Bugün filmlere bile konu olan Yıldız Savaşlarının fikir babasının kim olduğunu biliyor musunuz?
Gezegenler arası iletişimin son derece önemli bir konu olduğuna inanıyorum, zira kesinlikle bir gün gelecek evrenin her yerinde dünyada olduğu gibi çalışan, acı çeken insanlar olduğu ve bunların evrende insan varoldukça sürecek bir kardeşliğin temelini attıkları görülecektir diyen Sırp asıllı Hırvatistan doğumlu ve ABD vatandaşı Nikola Tesla. Sıradan insanlar arasında adı bir Edison veya Marconi kadar bilinmese de ilgililerin çok iyi bildikleri bir isim olan Nikola Tesla gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri, hatta birincisi olarak kabul ediliyor. Geliştirdiği alternatif akım sayesinde bugün ışıl ışıl aydınlanan kentlerde yaşadığımız Teslaya insanlık çok fazla şey borçlu. 20 Yüzyılın başında itibaren gerçekleştirdiği buluşların bazıları günlük yaşamımızda yer alırken, örneğin radyo veya patentini daha önce Marconinin aldığı telsiz gibi, bazıları üzerinde ise hala çalışmalar sürüyor. Yaptığı inanılmaz icatları ticari metalara dönüştürme çabasında olmadığı için çok büyük servetleri elinin tersiyle itmiş, hatta kimi buluşları başkaları tarafından sahiplenmiş, öldüğünde araştırma notları FBI tarafından alınarak bugün hala incelenmekte olduğu ileri sürülen Tesla, gerçekten de kendi zamanının çok önünde yaşamış ve yeterince anlaşılamamış bir bilim insanıdır. Onun akıllara durgunluk veren yaşam öyküsünü okurken yer yer öfkelenecek, yer yer hüzünlenecek, yer yer heyecanlanacak ve hiç kuşkusuz sonunda hayran olacaksınız...
Bugün filmlere bile konu olan Yıldız Savaşlarının fikir babasının kim olduğunu biliyor musunuz?
Gezegenler arası iletişimin son derece önemli bir konu olduğuna inanıyorum, zira kesinlikle bir gün gelecek evrenin her yerinde dünyada olduğu gibi çal... tümünü göster
Adli tıp uzmanı David Hunter kendisini mahvoluşun eşiğine getiren bir trajedinin üstüne eski hayatını terk edeli üç yıl olmuştur. Norfolk'un ücra bir köyünde doktor olarak çalışmakta ve geçmişini arkasında bıraktığına inanmaktadır. Ama sonra Sally Palmer'ın cansız bedeninden geriye kalanlar bulunur... Ceset vahşice kesilip biçilmiştir. Polis katili bulmak için Hunter'ın uzmanlığına ihtiyaç duymakta, o ise bu işe karışmamayı umutsuzca istemektedir. Sonra bir kadın daha ortadan kaybolur ve Hunter'a sığınaklık etmiş olan o birbirine bağlı toplum kocaman bir korku ve paranoya girdabında boğulur. Herkes herkesten şüphelenmektedir. Bir anda, saklanacak hiçbir yer kalmaz...
Bir solukta okunan nitelemesini sonuna kadar hak eden bir roman.
- Robert Goddard
Adli tıp uzmanı David Hunter kendisini mahvoluşun eşiğine getiren bir trajedinin üstüne eski hayatını terk edeli üç yıl olmuştur. Norfolk'un ücra bir köyünde doktor olarak çalışmakta ve geçmişini arkasında bıraktığına inanmaktadır. Ama sonra Sal... tümünü göster
Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo'dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı. Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin'in, Goldmann ve Goodman'ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlakî ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır.
Ursula K. Le Guin...
"Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir." Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo'dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen... tümünü göster
Balzacın 1833te kaleme aldığı Eugenie Grandet, taşra yaşamının, özellikle acımasız bir toplumsal düzenin içten bir betimlemesidir.
