Bir gün blog sayfalarını gezerken bir den bu kitabın tanıtım yazısına denk geldim ve kapağı çok hoşuma gitti. “Bu Günün Gençleri Niçin Bu Kadar Özgüvenli Ve İddialı Fakat Bir O Kadar Da Depresif Ve Kaygılı?” şeklinde birde alt başlık yazısı vardı. Üniversitede görev yapıyor olmam ve aynı zamanda ders anlatmam nedeniyle günümüz neslini yakından tanımak istiyordum. Çünkü her an onlarla iç içesiniz ve onları tanımadan bir şey öğretemezsiniz. Hemen bu kitabı okumaya karar verdim ve sipariş ettim. Kaknüs yayınlarından çıkmıştı ve 3. baskısı yapılmıştı. Kitap 380 sayfaydı ve 8 bölümden oluşuyor. Bu bölümler;
• Onaylanmaya İhtiyacımız Yok: Toplum Kurallarının Çöküşü
• Tek Kişilik Ordu: BEN
• İstediğiniz Her Şey Olabilirsiniz
• Endişe Çağı (Depresyon ve Yalnızlık) Gergin Nesil
• Evet, Doğru; Denemenin Faydası Yok İnancı
• Cinsellik: Tutucu Nesil Dejenere Nesille Tanışıyor
• Eşitlik Devrimi: Azınlıklar, Kadınlar, Geyler, Lezbiyenler
• Kendi Bilgimize Başvuralım: İş Dünyasının Geleceği ve Gençlerin Geleceği
(kitabı ilk elime aldığımda içindekiler kısmına baktım ve gerçekten çok merak uyandırıcı bölümleri vardı)
Gençlerde artık hiç saygı kalmadı! Ne büyük biliyorlar ne küçük! Gibi yakarışlar; ne olacak bu gençliğin hali, bunlar nasıl bir anne ve baba olacaklar? Gibi sorular günlük hayatımızda sıkça duyduğumuz şeylerdir. İşte bu kitap tamda bu serzenişlerin ve soruların cevabını bulmaya çalışıyor. Gerçekten de gençliği anlamada adeta bir kullanma kılavuzu niteliğinde bir kitap. Zaten yazar araştırmacı, psikolog, öğretim görevlisi ve dünya çapında seminer veren bir konuşmacı.
Bu kitap nesil farklılıkları ilgili 1,3 milyon genç hakkında bilgilere dayanan 12 araştırmanın sonuçlarını içeriyor. 1970, 1980, 1990’larda doğmuş “ben nesli” diye adlandırılan nesil ve ABD’de 2. Dünya savaşından sonra bebek nüfusundaki artıştan dolayı “patlama nesli” olarak adlandırılan nesiller arasındaki değişimleri ele alıyor. Kişilikteki ve davranışlardaki değişime dayalı deneysel çalışmalar kitabın bel kemiğini oluşturuyor. Ben nesli önceki nesillerden hangi yönüyle ayrılıyor. Tabiki kitap Batıdaki gençlik üzerine inceleme yapıyor, o yüzden odak grubu Türkiye’de biraz daha gecikme ile gerçekleşiyor olabilir. 1970,1980,1990 Türkiye’de 1980, 1990 ve 2000 gibi bir sapmaya karşılık gelebilir. (Ne de olsa Batıyı biraz geriden takip ediyoruz).
Kitabın önsözünde Psikiyatr Dr. N. Mustafa Merter şöyle bir tespit yapıyor: “ABD’den başlayarak, tüm dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi manada ruh sağlığını yitiriyor. Twenge, kendisi de Amerikalı olmasına rağmen çok açık konuşuyor. Sadece gelişmiş batı ülkelerinde değil bütün dünyada genç nesil Amerikan medeniyetinin etkisine maruz kaldığı oranda, atalarından ve ailelerinden gelen ahlaki değerlere karşı çıkıp isyan edecek. Bu değerlerin yitirilmesinin bedeli ise çok ağır: bulaşıcı hastalık derecesinde yaygın bir narsisizm/ enaniyet, hayali bir iyimserlik, gittikçe artan oranlarda genel kaygı ve depresyon”. (içimden kahrolsun Amerika sloganı atmak geldi ).
