru izlerin peşinden gittiğime inanıyorum. Uyguladığım yöntemler ise, en az izini sürdüğüm suçlular kadar farklı. Ve şunu bilmenizi isterim ki, kesinlikle hepsi işe yarıyor…''
Sherlock Holmes
Dünyaca ünlü dedektif Sherlock Holmes, kendine özgü karakteri ve yaşadığı birbirinden farklı maceralarıyla uzun yıllardan beri siz okurları etkisi altında tutmaya devam ediyor. Toplam 56 çarpıcı hikâyeden oluşan eserin bu ''ilk'' kitabı, sizi insan zekâsını zorlayan tuhaf suçlar ve cinayetler dünyasında gezdirirken, gerçeğe giden bir yolda yalnız olmadığınızı da hissettiriyor...
''İnsan beyninde çözülemeyecek kadar zor, tahmin edilemeyecek kadar karmaşık duygular ve arzular vardır. O arzuların karanlık olanlarına gelince; işte onlar oldukça soğuktur ve kişiyi adeta buzdan bir kütleye çevirir. Gözleri kör eden bu ür... tümünü göster
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkadaşı unutmak çok üzücü bir şey. Herkesin arkadaşı olmamıştır. Arkadaşımı unutursam, kendimi o, sayılardan başka bir şeye değer vermeyen büyükler gibi hissederim sonra.
Çölde uçağı düşen pilotun başına dikilip "Bana bir kuzu resmi çiz." diye tutturan, gezegeninde tek başına bıraktığı gül için de acı çeken, büyük insanları anlamakta zorlanan Küçük Prens... Buğday saçlı, gizemli küçük çocuk... Yaratıcı pilot-yazar Antoine de Saint Exupery ile arasındaki benzerlikler çarpıcı. Küçük Prens'in gün batımlarında hüzünlenip düşündüğü dört dikenli gülü varsa, Saint-Exupery'nin de Arjantin Postaları için çalışırken tanıştığı, Salvadorlu Consuelo adında bir sevgilisi var. Ve onunla evlenmiş. 1944 yılı Temmuz ayında Korsika'dan havalanan uçağı, Akdeniz'de kayıplara karışmadan dört gün önce Consuelo'ya: Sizi seviyorum, sizi hep koruyacağım. diye yazmış. Ama Küçük Prens'in gülünü fanus ile kapatıp korurken, o deli dolu, başına buyruk Consuelo'ya esasında pek söz geçirememiş, onu kanatları altına alamamış. Uçağın kalıntıları, 60 yıl sonra Nisan 2004'ün başlarında Marsilya açıklarında bulundu. Kaza mı, intihar mı bilinmiyor. "Gerçeği sadece yüreğinle görebilirsin." diyen yazar, bu dünyaya veda edip giden Küçük Prens gibi yok olup gitmiş. Sırlarını bilen yok. Cevdet Yalçın
Küçük Prens'i tanıyan-tanımayan, yeniden keşfetmek isteyen, ya da çizgi roman meraklısı olan her yaştaki çocuklar için, Joann Sfar'ın muhteşem çizgileriyle.
Hiç kimsenin kitabımı özensizce okumasını istemem doğrusu. Bu anılarımı yazarken çok üzüntülü anlar yaşadım. Arkadaşım koyunu ile birlikte beni bırakıp gideli tam altı yıl oldu. Onu burada anlatmaya çabalıyorsam, bu biraz da onu unutmamak için. Arkad... tümünü göster