******
Balzacın İnsanlık Komedisinin ilk ve en güzel romanlarından biri olan Eugenie Grandet, 1833de tamamlanmıştır. Klasik bir yalınlıkla anlatılan öyküde, bir taşra kenti olan Saumurda bir ev merkez alınarak, devrim sonrası Fransası büyük bir duyarlılıkla sergilenmektedir. Altına olan kara tutkusunun boğucu gölgesinde karısı ve kızıyla birlikte yaşamaktadır Grandet. Grandetin kızı Eugénie, kuzeni Charlesin gelişiyle kendi tutkusuna düşer. Bunu izleyen trajedi, Balzacın kaleminden, alayla ve ruh çözümlemeleriyle anlatılır. Okuyunca seveceksiniz.
************
Işık hayatın ilk aşkıysa, aşk da kalbin ilk ışığı değil midir?Böyle düşünüyordu Eugénie, saf kalbinin heyecanlı çırpınışla-rıyla aşka tutunmuşken...Ama ne yazık ki, ışığı yok edecek kadar güçlü karanlıklar da vardır hayatta. Böyle bir karanlığın sebebi, Eugénienin babası Grandet Baba... Öyle bir baba ki, yaşlandıkça daha çok cimrilik hastalığının pençesine düşmüş, zavallı kızına, eşsiz ruh güzelliğine sahip karısına yapmadığı eziyet kalmamıştır. Yine de Eugénienin ne de karısının, ona olan bağlılıkları sarsılmaz...Kitabın başından sonuna kadar, genç kız ve ailesinin çektikleri kalbinizin derinliklerinde hissedecek, Grandet Babanın, ihtirasında, insan ruhunun karanlıkta kalmış köşelerini tanıyacak, çıkar uğruna insanların neler yapabildiğini sürprizlerle gelişen olaylar içinde büyük bir ilgiyle okuyacaksınız.Balzacın en önemli eserlerinden biri sayılan bu roman, onun İnsanlık Komedisi derlemesinin Taşra Hayatından Sahne-ler bölümüne girer.
************
Bay Grandet, Saumurda tanınmış kişilerden biriydi. Taşrada onun namını duyanlar bunu daha iyi bilirler. Onun gibi yaşlıların sayısı gittikçe azalıyordu, Grandet Baba diye çağrılan Bay Grandet, 1789da okuma yazma bilen ve hesap yapabilen, zamanında durumu iyi olan bir fıçı ustasıydı. Fransız Cumhuriyetinin Saumur bölgesinde, papazların mallarını satışa çıkardıkları zamanlarda, o sıralar kırk yaşında olan fıçıcı, zengin bir kereste satıcısının kızıyla henüz yeni evlenmişti. Grandet, cebine nakit parasıyla karısının drahomasını, yani iki bin tane Louis altınını koyup bölgeye gitti. Daha sonra da devlet mallarının satışıyla ilgilenmekte olan katı cumhuriyetçi kayınbabasının verdiği dört yüz Louis altını sayesinde, yasal olarak üç kuruşa, bölgenin en iyi üzüm bağlarını, eski bir manastırı ve birkaç çiftlik satın aldı
******
Balzacın 1833te kaleme aldığı Eugenie Grandet, taşra yaşamının, özellikle acımasız bir toplumsal düzenin içten bir betimlemesidir.
******
Balzacın İnsanlık Komedisinin ilk ve en güzel romanlarından biri olan Eugenie Grandet, 1833de tamamlanmışt... tümünü göster
Le Figaro dergisi 1956 yılında on yedi yazardan 1871 ile 1939 yılları arasında yazılmış en iyi on iki aşk romanını belirlemelerini isteyince KIRMIZI ZAMBAK bu en iyi on iki kitap arasında yer aldı.Roman 1890lı yıllarda toplumun yaşayış şeklini; bir grup soylunun ahlak, devlet idaresi, kadın hakları ve evlilik hakkındaki görüşlerini sorgular. Her ne kadar aşk romanı olarak kabul edilse de arka planda titizlikle incelenmiş bir sosyolojik araştırma buluruz. Yazar akıcı ve basit bir anlatımla toplumun resmini çizer. Romanın konusu olan aşkın, yazarın kendi hayatından bir kesit olduğu kabul edilmektedir.Çok güzel ve zengin bir soylunun kızı olan Thérèse Martin-Belleme, sekiz yıldır bir kontla evlidir. Canı sıkılmaktadır, yapacak hiçbir işi yoktur, bir sevgili edinir...
