Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.
Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...
İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...
Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.
Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan... tümünü göster
Geçmiş... bıraktığın yerde mi hâlâ?
Amin Maalouf'tan unutulmayacak bir "eve dönüş" romanı.
Amin Maalouf'un merakla beklenen yeni romanı Doğu'dan Uzakta, kaderin ve tarihin acımasızlığında terk ettikleri yurtlarına dönen bir grup arkadaşın hikâyesini anlatıyor.
Doğu'dan Uzakta, bir yüzleşmenin romanı: Gençliklerinin en güzel dönemlerini bir arada geçiren, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılan ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi için tekrar ülkelerine dönen bir grup arkadaş... Açıkça belirtilmese de Lübnan İç Savaşı'nın getirdiği yıkımlara ve Ortadoğu coğrafyasının kültürel, tarihsel ve toplumsal sorunlarına dair çok çarpıcı gözlemlere de yer veren Doğu'dan Uzakta'da Maalouf, yine en iyi bildiği şeyi yapıyor: Doğu'yu anlatıyor.
Geçmiş... bıraktığın yerde mi hâlâ?
Amin Maalouf'tan unutulmayacak bir "eve dönüş" romanı.
Amin Maalouf'un merakla beklenen yeni romanı Doğu'dan Uzakta, kaderin ve tarihin acımasızlığında terk ettikleri yurtlarına dönen... tümünü göster
''Neden ben?'' diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...
Hiç Kimse Sıradan Değildir
Markus Zusak
''19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir de arkadaşlarımla kâğıt oynamaya. Başka hiçbir uğraşım, isteğim, hedefim yok. Bir ev arkadaşım var, adı Kapıcı. Kendisi aynı zamanda köpeğim olur ve karşılıklı kahve içmekten büyük keyif alırız. Kısacası sıradanlığın mihenk taşıyım ve bundan şikâyetçi değilim. Ama bir gün posta kutumda bulduğum iskambil kartının, çerçevedeki bu resmi değiştireceğini nereden bilebilirdim ki? ''Hiç'' oluşum, kimliği belirsiz birini rahatsız etmişe benziyor ve belli ki benimle oyun oynamak istiyor. Neden sorusunun cevabı aslında çok basit: umursamak için.
Peki o halde, oyuna hazırım!''
Dilde sadeliği kullanma yeteneğini başarılı bir şekilde ortaya koyan Markus Zusak, Hiç Kimse Sıradan Değildir adlı eğlenceli olduğu kadar düşündüren romanıyla, herkesin yapabileceklerinin ötesine geçebileceğini en sıradan insanlar üzerinden göstererek zekâsını gözler önüne seriyor.
''Zusak dilde abartıdan uzak duran, sadeliği kullanarak hayal dünyanıza girmeyi ustalıkla başaran bir yazar. Hiç Kimse Sıradan Değildir de bu yeteneğini ortaya koyan iyi bir örnek.''
Time Magazine
''Yalın ve akıcı bir dille anlatılan, güzel olduğu kadar etkileyici bir roman.''
Kirkus Reviews
''Olağanüstü bir kitap. Mutlaka okunmalı.''
School Library Journal
''Neden ben?'' diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...
Hiç Kimse Sıradan Değildir
Markus Zusak
''19 yaşındayım, taksi şoförüyüm. Sadece bu işe yarıyorum, bir... tümünü göster
Hayalleri ile hatıraları arasındaki çıkmazın sonuna gelmiş olan faniyim ben.
İçindeki coşkusu ummanlara karışacak kadar gani olan çocuğum ben.
Sırtındaki yük gözlerinden yaş eksik etmeyen ihtiyarım ben.
Yahya’nın sırt döndüğüyüm ben.
Rahmi’nin sevmediğiyim ben.
Rüstem’in kızını vermeyeceğini aşağılayarak ilan ettiğiyim ben.
Analığım Zeliha’nın çocuklarına uzak durmalarını tembihlediğiyim ben.
Muhsin’in iftira attığıyım ben.
Fotoğrafçı çırağının kızlara hava atmak için küçük düşürdüğüyüm ben.
Salih’in kandırdığıyım ben.
Hasan’ın acıyıp kolladığıyım ben.
Zübeyde’nin iğrendiğiyim ben.
Suphi’nin Tekke’de alaya aldığıyım ben.
Pembe’nin yüzüne bakıp canına kıydığıyım ben.