Bu tespit doğru bir tespittir ve kitabın sloganı ise: ”Bu günün gençleri niçin bu kadar özgüvenli ve iddialı fakat bir o kadar da depresif ve kaygılı”. Bu sloganın cevabını herkes merak ediyor. Yazar bu konu hakkında ipucu vererek kitaba başlıyor. Yazar: “ister hoşunuza ya da gitmesin yaşayacağınız kültürü doğduğunuz zaman belirler” diyor. Yazara göre; bu kültürün içinde dünya olayları, sosyal eğilimler, ekonomik gerçekler, davranış kuralları, hayata bakış açısının yanı sıra popüler kültürün iniş ve çıkışları vardır. Araştırmalara göre doğduğunuz dönem karakterinizi içinde yetiştiğiniz aileden daha çok etkiliyor. Atasözünün de dediği gibi; “ insan içinde yaşadığı çağa babasına benzediğinden daha çok benzer”. Örneğin bebek patlaması nesli her şeyi toplu yapıyordu ve 21 yaşına gelmeden evleniyordu. Ancak ben nesli ise “bireyin sadece kendine odaklanması fikrini” benimsiyor ve “en büyük aşk insanın kendisini sevmesidir”, “hepimiz özeliz”, “başka birini sevmeden önce kendini sevmek zorundasın ”gibi cümleler kurmaktan kaçınmıyorlardı. (Ben prensesim, bu günde çok güzel oldum, harikayım gibi cümlelerle bende sosyal medyada çok karşılaşıyorum).
Devamı için erkancakir.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
Bir gün blog sayfalarını gezerken bir den bu kitabın tanıtım yazısına denk geldim ve kapağı çok hoşuma gitti. “Bu Günün Gençleri Niçin Bu Kadar Özgüvenli Ve İddialı Fakat Bir O Kadar Da Depresif Ve Kaygılı?” şeklinde birde alt başlık yazısı vardı. Ün... tümünü göster
ABD'den başlayarak bütün dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil, şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi mânâda ruh sağlığını yitiriyor. Amerikan medeniyetinin etkisine maruz kaldığı oranda, atalarından ve ailelerinden gelen ahlaki değerlere karşı çıkıp isyan ediyor. Bu değerlerin yitirilmesinin bedeli ise çok ağır: Bulaşıcı hastalık derecesinde yaygın bir narsisizm/enaniyet, hayalî bir iyimserlik, gittikçe artan oranlarda genel kaygı ve depresyon.
Bugün 18 ilâ 35 yaşında olan yeni nesli mercek altına yatıran bu çalışma, sosyolag-araştırmacı Jean M. Twenge'nin 14 yıl süren araştırmalarına dayanıyor. Özgüvenin başarıdan çok daha önemli olduğu prensibine göre yetiştirilen bu gençler, kendilerini her şeyin üzerinde konumlandırmaya şartlandırılmış. Her hayalin gerçekleşebileceğine yürekten inanıyorlar. Fakat aynı zamanda hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmeye hiç de hazırlıklı değiller. Son 40-50 yılda 14-16 yaş ergenlerde ve lise öğrencilerinde "Ben değerliyim" düşüncesindeki artış, %86. Kaygı artış oranı %85. İntiharlar ise ikiye katlanmış durumda. Anlaşılan şu ki eğer âcil tedbirler almazsak gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil/narsist, zevkperest/hedonist, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz. Bu çocuklar evlenmeyecek, aile kurmayacak, istikrarlı bir şekilde çalışmayacak ve medyanın kendilerine sunduğu hayalî değerlerle yetinecekler. Bütün dünya sessizce ama kesin bir şekilde bir açıkhava tımarhanesine dönüşüyor.
Pozitivizmi, indirgemeciliği, yatay nedenselliği, bilimsel materyalizmi anlamadan bu gidişatı, yani küresel intiharı anlayamayız. Ancak paradigmanın dışına çıkıp, tıpkı bir balığın akvaryumun dışından akvaryumu izlediği gibi, aklına tapan delilerin dolaştığı bu tımarhaneye bakarsak belki bilip de unuttuklarımızı tekrardan hatırlarız. Ve çok küçük bir ayrıntı: Düşünce yapımız, ideolojimiz, inancımız veya inançsızlığımız ne olursa olsun, söz konusu olan, geleceği tehlikeye girmiş canımız, cananımız, bizim çocuklarımız...
Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, Benötesi Psikoloji Derneği Başkanı
ABD'den başlayarak bütün dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil, şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi mânâda ruh sağlığını yitiriyor. Amer... tümünü göster
ABD'den başlayarak bütün dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil, şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi mânâda ruh sağlığını yitiriyor. Amerikan medeniyetinin etkisine maruz kaldığı oranda, atalarından ve ailelerinden gelen ahlaki değerlere karşı çıkıp isyan ediyor. Bu değerlerin yitirilmesinin bedeli ise çok ağır: Bulaşıcı hastalık derecesinde yaygın bir narsisizm/enaniyet, hayalî bir iyimserlik, gittikçe artan oranlarda genel kaygı ve depresyon.