******
Threse, genç yaşında politik bir evlilik yapmak zorunda kal-mış genç bir kadın...Dechartre, seyrek de olsa orijinal eserler veren bir heykeltı-raş...İkisinin yolları, zambaklar şehri olan Floransada kesişiyor. Yaşanan dolu dizgin aşka, hiçbir şey engel olamıyor, ikisi de birbirine gerçek aşkı, gerçek sevgiyi, tutkuyu buluyor...Bu önlenemez aşk hikayesi, İtalya ve Fransanın birbirinden güzel mekanlarında bütün ateşiyle devam ediyor.Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, bu aşkın sonu ne olacak, aşıkları sürükleyen fırtına neden durulacak?Asiliği ve alaycılığıyla tanınmış Fransız yazarı Anatole Francedan son derece sürükleyici ve etkileyici bir aşk hikayesi. Usta yazar, bu kadar duygusal olan bir macerada bile, alaycılığını büyük bir başarıyla kullanıyor...Romanın son derece ilginç karakterlerinden biri olan Choulettete de, şair Verlaine model olmuştur.
************
İki yıl sonra kendisini bütün gücüyle, gençliğinin bütün ateşi ve yüreğinin bütün temizliğiyle arzulayan Menile boyun eğmişti. Beni seviyordu, bunun için verdim kendimi ona diyordu içinden. Acı çekilecek derecede sevildiğini görünce bırakmıştı kendini. Çabucak ve sadelikle vermişti kendini.(...)Aşk da sofuluk gibidir. Geç gelir. İnsan yirmi yaşındayken ne o kadar âşık olur ne de sofu. Özel bir eğilimi, bir tür doğuştan ermişliği varsa o başka. Bir kadın, tutku-aşka, yalnızlıktan ürkmez olduğu yaşta boyun eğer çoğu zaman. Tutku dindışı bir keşişliktir. Bunun için büyük tutkun kadınlar, büyük çilekeşler kadar ender görülür.Hayatı dünyayı iyi bilenler, kadınların zayıf göğüslerine gerçek bir aşkın dikenli gömleğini seve seve giymediklerini bilirler. Uzun bir özverinin herkesin elinden gelmeyecek bir şey olduğunu bilirler. Hele seçkin çevreden bir kadının sevince neler olacağını bir düşünün. Her şeyi kaybeder aşkta. Özgürlüğü, huzuru, serbest bir ruhun çekici oyunlarını, şık giyimleri, eğlenceleri, zevkleri.(...)Dechartre, ellerini tutu, öptü, uzun uzun gurulu bir hayranlıkla baktı ona. Sonra yere kapandı, dudaklarını, ayakkabısının ucuna dokundurdu. Ne yapıyorsunuz? Buraya, bana gelen ayaklarınızı öpüyorum. Kalktı, onu yavaşça kendine doğru çekti, dudaklarını aradı, uzun uzun öptü dudaklarını. Thérése hiç hareket etmiyordu. Başı geride, gözleri yumuk yumuktu. Şapkası kaydı, saçları dağıldı.Kırmızı Zambak... Dünya aşk edebiyatının bu en önemli klasiği de Oğlak Klasikleri arasında...
******
Le Figaro dergisi 1956 yılında on yedi yazardan 1871 ile 1939 yılları arasında yazılmış en iyi on iki aşk romanını belirlemelerini isteyince KIRMIZI ZAMBAK bu en iyi on iki kitap arasında yer aldı.Roman 1890lı yıllarda toplumun yaşayış şeklini; bir g... tümünü göster
ekşi kola şu anda kitap okumuyor.