Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamayacağını, ancak anlayarak, empati kurarak bir arada yaşanabileceğini savunuyor.Kırık bir hüznün egemen olduğu bu denemeler, aynı zamanda arada kalanların dünyasına içerden bir bakış...
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamaya... tümünü göster
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamayacağını, ancak anlayarak, empati kurarak bir arada yaşanabileceğini savunuyor.Kırık bir hüznün egemen olduğu bu denemeler, aynı zamanda arada kalanların dünyasına içerden bir bakış...
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamaya... tümünü göster
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamayacağını, ancak anlayarak, empati kurarak bir arada yaşanabileceğini savunuyor.Kırık bir hüznün egemen olduğu bu denemeler, aynı zamanda arada kalanların dünyasına içerden bir bakış...
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamaya... tümünü göster
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamayacağını, ancak anlayarak, empati kurarak bir arada yaşanabileceğini savunuyor.Kırık bir hüznün egemen olduğu bu denemeler, aynı zamanda arada kalanların dünyasına içerden bir bakış...
Nar Çiçekleri, Mehmed Uzunun Türkçe yazdığı, hayatımıza değen dokuz denemeden oluşuyor. Çokkültürlülüğün, azınlık ve öteki olma sorununun, sürgün ve aydın olmanın onulmaz ağırlığının merkezde olduğu bu denemeler, şiddetin ve reddetmenin çözüm olamaya... tümünü göster
Dünya edebiyatının en güçlü kalemlerinden, destansı romanların usta yazarı John Steinbeck bu kez anlatının en zor, en rafine türüne; öyküye yöneliyor. Salinas vadisinin tepelerinden, kanyonlarından, küçük kasabalarından geçerek sıradan insanların küçük, yalın dünyalarından evrensel temalar yaratmayı yine başarıyor. 1930'lar Amerikası'nın hüzünlü ama umutlu, yalnız ama direngen karakterleri; kent ve kır, geçmiş ve gelecek arasındaki çelişkilerle boğuşurken, Steinbeck her zamanki titizliğiyle projeksiyonu yazından çok okura döndürüp, başka tür bir sorgulamaya yöneltiyor.
İnsanın yaşadığı coğrafya, zaman ve mekânla ilişkisini incelikli bir biçimde yansıtan öyküler, uzak, farklı ve bir o kadar da benzer dünyaların kapılarını kimi zaman bir çiçek adı, kimi zaman da küçük bir tasvirle açıyor. Aralarında ödüllü öykülerin bulunduğu, efsanevi Güney Gotiğine de selam duran ve 1938 yılında yayımlanan bu derleme, güncelliğinden hiçbir şey kaybetmeden ilk kez Türkçede…
(Tanıtım Bülteninden)
Dünya edebiyatının en güçlü kalemlerinden, destansı romanların usta yazarı John Steinbeck bu kez anlatının en zor, en rafine türüne; öyküye yöneliyor. Salinas vadisinin tepelerinden, kanyonlarından, küçük kasabalarından geçerek sıradan insanların küç... tümünü göster
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini.. Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.Mesneviyi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin b harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi Bişrev!dir. Yani Dinle! Tesadüf mü dersin ismi Suskun olan bir şairin en kıymetli yapıtına Dinle! diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. Neden? diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla.Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
A. Z. Zahara - Amsterdam, 2007
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?
Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti.... tümünü göster
gılgameş şu anda kitap okumuyor.