Sanki hiç vedalaşmamışım herhangi biriyle... Sanki artık hiç özlemiyorum... Kimseyi... Yazlıklardan ayrılanlar güneşten solmuş tişörtlerinin omuzlarında getirirlerdi küçük yaz aşkının ayrılığını... Mektuplarla, arada bir güçlükle açılan telefonlarla yaşatılırdı biraz daha... Yaz bitimi, 20li yaşlarım başlayana dek daha derin acıtırdı kalbimi ve o zamanlar daha çabuk onarabilirdi kalbim kendini. Bir ayrılığın, uzun bir yola çıkmanın, bir şehre son kez bakmanın burukluğu ile baş etmeyi öğrendim sonunda...
Sanki hiç vedalaşmamışım herhangi biriyle... Sanki artık hiç özlemiyorum... Kimseyi... Yazlıklardan ayrılanlar güneşten solmuş tişörtlerinin omuzlarında getirirlerdi küçük yaz aşkının ayrılığını... Mektuplarla, arada bir güçlükle açılan telefonlarla ... tümünü göster
Simone Fleurier, on dört yaşında ailesinden koparılır ve bir lavanta tarlasında çalışmak üzere Marsilya'ya gönderilir. Yaşadığı yoksul ve zor hayatın karanlığı içerisinde bir gün bir ışık fark eder. Bu, sahne ışığıdır. Artık tek hayali, o parlak ışıkların altında, kendisini hayranlıkla izleyecek gözlerle buluşmaktır.
Aynı dönemde patlak veren savaş onu hayallerinden uzaklaştırırken birçok tehlikeyle de burun buruna getirir. Vazgeçmek ise lavanta tarlasının vahşi çiçeğine göre değildir.
Belinda Alexandra tutku ve cesaret dolu bir öyküyle daha sizleri Marsilya'nın arka sokaklarından Paris'in en lüks salonlarına, savaş öncesi Berlin'inin yoksunluğundan New York'un görkemli yaşamına kadar götürecek. Vahşi Lavanta, bittikten sonra bile uzun süre aklınızdan silinmeyecek bir roman.
"Belinda Alexandra bu romanıyla, edebiyat dünyasındaki yerini iyice sağlamlaştırıyor."
-Sunday Telegraph-
"Mükemmel... Beyaz Gardenya'yı okuyarak yazarla tanışan okurlar kesinlikle hayal kırıklığına uğramayacak."
-Good Reading-
Simone Fleurier, on dört yaşında ailesinden koparılır ve bir lavanta tarlasında çalışmak üzere Marsilya'ya gönderilir. Yaşadığı yoksul ve zor hayatın karanlığı içerisinde bir gün bir ışık fark eder. Bu, sahne ışığıdır. Artık tek hayali, o parlak... tümünü göster
Otuzlu yaşlardaki İngilizce Öğretmeni Anna Emerson, Maldivlerdeki bir yazlıkta T.J. Callahan'a özel ders vermesi teklif edildiğinde bir an bile tereddüt etmeden bu yaz işini kabul eder. Kütüphanenin yerine tropik bir adada çalışmayı kim istemez ki?
Kimse onun fikrini almış olmasa da, T.J.'in şehri terk etmeye hiç niyeti yoktur. On yedi yaşında olan T.J, kanseri daha yeni alt etmiştir. Bu dertlerden kurtulduktan sonra ilk yazını ailesiyle değil, arkadaşlarıyla beraber geçirmek ister.
Anna ve T.J. Maldivler'deki yazlık eve doğru yola çıkmışken, bindikleri deniz uçağının pilotu kalp krizi geçirir ve uçak köpekbalıklarıyla dolu Hint Okyanusu'na çakılır.
Zorlukla kıyısına vardıkları ıssız adada, ilk düşünceleri hayatta kalmaktır. Su, yiyecek, ateş ve barınak bulmak için beraber çalışmak zorunda kalırlar. Günler, haftalara, aylar yıllara dönerken, kazazedeler şiddetli tropik fırtınalar, denizin içindeki tehlikeli canlılar ve T.J.'in kanserinin tekrarlama ihtimali de dâhil birçok sıkıntıyla karşılaşırlar.
Ancak en büyük tehlike adada herkesten çok uzakta, iki kişi yaşamaktır. T.J. adada bir doğum günü daha kutlarken, Anna da, yavaşça yetişkinliğe adım atan bu genç adamla yaşamanın eskisi kadar kolay olamayacağını anlamaya başlar.
"Ada insanı içine çeken, zekice yazılmış bir öykü. Karakterleri son sayfayı çevirdikten sonra bile aklınızdan çıkaramayacaksınız."
-Meira Pentermann-
(Tanıtım Bülteninden)
Otuzlu yaşlardaki İngilizce Öğretmeni Anna Emerson, Maldivlerdeki bir yazlıkta T.J. Callahan'a özel ders vermesi teklif edildiğinde bir an bile tereddüt etmeden bu yaz işini kabul eder. Kütüphanenin yerine tropik bir adada çalışmayı kim istemez ... tümünü göster
"Kızıyla birlikte yuvasına dönüyordu, işbirlikçilerden ve onların Alman efendilerinden uzaktaki özgür topraklara. Hayim yakında onların yanına gelecekti. Flaubert'in 'dünyanın başkenti' diye adlandırdığı İstanbul'da yeni bir yaşama başlayacaklardı."
