"Are you there, Satan? It's me, Madison," declares the whip-tongued eleven-year-old narrator of "Damned,""Chuck Palahniuk's subversive new work of fiction. The daughter of a narcissistic film star and a billionaire, Madison is abandoned at her Swiss boarding school over Christmas, while her parents are off touting their new projects and adopting more orphans. She dies over the holiday of a mari-juana overdose--and the next thing she knows, she's in Hell. Madison shares her cell with a motley crew of young sinners that is almost too good to be true: a cheerleader, a jock, a nerd, and a punk rocker, united by fate to form the six-feet-under version of everyone's favorite detention movie. Madison and her pals trek across the Dandruff Desert and climb the treacherous Mountain of Toenail Clippings to confront Satan in his citadel. All the popcorn balls and wax lips that serve as the currency of Hell won't buy them off.
This is the afterlife as only Chuck Palahniuk could imagine it: a twisted inferno where "The English Patient" plays on end-less repeat, roaming demons devour sinners limb by limb, and the damned interrupt your dinner from their sweltering call center to hard-sell you Hell. He makes eternal torment, well, simply divine...
"Are you there, Satan? It's me, Madison," declares the whip-tongued eleven-year-old narrator of "Damned,""Chuck Palahniuk's subversive new work of fiction. The daughter of a narcissistic film star and a billionaire,... tümünü göster
18. yüzyıl Portekizinin gizemli dünyasında geçen bu romanda, savaşta sol elini kaybetmiş bir er olan Balthazar ile dünyada herkesten fazla şey görebilen Blimunda adlı bir kadının aşkı, dev bir manastır ile birlikte inşa edilir. Manastırı inşa ettiren Kral V. Dom Joaonun hınzırlığına bile de kuşlardan yükseğe uçup Tanrıya ulaşmaya niyet etmiş bir rahibin, Padre Bartolomeu Lourençonun, günahkar ruhu eklenince işler iyice sarpa sarar. Rahip bu amacına ulaşmak için uçan bir aygıt icad eder. Rahibin icad ettiği bu aygıtın adı Passaroladır. Passarola, Baltasar, Blimunda ve Padre Bartolomeu Lourençoyu sonsuza dek dost kılacaktır. Yıldızları gökte tutanın insan iradesi olup olmadığını merak edenler Saramagonun yanıtına kulak vermeli....
18. yüzyıl Portekizinin gizemli dünyasında geçen bu romanda, savaşta sol elini kaybetmiş bir er olan Balthazar ile dünyada herkesten fazla şey görebilen Blimunda adlı bir kadının aşkı, dev bir manastır ile birlikte inşa edilir. Manastırı inşa ettiren... tümünü göster
Tolkienin en önemli çalışması olarak kabul edilen Silmarillion, onun yarattığı dünyanın özüdür. Kökleri Hobbitten öncesine uzanır ve Yüzüklerin Efendisinde şekillenmeye başlayan bir dünyanın yaratılış öyküsünü barındırarak, tüm Tolkien eserlerinin üzerine yerleşebileceği bir yapı oluşturur. Yaşamı boyunca üzerinde çalışmayı terk edemediği ve giderek büyüyüp gelişen bu eser ancak ölümünden dört yıl sonra oğlu tarafından yayımlanabildi. Elflerin en beceriklisi olan Feanorun yarattığı üç Silmarilin çalınmasıyla birlikte kadim dünyanın en kederli olayları gelişmeye başlar. Silmarillion, Elflerin tanrılara isyan ederek Orta Dünyaya sürülmelerini; orada insanlar ve Cücelerle birleşerek tanrıların en kötüsüne, Morfotha karşı verdiği umutsuz savaşı anlatır.
Tolkienin en önemli çalışması olarak kabul edilen Silmarillion, onun yarattığı dünyanın özüdür. Kökleri Hobbitten öncesine uzanır ve Yüzüklerin Efendisinde şekillenmeye başlayan bir dünyanın yaratılış öyküsünü barındırarak, tüm Tolkien eserlerinin üz... tümünü göster
Sanırım Yerdeniz Büyücüsünün en çocuksu yanı, konusu: Büyümek. Büyümek, benim yıllarımı alan bir süreç oldu; bu süreci otuz bir yaşımda tamamladım ne kadar tamamlanabilirse; o yüzden de çok önemsiyorum. Çoğu genç de önemser. Ne de olsa esas işleri budur: Büyümek. Ursula K. Le Guin
Sanırım Yerdeniz Büyücüsünün en çocuksu yanı, konusu: Büyümek. Büyümek, benim yıllarımı alan bir süreç oldu; bu süreci otuz bir yaşımda tamamladım ne kadar tamamlanabilirse; o yüzden de çok önemsiyorum. Çoğu genç de önemser. Ne de olsa esas işleri ... tümünü göster
Konusu çok ilgi çekici olmasına rağmen dolaylı anlatım tarzı konuya adapte olmayı zorlaştırıyor bence. Olay örgüsünü beğenmeme rağmen kitabın içine giremediğimi hissettim.
Konusu çok ilgi çekici olmasına rağmen dolaylı anlatım tarzı konuya adapte olmayı zorlaştırıyor bence. Olay örgüsünü beğenmeme rağmen kitabın içine giremediğimi hissettim.
Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo'dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı. Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin'in, Goldmann ve Goodman'ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlakî ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır.
Ursula K. Le Guin...
"Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrimi satın alamazsınız. Devrimi yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir." Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor. İsimlerini toplumlarının kurucusu olan Odo'dan alıyorlar; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen... tümünü göster