Arbre gezegeninde, dışarının tahrip edici etkilerinden etrafına çevrilmiş yüksek duvarlarla korunan bir düzenin Matik ortamında kadın ve erkekler teknolojiden uzak, sade ve sakin bir hayat sürmektedir. Bilim ve felsefenin öğrenildiği, öğretildiği ve yaşandığı bu dünyanın kapıları, duruma bağlı olarak yılda, on yılda ya da yüzyılda bir on gün gibi, belli aralıklarla açılarak kültürlerarası iletişime izin verilmektedir. Fraa Erasmas parlak bir avuttur, farklı dünyaların getireceklerinden korkmaz; tam tersine, açmaması gereken kapıları açmakla sıra dışı bir cesaret örneği gösterir.
Gökyüzünde beliren bir cisim ve ardından gelişen olaylar sonucunda Fraa Erasmas, dış dünyada bırakmak zorunda kaldığı benliğiyle ve kendisinden koparılan sevdiğiyle tekrar birleşeceği zorlu bir yolculuğa çıkar. Bu yolculukta onu kutupların dondurucu soğuğu, kendisini linç etmeye çalışan kana susamış bir güruh, tehlikeli bir uzay yolculuğu beklemektedir.
Bir kitap düşünün, her şeyin hızla tüketildiği bir dünyanın karşısına yavaşlamayı ve uzun vadeli düşünmeyi koyan küresel bir düşünce akımının başucu kitabı olsun. Bir roman düşünün, felsefe tarihini, dünya tarihini, bir gelecek dünya tahayyülünü, bir geçmiş dünya eleştirisini, bilime dair ahlaki bir dersi, kuantum dünyasının sırlarına açılan bir kapıyı anlatsın bize.
İşte bunların hepsidir Anathem. Ama her şeyden önce, soluksuz okuyacağınız bir macera, bir aşk ve benlik arayışı romanıdır Anathem. Bence bu şahane bir roman. Lütfen yarıda bırakmayın! Bu kitabın çok yoğun olduğu söyleniyor; biliyorum, çok kişi pes edecek. Lütfen yapmayın! Eğer bırakırsanız çok şey kaçırmış olacaksınız.
-Andrew McKie, Telegraph-
Arbre gezegeninde, dışarının tahrip edici etkilerinden etrafına çevrilmiş yüksek duvarlarla korunan bir düzenin Matik ortamında kadın ve erkekler teknolojiden uzak, sade ve sakin bir hayat sürmektedir. Bilim ve felsefenin öğrenildiği, öğretildiği ve ... tümünü göster
“Abi şimdi diyelim kadın benim yanımda oturuyor, vol söylemezsen kalkar. Kalksa misal ortamda bir sürü orospu çocuğu oturuyor, onlar hele aran birileriyle bozuksa, belki adamın niyeti o değil ama gider oraya oturur diye düşünürsün, kalkmasın dersin. Kadın bunu bilir, garson senin aran kiminle bozuk bunu bilir, zaten garson dediğin adam orospu çocuğunun önde gideni, bir dönüm içinde kırk tazı yakalayamaz. Şimdi kadın bir de senin masana oturunca, hele sen iki üç akşam oraya gidip, bir şeyler söylemişsen, yani yatırım yapmışsan, vazgeçemezsin.”
Taşrada gece hayatının bir panoraması… Ekonomi-politik dinamiğinden eğlence kültürüne, davranış kodlarına, raconlarına… Osman Özarslan, taşrada bir modernlik deneyiminin de mekânı olan gazino ortamının derin bir analizini yapıyor.
Analizin odağında, erkeklik var. Erkekliğin inşasında, gece hayatı ve eğlence kültürünün işlevini anlatıyor kitap. Kadın bedeni üzerinden ve parayla/harcamayla “kanıtlanan” bir erkeklik performansının zengin –ve acıklı- bir tasviriyle karşılaşıyoruz. Cömertlik jestleriyle, yakışıklı veya “belalı” imgesiyle ve türlü marifet sergileyerek gerçekleştirilen o performansı, yazar bir “erkeklik müzayedesine” de benzetiyor. Garsonların, fedailerin yanı sıra konsomatrislerin dünyası da yansıyor çalışmaya. Onların bu erkeklik inşasındaki rolleri yanında, kendi stratejileri var.
