Yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?
"aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım? Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi?"
Başına buyruk haliyle; hataları, sevapları, acıları, sakarlıkları, sonsuz içtenlikteki aşkları ve zaaflarıyla hepimizden bir şeyler taşıyan, ama aynı ölçüde özgün, benzersiz bir karakter, Handan… 70'lerin çocuğu Handan, hayatının son derece hassas bir noktasında (yaralı bereli orta yaşında), Halide Edib Adıvar'ın ölümsüz eseri Handan'ın eşliğinde bir keşif, bir hesaplaşma yolculuğuna çıkmaya zorlanır. Bu yolculuk ki aşklar, aldatmalar, aldanmalar, ölümler ve entrikalardan geçecek, dahası, İstanbul'un tarihinin en hareketli, en renkli ve en "gazlı" günlerini, hem de tam ortadan kat edecektir…
Ayşe Kulin her güçlüğe, her şarta göğüs geren ve "asla pes etmeyen" bir kadının, Handan'ın sıra dışı, şakrak ve capcanlı hayat mücadelesine davet ediyor okurları.
(Tanıtım Bülteninden)
Yalnız bir kadın mutlu olabilir mi?
"aşklarını kendileri yaratır, sonra da elleriyle yok mu ederdi bütün kadınlar, yoksa ben mi böyle tuhaftım? Yalnız bir kadın güçlü olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi?"
Başına buyruk haliyle; hatal... tümünü göster
BUKET UZUNERin yeni kitabı YOLDA tamamı yollarda geçen hepsi sıradan insanlarin küçük ama sıradışı yol hikâyelerinden oluşuyor.Uzun yolculuklarda yanımızda oturan bir yabancıya bazan en büyük sırrımızı, en tuhaf hikâyelerimizi rahatça anlatırız; çünkü onu bir daha görmeyeceğimizi biliriz. Ama bazan yanımızda oturan gezgin, aslında yollardan hikâyeler toplayan bir yazar olabilir ve bir gün bambaşka bir ad ve renkte kendi hikâyemizi onun sözcükleriyle yazılmış olarak bir kitapta okuyabiliriz... Elbette edebiyatın esirgeyen gökleri , kışkırtıcı rüzgarları ve ürperten yağmurları eşliğinde.
BUKET UZUNERin yeni kitabı YOLDA tamamı yollarda geçen hepsi sıradan insanlarin küçük ama sıradışı yol hikâyelerinden oluşuyor.Uzun yolculuklarda yanımızda oturan bir yabancıya bazan en büyük sırrımızı, en tuhaf hikâyelerimizi rahatça anlatırız; çünk... tümünü göster
Ankara’nın bürokrasi kokan puslu havasında Kuğulu Parkta o sabah genç bir kızın cesedi bulunur. Cinayet olduğu anlaşıldığında adım adım gerilim ve gizemler başlamıştır. Başkentin varoşlarından, sosyetenin kalbine kadar uzanan cinayetler de seri katil öylesine akıllı davranmıştı ki! İşlenen bu cinayetler de ülkenin tüm insanlarını şüpheli yapmıştı. Şimdi bu satırları okuyorsun ya! Bu cinayetlere sende parmak izini bıraktın. Ve artık... SENDE ŞÜPHELİSİN..
Ankara’nın bürokrasi kokan puslu havasında Kuğulu Parkta o sabah genç bir kızın cesedi bulunur. Cinayet olduğu anlaşıldığında adım adım gerilim ve gizemler başlamıştır. Başkentin varoşlarından, sosyetenin kalbine kadar uzanan cinayetler de seri katil... tümünü göster
Cibran, Yakın, Orta ve Uzakdoğu'nun geleneksel öğretileriyle Batı düşüncesini karşılaştırmış, bireysel ve toplumsal olgulara çeşitli sentezler getirmiştir. Yapıtlarında şiirsel bir anlatım kullanmış, Doğu düşüncesini Batı diliyle yazmıştır. Bu nedenle Cibran'ın eserlerini okuyanlar, bir bakıma Peygamberlerin kitaplarını okuyormuş izlenimine kapılırlar. Tıpkı kutsal kitaplardaki gibi yazım büyük önem taşır. Aforizmalarını sanki meydanlarda yüksek sesle okusunlar diye yazmış gibidir. Her kitapta kurgu aşağı yukarı aynıdır. Bir Öğreten bir de ondan Öğrenenler vardır. Konu da az çok aynıdır: Doğa, Toplum ve İnsanoğlu. Bu üçlü her zaman bir bütün içinde ele alınır ve öğreten, Doğanın, Toplumun ve İnsanlığın yasalarını anlatır.
Halil Cibran, gerek şiirlerinde, gerekse resimlerinde İnsanoğlunu ve onun İnsanlığını en yüce doğa olayı olarak ele alır. Evrimlere yürekten inanır. Sizler Doğanın çocuklarısınız der. İnsanlara eziyet edenleri, sömürenleri, aldatanları şiddetle kınar. Ama sömürülenlere de yalnız acıma duygusuyla yanaşmaz: Eğer başınıza bir despot geçmişse bunun sorumlusu sizlersiniz; Yüce Yaratan, alnınıza diktatörleri yazmamıştı, bunu sizler kendi kendinize yazıyorsunuz, der. İnsanların, insanlıklarına kavuşmak istiyorlarsa, diktatörlere başkaldırmaları gerektiğini savunur.
Sizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizlerin değildirler, Onlar kendini özleyen Hayatın oğulları ve kızlarıdırlar. Sizler oracılığıyla dünyaya gelmişlerdir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşünceleriniz asla. Çünkü onların kendi düşünceleri vardır. Onların vücutlarını çatabilirsiniz ama canlarını asla. Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur ve sizler düşlerinizde bile orayı ziyaret edemezsiniz. Kendinizi onlara benzetmeye çalışabirlirsiniz ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç. Çünkü Hayat ne geriye gider ne de geçmişle ilgilenir.
Cibran, Yakın, Orta ve Uzakdoğu'nun geleneksel öğretileriyle Batı düşüncesini karşılaştırmış, bireysel ve toplumsal olgulara çeşitli sentezler getirmiştir. Yapıtlarında şiirsel bir anlatım kullanmış, Doğu düşüncesini Batı diliyle yazmıştır. Bu n... tümünü göster
‘Tanrım ben ne şanslı bir kadınım, on yıldır evli olmamıza rağmen bana hala çiçekler getiren, beni ilk günkü gibi tutkuyla seven bir kocam var.’’
Nur’un gözü iki gece önce Selim’in getirdiği kırmızı güllere takıldı. Vazoda boyunlarını bükmüş, öylece kendisine bakıyorlardı. Ani bir hareketle kalkıp, misafirlerin şaşkın bakışları arasında gülleri alıp çöpe attı. Kulaklarında hastanedeki doktorun söyledikleri yankılandı. ‘’Yanındaki hanım kadar şanslı değilmiş maalesef.’
‘Tanrım ben ne şanslı bir kadınım, on yıldır evli olmamıza rağmen bana hala çiçekler getiren, beni ilk günkü gibi tutkuyla seven bir kocam var.’’
Nur’un gözü iki gece önce Selim’in getirdiği kırmızı güllere takıldı. Vazoda boyunlarını bükmüş, öyle... tümünü göster