1958 yılında Eskişehir'de doğdu, Eğitim hayatının bitimiyle gazeteciliğe başladı. Gazetecilik hayatına Süreç dergisinde başladı. 1980'li yıllarda Günaydın, Dünya, Vatan gazetelerinde dizi yazılara imza attı, muhabir olarak çalıştı. London City University'de yüksek lisans yaptı. Londra’da BBC Türkçe bölümünde radyoda çalışırken BBC televizyonu belgesel kurslarına katıldı. Ardından TRT Londra muhabirliğine getirildi. TRT’de yayınlanan 32. Gün programının ilk yıllarında Londra muhabirliğini yaptı. Kıbrıs belgeseli, Demirkırat gibi belgesellerde yapımcı ve araştırmacı olarak görev aldı.
1999'da TRT 1 ve TRT 2'de yapımcılığını, yönetmenliğini ve sunuculuğunu üstlendiği Mozaik, Kaleydeskop gibi programları yayınlandı. Ayrıca I. Ceasar, Crimean War, The Great Game ve Troy gibi BBC ve Discovery Channel belgesellerinin Türkiye prodüktörü olarak görev aldı. 1999'da tv8'in Belgesel Bölümünü kurdu, 2004'e kadar belgesel bölümünde yönetmen olarak birçok belgesele imza attı. 2004 yılında tv8 belgesel bölümü kapandıktan sonra görevinden ayrılarak, TRT 1'de Sınırlar Arasında isimli haber belgesel programın yapımcı ve yönetmenliğini yaptı.
1958 yılında Eskişehir'de doğdu, Eğitim hayatının bitimiyle gazeteciliğe başladı. Gazetecilik hayatına Süreç dergisinde başladı. 1980'li yıllarda Günaydın, Dünya, Vatan gazetelerinde dizi yazılara imza attı, muhabir olarak çalıştı. London City Univer... tümünü göster
Tokat gibi bir kitap Attila İlhanMustafa Yıldırımın dillere destan kitabı İlhan SelçukHer Türk bu kitabı okumalı Rauf DenktaşGözden Geçirilmiş BasımProject Democracy operasyonu, pek çok ülkede başarıya ulaştı. ABDli operatörler, Quantum şirketi ortağı bankerler (temsilcileri G. Soros), Alman, İngiliz, Fransız, Hollanda, Belçika siyasal partileri ve uluslararası şirketlerin vakıfları, oluşturdukları şebeke aracılığıyla kitleleri eyleme sürükle-diler. Dışardan güdümlü çok partili siyasal ortam oluşurken, ülkelerin doğal kaynakları, sanayileri de Ba-tılıların eline geçti; değerli metal stokları yağmalandı; iç piyasalar açık pazara dönüştü. NATO Geniş-letme Projesi uyarınca yeni üye olan ülkelerde üsler kuruldu; güvenlik kurumları ABDnin yönetimine girdi.Rejimleri ne olursa olsun, tarihsel köklere dayanan içyapılar bazen ülke bütçelerini de aşan para-larla kışkırtılan eylemlerle parçalanmasına karşın; Türkiyede daha sessiz ve daha ekonomik ve gö-rece uzun soluklu bir eylem planıyla başarıya ulaştılar. Belli başlı siyasal partiler de operasyonun birer maşası oldular. Yasalar değiştirildi; ulusal kaynaklar, temel sanayi kurumları, bankalar yabancıların eline geçti; kıyılarda koloniler oluştu. İnsan hakları örgütlenmesi ile azınlık milliyetçiliği örgütlenmesi bütünleşti; yerel yönetimlere özerklik çalış-masıyla bir tür federasyonun alt yapısı pekiştirildi. TBMMye giren örümceklerin sayısı arttı; kitap-ta adları geçen örgütlerin temsilcileri öteden beri yabancılarla ortaklaşa hazırladıkları Anayasa tasarılarını ortaya sürdüler. ABDli operatörlerin amaçladıkları gibi toplumsal algılama dizgesi yeniden üretildi. Uluslararası Din Hürriyeti senaryosuyla tarikatlar, azınlıkçı-liberal teslimiyetçilerle tek cephede birleştiler.Yeri gelmişken belirtmeliyim ki bu kitapta operasyonun tarihsel geçmişi ve temel yapısı ele alın-mış; Türkiyedeki ana örgütler çözümlenmiş; başka ülkelerdeki operasyon örnekleriyle yetinilmişti. Yoksa örümcek ağı bu denli küçük değildir. Onu destekleyen CIA, MOSSAD, MI-5, BND vb. ör-gütlerin ağı ortaya çıkarılmadıkça, yabancıların ve iç ortaklarının, bağımsızlığı, egemenliği yok etme girişimleri engellenemez. Öyleyse yeni araştırma-değerlendirme görevi de ertelenemez. Bu arada kitabın ilk yayın engelleri ve ardı ardına yapılan basımlar nedeniyle bir türlü bitiri-lemeyen çalışma tamamlanabildi: Ana metin gözden geçirildi; kısaltılmış yabancı örgüt adları-nın pek çoğunun İngilizce açılımları metinden çıkarılarak Kısaltmalar listesi genişletildi; adlar dizini yenilendi. Okumada ve değerlendirmede kolaylık sağlayacağını umuyorum. 12 Eylül 2007 Mustafa Yıldırım (17. Basımdaki sunuştan)
Tokat gibi bir kitap Attila İlhanMustafa Yıldırımın dillere destan kitabı İlhan SelçukHer Türk bu kitabı okumalı Rauf DenktaşGözden Geçirilmiş BasımProject Democracy operasyonu, pek çok ülkede başarıya ulaştı. ABDli operatörler, Quantum şirketi orta... tümünü göster
Emperyalizmin Tuzaklarındaki Ülke:
Oltadaki Balık Türkiye
Devletimizin temelindeki ilk harç, bağımsızlık bilincidir. Bu bilinç nasıl yok edilmiş? İşte bunun yanıtlarını veriyor Emin Değer. Bu gerçekler sadece geçmiş olayları değil, ileride yaşayacağımız CIA damgalı oyunları da sergilemektedir.
