II. Dünya Savaşı sonrası Kahire’de oradan oraya savrulan bir ailenin şamatalı, hareketli ve aynı zamanda dokunaklı hikâyesi.
Darav’ın önde gelen zenginlerinden Abdülaziz Gaafar, beş parasız kalınca ailesiyle birlikte Kahire’ye taşınır ve zengin Avrupalıların uğrak yeri olan Mısır Otomobil Kulübü’nün deposunda çalışmaya başlar. Burada, Mısır’ın yozlaşmış ve sefahat düşkünü kralının doğduğu günden beri uşaklığını yapan Alku, tüm çalışanları ezmekte, en ufak hatalarında bile yardımcılarına dövdürmekte ve ücretlerini keyfine göre ödemektedir. Bir gün Abdülaziz hakkını aramasının sonucunda dövülür. Aldığı yaralar kadar duyduğu utancın da etkisiyle kısa süre sonra ölür ve eşiyle dört çocuğunu eskisinden de kötü bir yoksulluğa mahkûm eder.
Bu kayıp, aile bireylerini bambaşka yollara sürüklese de hepsi bir şekilde Otomobil Kulübü’ne bağlı kalmaya devam eder. Bu sırada, kralın devrimci kuzeni önderliğinde yayılan siyasi hareketler, şaşırtıcı bir şekilde kulüpte de taraftar bulmaya başlar. Bu büyük sosyal değişim hareketinde hem işçilere hem de efendilere yer vardır. Otomobil Kulübü’nün Mısırlıları zor bir kararla karşı karşıya kalırlar: Güvenle yaşamayı seçip onurlarından vazgeçmek mi, yoksa her şeyi riske atarak hakları için savaşmak mı?
II. Dünya Savaşı sonrası Kahire’de oradan oraya savrulan bir ailenin şamatalı, hareketli ve aynı zamanda dokunaklı hikâyesi.
Darav’ın önde gelen zenginlerinden Abdülaziz Gaafar, beş parasız kalınca ailesiyle birlikte Kahire’ye taşınır ve zengin Av... tümünü göster
Şehirler de tıpkı insanlar gibi hayatın ve dünyanın ritmine uyarak değişim geçirmektedirler. Bilim ve tekniğin ilerlemesiyle birlikte 19. yüzyıldan sonra yaşanan değişim, öncesine oranla daha hızlı bir seyir takip etmiştir. Günümüzde ise yeni ile eskinin arasındaki zaman farkı gittikçe daralmaktadır. Bir dünya şehri ve imparatorluk başkenti olması sebebiyle dünyanın belli başlı büyük şehirlerinde yaşanan değişimden İstanbul da nasibini almıştır. Gerçi sürat itibariyle diğer şehirleri biraz geriden takip etmiş olsa da kapasitesi ölçüsünde değişimini sürdürmüştür.Özellikle gündelik hayat çerçevesinde İstanbulun yaşadığı değişim, günümüz araştırmacıları ve okuyucuları için merak konusudur. Bilhassa Osmanlı dönemiyle alâkalı olarak eski İstanbulun bir tarafını aydınlatan ve gittikçe artan bir neşriyat söz konusudur. Araştırmacı Mehmet Mazak tarafından hazırlanan ve Boğaziçi ve Kayıklar, İçecek Kültürü, Çevre ve Temizlik Kültürü, Aydınlatma Kültürü başlıkları altında yazılan makalelerden oluşan elinizdeki kitap da İstanbul kitaplığına sunulmuş yeni bir katkı niteliğindedir.
Şehirler de tıpkı insanlar gibi hayatın ve dünyanın ritmine uyarak değişim geçirmektedirler. Bilim ve tekniğin ilerlemesiyle birlikte 19. yüzyıldan sonra yaşanan değişim, öncesine oranla daha hızlı bir seyir takip etmiştir. Günümüzde ise yeni ile esk... tümünü göster
Robert Schwoebel, bu kitapta 1453-1517 yılları arasında Batı'nın Osmanlı Türkleri'ne karşı olan tavrını incelemiştir. Ele alınan dönemde Avrupa'da bir taraftan Kolomb'un seyahatleriyle yeni bir döneme girilirken diğer taraftan da İstanbul'un fethi, Belgrad ve Rodos'un kuşatılması ve Türk ordusunun İtalya'ya ayak basması sebebiyle "Türk tehlikesi" ile karşı karşıya kalınmıştı. Artık günlük sohbetlerin konusu bile Türkler'in ne zaman kendi topraklarını fethedecekleriydi. Schwoebel, birçok farklı kaynağı inceleyerek, Rönesans'ta "Türk tehlikesi"nin nasıl algılandığı, bunun hangi tarihi zemine dayandığı ve hangi kanallar vasıtasıyla halk arasında yayıldığı üzerinde durmaktadır.
Eserde, Rönesans döneminde Batılılar'ın Türkler hakkında ne düşünüp, hissettikleri, korkuları ve nefretleri ile Osmanlı İmparatorluğu'nu ortadan kaldırmak için onlarca yıl süren ama sonuçsuz kalan çabaları ana kaynaklardan okuyucuya sunulmaktadır.
Robert Schwoebel, bu kitapta 1453-1517 yılları arasında Batı'nın Osmanlı Türkleri'ne karşı olan tavrını incelemiştir. Ele alınan dönemde Avrupa'da bir taraftan Kolomb'un seyahatleriyle yeni bir döneme girilirken diğer taraftan da ... tümünü göster
Toplumsal gerçekçi yazar Alâ El Asvani, Yakupyan Apartmanı’nda, 90’lı yılların Mısır’ında birbirinden farklı insanların bir araya geldiği bir apartmanı, arka plandaysa o dönemin sosyal yapısını anlatıyor. Bir zamanlar seçkin ve gösterişli olsa da gün geçtikçe Kahire’nin kirli havası ve koşturmacası içinde çürüyüp giden Yakupyan Apartmanı’nın ve sakinlerinin hikâyeleriyle birlikte, aslında tüm insanlığın kusurlu ve kırılgan taraflarını ele alıyor.
Kendini "kadın bilimi" uzmanı ilan eden eski bir aristokrat, tutkulu bir genç kadın, köktenciliğe meyilli bir öğrenci, bir polise amansızca tutulmuş bir gazeteci, Kuran’ın emirlerini kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtmaktan çekinmeyen bir siyasetçi…
Yakupyan Apartmanı, yayımlandığı dönemde ülkesinde çok ciddi tartışmalara yol açmış, en çok okunan ve en çok dile çevrilen Arapça romanlardan biri olmuştur. 2006 tarihli sinema uyarlaması, Mısır sinemasının en büyük bütçeli filmlerindendir; uluslararası sinema festivallerinde gösterilmiş ve pek çok ödül almıştır.
"Büyüleyici ve kışkırtıcı… Modern Mısır toplumuna ve kültürüne olağanüstü bir bakış." New York Review of Books
Toplumsal gerçekçi yazar Alâ El Asvani, Yakupyan Apartmanı’nda, 90’lı yılların Mısır’ında birbirinden farklı insanların bir araya geldiği bir apartmanı, arka plandaysa o dönemin sosyal yapısını anlatıyor. Bir zamanlar seçkin ve gösterişli olsa da gün... tümünü göster