Bugün 18 ilâ 35 yaşında olan yeni nesli mercek altına yatıran bu çalışma, sosyolag-araştırmacı Jean M. Twenge'nin 14 yıl süren araştırmalarına dayanıyor. Özgüvenin başarıdan çok daha önemli olduğu prensibine göre yetiştirilen bu gençler, kendilerini her şeyin üzerinde konumlandırmaya şartlandırılmış. Her hayalin gerçekleşebileceğine yürekten inanıyorlar. Fakat aynı zamanda hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmeye hiç de hazırlıklı değiller. Son 40-50 yılda 14-16 yaş ergenlerde ve lise öğrencilerinde "Ben değerliyim" düşüncesindeki artış, %86. Kaygı artış oranı %85. İntiharlar ise ikiye katlanmış durumda. Anlaşılan şu ki eğer âcil tedbirler almazsak gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil/narsist, zevkperest/hedonist, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz. Bu çocuklar evlenmeyecek, aile kurmayacak, istikrarlı bir şekilde çalışmayacak ve medyanın kendilerine sunduğu hayalî değerlerle yetinecekler. Bütün dünya sessizce ama kesin bir şekilde bir açıkhava tımarhanesine dönüşüyor.
Pozitivizmi, indirgemeciliği, yatay nedenselliği, bilimsel materyalizmi anlamadan bu gidişatı, yani küresel intiharı anlayamayız. Ancak paradigmanın dışına çıkıp, tıpkı bir balığın akvaryumun dışından akvaryumu izlediği gibi, aklına tapan delilerin dolaştığı bu tımarhaneye bakarsak belki bilip de unuttuklarımızı tekrardan hatırlarız. Ve çok küçük bir ayrıntı: Düşünce yapımız, ideolojimiz, inancımız veya inançsızlığımız ne olursa olsun, söz konusu olan, geleceği tehlikeye girmiş canımız, cananımız, bizim çocuklarımız...
Psikiyatr Dr. Mustafa Merter, Benötesi Psikoloji Derneği Başkanı
ABD'den başlayarak bütün dünyaya yayılan, tarihte eşi benzeri görülmemiş, kitlesel bir yozlaşma süreci ile karşı karşıyayız. Geleceğin teminatı olan genç nesil, şaşırtıcı bir hızla dengesini kaybediyor, ciddi mânâda ruh sağlığını yitiriyor. Amer... tümünü göster
Akıcı ve Eleştirel
Ahmet Şerif İzgören'in bir kaç kitabını okudum ama en çok bu kitabında siyasi yönden öne çıktığını ve eleştirdiğini gördüm. Kitap ülkemizde yaşanan bir çok olayı ve hikayeyi anlatmış. Kendi toplumumuzdan bu tür hikayeleri duymak hoş. Ancak bir biri ardına bir çok hikaye anlatıldığı için akılda kalması zor. Okurken çok zevk veren bir kitap ancak bir süre geçtikten sonra akılda pek bir şey kalmıyor. Genel itibari ile bir solukta zevkle okunacak bir kitap.
Akıcı ve Eleştirel
Ahmet Şerif İzgören'in bir kaç kitabını okudum ama en çok bu kitabında siyasi yönden öne çıktığını ve eleştirdiğini gördüm. Kitap ülkemizde yaşanan bir çok olayı ve hikayeyi anlatmış. Kendi toplumumuzdan bu tür hikayeleri duymak h... tümünü göster
Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye yazdım, toplumsal gelişin. Etrafa da gram katkınız olsun.
- Ahmet Şerif İzgören
Diğer kitaplarından farklı olarak, yazar bu kitabında girişimcilik, iş kalitesi, dürüstlük, yurt sevgisi ve hoşgörü değerlerini vurgulayarak okuru toplumsal gelişime davet ediyor.
Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye yazdım, toplumsal gelişin. Etrafa da gram katkınız olsun.
- Ahmet Şerif İzgören
Diğer kitaplarından farklı olarak, yazar bu kitabında girişimcilik, iş kalitesi, dürüstlük, yurt sevgisi ve hoşgörü değerlerini vurgulay... tümünü göster
Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye yazdım, toplumsal gelişin. Etrafa da gram katkınız olsun.
- Ahmet Şerif İzgören
Diğer kitaplarından farklı olarak, yazar bu kitabında girişimcilik, iş kalitesi, dürüstlük, yurt sevgisi ve hoşgörü değerlerini vurgulayarak okuru toplumsal gelişime davet ediyor.
Bu kitabı kişisel gelişmeyin diye yazdım, toplumsal gelişin. Etrafa da gram katkınız olsun.
- Ahmet Şerif İzgören
Diğer kitaplarından farklı olarak, yazar bu kitabında girişimcilik, iş kalitesi, dürüstlük, yurt sevgisi ve hoşgörü değerlerini vurgulay... tümünü göster