Emperyalizmin Tuzaklarındaki Ülke:
Oltadaki Balık Türkiye
Devletimizin temelindeki ilk harç, bağımsızlık bilincidir. Bu bilinç nasıl yok edilmiş? İşte bunun yanıtlarını veriyor Emin Değer. Bu gerçekler sadece geçmiş olayları değil, ileride yaşayacağ... tümünü göster
Türk kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog.
Babasının(Nüzhet Haşim Sinanoğlu) bir başkonsolos olarak görev yapmış olduğu Bari'de doğdu. 1939 yılında İtalya'da II.Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü. Oktay Sinanoğlu, sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne 1953 yılında burslu öğrenci olarak girdi ve okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla Kimya Mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.
1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. "Alfred Sloan" ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi (asistan profesör) oldu.
1960-61 yıllarında atom ve moleküllerin çok-elektronlu kuramı ile "Doçent" oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 26 yaşında "tam profesör" unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu sanı kazanan en genç öğretim üyesidir.
1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek "Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü"nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın "Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü"nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü "Elena Moshinsky" ile ödüllendirildi.
Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi.
1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.
Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adadı. Eğitim dilinin resmi dil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir.
Yaşamı boyunca Kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M.Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, "Kuantum mekaniği"nde, Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu.
Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir.
Türk kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog.
Babasının(Nüzhet Haşim Sinanoğlu) bir başkonsolos olarak görev yapmış olduğu Bari'de doğdu. 1939 yılında İtalya'da II.Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü. Oktay Sinanoğlu, s... tümünü göster
12 Aralık 1916 tarihinde Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde doğdu. Hatay Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne girdi. Öğrenimini tamamlayamadan Hatay'a döndü. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nâhiye müdürlüğü, Tercüme Kaleminde reis muavinliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyât Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyâtı bölümünü bitirdi. Elâzığ Lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptı (1942-45). İstanbul Üniversitesi yabancı diller okulunda okutman olarak çalıştı (1946). 1955'te gözleri görmez oldu. Fakat talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 senesinde İstanbul Üniversitesinden emekli oldu. 13 Haziran 1987 günü İstanbul'da vefât etti.
Cemil Meriç'in ilk yazısı Hatay'da Yeni Gün Gazetesi'nde çıktı (1928). Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Hisar, Türk Edebiyâtı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Cemil Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Hanore de Balzac ve Victor Hugo'dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Batı medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu. Sansüre ve anarşik edebiyâta şiddetle çattı.
KENDİ DİLİNDEN CEMİL MERİÇ
Kimim ben ? Hayatını , Türk irfanına adayan , münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi
Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı.
Kendinizi tanımak , irfanın varabileceği en yüksek merhale.
Hayatım bir trajedidir. Birinci perde evleninceye kadar geçen kadar zaman ; yıldızsız, cıvıltısız, katran gibi bir gece. Vıcık vıcık ıstırap. Birkaç şehri fethe yeten bir enerji yel değirmenlerine saldırmakla harcanır. İkinci perde izdivaçla başlar. Daha büyük, daha derin, daha uzun acılar. Fakat vahâları olan bir göl ve göğü yıldızlarla dolu; çocuklarım, kitaplarım..
Hayatımı iki kelime hülâsa eder:Öğrenmek ve öğretmek
12 Aralık 1916 tarihinde Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde doğdu. Hatay Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne girdi. Öğrenimini tamamlayamadan Hatay'a döndü. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nâhiye müdürlüğü, Tercüme ... tümünü göster
Rus roman yazarıdır. Çocukluğunu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'taki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı.Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.
Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumaranelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü.
Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasından yürüdü.Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.
Rus roman yazarıdır. Çocukluğunu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'taki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürl... tümünü göster
elifce şu anda kitap okumuyor.