Sadece konusuyla değil, çok yönlü ve ince bakışıyla da renkli bir çalışma.
“Abi şimdi diyelim kadın benim yanımda oturuyor, vol söylemezsen kalkar. Kalksa misal ortamda bir sürü orospu çocuğu oturuyor, onlar hele aran birileriyle bozuksa, belki adamın niyeti o değil ama gider oraya oturur diye düşünürsün, kalkmasın dersin. ... tümünü göster
- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?
- Para neden herkesin güvendiği tek şey?
- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?
- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?
- Geleceğin dini bilim mi?
- İnsanların miadı çoktan doldu mu?
100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?
Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens, tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.
Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?
- Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?
- Para neden herkesin güvendiği tek şey?
- Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?
- Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutlulu... tümünü göster
Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.
Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.
Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?
Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sad... tümünü göster
1939'da yarım milyon Amerikalı, akıl sağlığı bozuk olduğu düşünülerek tedavi altına alınır. 1951'e gelindiğinde ise, bu sayı üçe katlanır. Sebep nedir peki? Atom çağının yarattığı endişe mi? Dinin başarısızlığı mı? Yetersiz seks mi? Yoksa aşırı seks mi? Radyoaktif atıklar, televizyon ya da UFO'lar olabilir mi? Belki de, aşırı refah?
Sonuçta buna çözüm bulunmalıdır ve bunu yapacak, şizofreniyi, depresyonu, daha doğrusu bu eski moda, uygunsuz tuhaflığı tedavi edecek sihirli formülü bulacak ilk kişi, üne ve paraya kavuşacaktır.
Romanda karşımıza Dr. William Friedrich olarak çıkan ABD'li ünlü psikiyatr Dr. J. R. Wittenborn buna talip olur. Ne var ki, işler planladığı gibi gitmez. Doktorumuzun deneklerden birine mutluluk veren mucizevi ilacı diğerini çıldırtır. Öyle ki, Friedrichleri kaçtıkça kovalayan hayalet Casper Gedsic, ilacın etkisindeyken cinayet işler...
1939'da yarım milyon Amerikalı, akıl sağlığı bozuk olduğu düşünülerek tedavi altına alınır. 1951'e gelindiğinde ise, bu sayı üçe katlanır. Sebep nedir peki? Atom çağının yarattığı endişe mi? Dinin başarısızlığı mı? Yetersiz seks mi? Yoksa a... tümünü göster
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Heinrich Böll'ün Babasız Evler adlı romanı, savaşın dehşetini değişik bir bakış açısından sergiler. Kitapta savaş, cephelerden değil, fakat 'sonrasında', savaşın bitiminin ardından, o savaşta ölmüş babaların ve kocaların geride bıraktıkları insanların evlerinden yola çıkılarak anlatılır. Bu bakış açısından dış dünyada 'bitmiş' olan savaş, babasız ve kocasız kalmış olanlar için hâlâ ve belki de çok daha korkunç bir biçimde sürmektedir. Çocukların ve dulların 'yeni' yalnızlıkları, genelde yıkıma sürüklenmiş bir toplumda bireysel yıkımların üstesinden gelebilmenin zorluğu ve kimi zaman da olanaksızlığı, 'savaştan sonraki savaş' ın temel sorunlarıdır. Heinrich Böll'ün Babasız Evler'i, barışla son bulamayan savaşların sonrasız öyküsüdür.
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Heinrich Böll'ün Babasız Evler adlı romanı, savaşın dehşetini değişik bir bakış açısından sergiler. Kitapta savaş, cephelerden değil, fakat 'sonrasında', savaşın bitiminin ardından, o savaşta ölmüş babaların... tümünü göster
farniente şu anda kitap okumuyor.