Oğlum Yasin’in bir fare gibi görüp terk ettiğiyim ben.
Genç kızların resmine bakıp “ay” dediği acınası yaratığım ben.
Sırtındaki kamburu gizlediği için geniş kıyafetler giyen bedbahtım ben.
Konya soğuğunda kirli battaniyesinin altında titreyenim ben.
Uçsuz bucaksız bozkırın acınası çobanıyım ben.
Şehirdeki çayevinin kandırılmış ortağıyım ben.
Cadde kenarının elleri kirli boyacısıyım ben.
Lokantaların boyu tezgâha yetişmeyen bulaşıkçısıyım ben.
Bodrum kattaki okey salonunun garsonuyum ben.
Bulduk Tekkesi Efsanesinin meddahıyım ben.
Tekke’deki türbeden kuvvet alan inanmışım ben.
Kör için Peygamber’ini azarlayan Allah’ı Topal Hephaistosla kıyaslayan imansızım ben.
Vücudunu gizleyecek sihirli güçlerinin olmasını isteyen hayalperestim ben.
Kırkkız Mezarına hâkim kayayı kalesi sayacak kadar kendi dünyasına sıkışmış garibim ben.
Aşağılık duygusu başkalarından bir şey istemesini men eden mahcup adamım ben.
Hayır, sahiplerinin kapısına bıraktığı yemeklerle karnını doyuran yüzyılların açıyım ben.
Çöplük kedisini kesip yemeyi aklından geçirecek kadar kendinden geçmiş vahşiyim ben.
Portakal kabuklarıyla karnını doyuran biçareyim ben.
Çalışmayan televizyondan çeşit çeşit seyirlikler çıkarabilen zihni karışık zavallıyım ben.
Halepçe Katliamının intikamını alan cengâverim ben.
Gıda, tarım ve hayvancılık sahasının bakanıyım ben.
2002 Dünya Kupasının yıldız futbolcusuyum ben.
Ömeranlı Aşiretinden Gülfidan’a sevda sözleri söyleyen âşığım ben.
Nobel Edebiyat Ödüllü dünyaca ünlü yazarım ben.
Suriye’yi bir günden az bir sürede dize getiren Genel Kurmay Başkanıyım ben.
Başbakanın bile “ağabey” dediği BUSAM’ın başındaki adamım ben.
Hukuk Fakültesi Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalının başındaki profesörüm ben.
Oscar ödülü almış kabiliyetli büyük artistim ben.
Dünyanın tüm sakatlarının kökünü kazıyan kudretli Osmanlı paşasıyım ben.
Altısında anasının üzerine kuma gelen mahzun çocuğum ben.
Dokuzunda diliyle düşman kovanım ben.
On dördünde üvey kardeşi için çocuk dövdüğü için babasından dayak yiyen ergenim ben.
On altısında tipiye yakalanmış genç çobanım ben.
On sekizinde koyunlarını kurda kaptıran çaresizim ben.
On dokuzunda bir Bozkır Pigmesi olduğunu öğrenen cahilim ben.
Yirmisinde Allah’ı aramaya koyulmuş boşluktaki adamım ben.
Yirmi üçünde canhıraş evlenme telaşına düşenim ben.
Yirmi dördünde analığının kirli sırlarını öğrenenim ben.
Yirmi dokuzunda Kambur Gülfidan’a koca olanım ben.
Otuzunda biricik Yasin’i doğanım ben.
Atmış ikisinde çenesi çözülen ihtiyarım ben.
16 Ocak 2012 gecesinin 03.32 ölüsüyüm ben.
Hayalleri ile hatıraları arasındaki çıkmazın sonuna gelmiş olan faniyim ben.
İçindeki coşkusu ummanlara karışacak kadar gani olan çocuğum ben.
Sırtındaki yük gözlerinden yaş eksik etmeyen ihtiyarım ben.
Yahya’nın sırt döndüğüyüm ben.
... tümünü göster
hayal kırıklığı. Sırf bir yerden sonra toplar diye sabırla okudum ancak, hayır.
hayal kırıklığı. Sırf bir yerden sonra toplar diye sabırla okudum ancak, hayır.
Ruhum sıkıldı okurken hiç sevmediğim bir kurguydu.
Ruhum sıkıldı okurken hiç sevmediğim bir kurguydu.
gnczbn şu anda kitap okumuyor.