Hikâye 1939'da, Paris'in "Küçük İstanbul" mahallesinde başlar. Çekingen ve yalnız bir çocuk olan Hannah'nın dünyası, Türkiye'den Fransa'ya göçeden, babası Hayim ve annesi Cecile'den ibarettir. Fakat bir gün delidolu Suzon'la tanışır ve her şey değişir. Hannah ve Suzon ayrılmaz bir ikili olmuştur, yaklaşan savaşın yaydığı tehditkâr hava onların çocuk kalplerine işlemez. Fakat, kaderleri ayrıdır; Suzon'un ve ailesinin hayatında hiçbir şey değişmezken, Hannah dışarı çıktığında göğsüne sarı bir yıldız takmak zorundadır, diğer çocuklar tarafından hor görüldüğü yetmezmiş gibi, "Yahudiler ve köpekler giremez" yazan parklarda oynamak da hayal olmuştur. Evlere baskınlar başlar, tutuklanan aileler bir bilinmeze yollanmaktadır... Türkiye hükümeti Yahudi vatandaşlarını kurtarmak için Paris'ten İstanbul'a tren seferleri düzenler. Hannah ve annesi, kurtuluşlarına giden trene binerken, babasının silueti geride, onu giderek görünmez yapan bir sisin içinde kaybolur...
Ariane Bois hikâyesini, daha çocukken yakın tarihin en acımasız gerçeklerinden birine tanık olmuş annesinin dilinden anlatıyor. Hannah'nın Dünyası merhameti ve ihaneti birlikte yaşamış bir neslin hafızasındaki kayıtları okurlarına açan, dokunaklı bir roman.
"Kızıyla birlikte yuvasına dönüyordu, işbirlikçilerden ve onların Alman efendilerinden uzaktaki özgür topraklara. Hayim yakında onların yanına gelecekti. Flaubert'in 'dünyanın başkenti' diye adlandırdığı İstanbul'da yeni bir ... tümünü göster
Kiraze, 1492 yılında İspanyadan kovulan binlerce Seferad yahudisinin çileli yaşam mücadelesinden yüzyıllık bir kesit sunuyor. Bu insanların kimi Hollandaya, kimi Kuzey Afrikaya, kimi de II. Beyazidin daveti üzerine Osmanlı toprakalrına ulaşabilmenin peşindeydiler. Çoğu, daha yola çıkmadan Engizisyonun acımasız elleriyle ya da yollarda sefalet içinde yok olup gitti. Esther Kira da, ağır zulümlerden geçip İstanbula varabilmiş bir Sefarad Yahudisinin kızıydı. Kısa zamanda hırsı, zekası ve cazibesiyle, Osmanlı sarayını derinden etkileyen Yahudilerin en önünde yer almayı başardı. Önce Hürrem Sultanın yakın ilgisini kazandı, daha sonra Safiye Sultanın akıl hocası, sırdaşı oldu. İktidar, zenginlik ve gücün ne anlama geldiğini biliyordu çünkü. Ama 88 yaşındayken patlayan bir sipahi isyani her şeyin sonu oldu. Bu roman, Sefarad Yahudilerinin yaşadıklarına ışık tutarken, o dönemde Osmanlı ve Avrupa saraylarının dinsel, siyasal ve toplumsal hayatı nasıl etkileyip kontrol ettiğini sergiliyor ve okuru derinden sarsan, muhteşem bir resim çiziyor. Neler yok ki bu resimde: Sultanların ve kralların gerçek yüzleri... Batı-Doğu, Müslüman-Hıristiyan çekişmeleri, ölümcül entrikalar... İsyanlar, ayaklanmalar, yangınlar ve 1509 büyük İstanbul depremi... Lalalar, cariyeler, odaklılar... Aşk, seks, ensest... ve yönetilenlerin tüyler ürperten kaderleri... Kiraze, bu konuda bir Türk yazarın kaleminden çıkmış ilk roman...
Kiraze, 1492 yılında İspanyadan kovulan binlerce Seferad yahudisinin çileli yaşam mücadelesinden yüzyıllık bir kesit sunuyor. Bu insanların kimi Hollandaya, kimi Kuzey Afrikaya, kimi de II. Beyazidin daveti üzerine Osmanlı toprakalrına ulaşabilmenin ... tümünü göster
Cennetin rengi nedir? Sonsuz Mavi… Saflığın temsili Beyaz… Huzurun diğer adı Yeşil…
Peki sizin renginiz nedir?
Sophie Duncan herkesin hayalini kurduğu bir hayatı yaşıyordur. Başarılı olduğu bir işi, mutlu bir yuvası ve bu yuvayı neşesiyle taçlandıran bir de iki yaşında kızı vardır. Ancak bir gün aldığı bir haberle tüm dünyası altüst olur. O zamana kadar yaşadığı hayatın bir yalandan ibaret olduğunu anlayan Sophie, artık kaderini karşılama vaktinin geldiğinin farkındadır. Yok saydığı annesiyle yüzleşerek geçmişindeki sırların kilidini açacaktır. Ve öyle bir an gelecektir ki gerçekten yaşamakla sevmenin ne demek olduğunu doğaüstü bir olayla keşfedecektir.
Cennetin Rengi her zaman umut vardır dedirten muhteşem bir hikâye. Aşkın gücünü, kendini yeniden keşfetmeyi, kalp kırıklığını ve iyileşmeyi anlatan bu romanı okurken, sayfaların akıp gittiğini anlayamayacaksınız.
“Bu kitap tam anlamıyla yürek burkuyor.”
Romantic Times
Cennetin rengi nedir? Sonsuz Mavi… Saflığın temsili Beyaz… Huzurun diğer adı Yeşil…
Peki sizin renginiz nedir?
Sophie Duncan herkesin hayalini kurduğu bir hayatı yaşıyordur. Başarılı olduğu bir işi, mutlu bir yuvası ve bu yuvayı neşesiyle taçlan... tümünü göster