"Rab mahirdir ama zalim değildir. Doğa sırlarını sinsiliğinden değil özündeki yüceliğinden dolayı saklar."
- Albert Einstein
1951 sonbaharı: İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein'la tanışmak için Princeton'a gider. Ziyaretinin amacı nükleer silah elde etmektir. Atomla başlayan gizli sohbetleri hızla Tanrı'nın varlığına doğru yönelir. Einstein Tanrı'nın formülünün peşindedir. Dünya düzenini tepe taklak edebilecek bir önemde olduğu için CIA de bu belgenin izini sürmektedir.
Günümüz Kahire'si, Tahrir Meydanı: Kriptolog ve tarih profesörü Thomas Noronha'nın hayatı, çekici İranlı bir kadın olan Ariana Pakravan'ın, çok gizli bir elyazmasını deşifre etmek için yardımını istemesiyle alt üst olur. Albert Einstein imzalı elyazmasının başlığı Tanrı'nın Formülü'dür. Bu formülü deşifre edebilecek tek uzman Noronha'dır. Bunun farkında olan tüm güçlerse Noronha'yı izlemektedir. Kendisiyle birlikte dünyanın da kaderini ilgilendiren bu formül pandoranın kutusuna dönüşmek üzeredir.
Tanrı'nın Formülü, zamanın başlangıcına, evrenin kökenine ve hayatın anlamına dair bu müthiş macerada kuantum fiziğini dinle, Batı felsefesini Doğu mistisizmiyle buluşturan "Tanrı var mı? Doğum ve ölüm nasıl şeyler? Evren sonsuz mu yoksa bir gün yok olacak mı?" gibi insanlığın her zaman üzerine kafa yorduğu sorulara da bir cevap ararken okurlara unutamayacakları bir macerayı da sunuyor.
Tanrı'nın Formülü bilimin hala keşfetmeye çaşlıştığı biricik yer olan dünyadan ve onun başşlangıcı ve sonundan bahsediyor. Hikayenin konusu bilimsel ayrıntılara boğulmadan okuyucuyu ilk sayfadan sonuna kadar ele geçiriyor. Tanrı'nın Formülü sinemaya uyarlanacak kadar güçlü bir görsel algıya sahip. Peki, hikayede ne anlatılıyor? Okuyucuyu bunu kendi başına keşfetme zevkinden mahrum bırakmayacağım. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki kitabı bir kez okumaya başladığınızda elinizden düşüremeyeceksiniz.
- O Primeiro de Janeiro, Portekiz
"Rab mahirdir ama zalim değildir. Doğa sırlarını sinsiliğinden değil özündeki yüceliğinden dolayı saklar."
- Albert Einstein
1951 sonbaharı: İsrail'in ilk başbakanı David Ben Gurion, Albert Einstein'la tanışmak için Princeto... tümünü göster
Yaşamı, varoluşu ve düzeni sorgulayan, okuru büyülü bir yolculuğa çıkartan, yeni bir hayalperest manifesto…
Doğu Yücel’den yaşamı, varoluşu ve düzeni sorgulayan, okuru büyülü bir yolculuğa çıkartan, yeni bir hayalperest manifesto.
Genç iş adamı babasından kalan antika dolmakalemle bir hikâye yazar. Ertesi gün gazetede, yazdığı hikâyenin aynen gerçekleştiğine dair bir haberle karşılaşır. Kahramanımız bu gizemli olayın nedenlerini araştırırken tarihin en iyi saklanmış sırrını öğrenecek, dünyayı değiştirecek anahtarın tek sahibi olacaktır.
Yücel, kalemini, sinematografik bir hikâyeyle tekdüze gerçekliğin tam ortasına saplıyor, sihirli bir dünyanın kapısını aralıyor.
Fantastik ile gerçekliğin sınırlarını zorlayan sürükleyici bir macera…
'Artık bir birliğimiz var. Bir ismimiz yok, birçok ismimiz var. Hayalciler… Sıfırlar… Varolmayanlar… Yoklar… Yarım yamalaklar… Hayalperestler… Olmayanlar… Hiçler… Biz onlar gibi değiliz!'
Yaşamı, varoluşu ve düzeni sorgulayan, okuru büyülü bir yolculuğa çıkartan, yeni bir hayalperest manifesto…
Doğu Yücel’den yaşamı, varoluşu ve düzeni sorgulayan, okuru büyülü bir yolculuğa çıkartan, yeni bir hayalperest manifesto.
Genç iş adamı... tümünü göster
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum kurmasının öyküsü anlatılıyordu. Ama zamanla hayvanların zeki ve iktidar düşkünü önderleri olan domuzlar, devrimi yolundan saptırarak insanlardan daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kuruyorlardı. Bir siyasal yergi başyapıtı sayılan “Hayvan Çiftliği”ni 1949'da “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı roman izledi. Orwell'in bu son kitabı, her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum tehlikesine karşı yürekten bir uyarı niteliğindeydi. Dünyanın sürekli birbiriyle savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altında olduğu düşsel bir gelecekte geçen roman, hem o dönemde hem de sonraki yıllarda çok sayıda okuru derinden etkiledi.
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından biri olan George Orwell, 47 yıllık yaşamına iki başyapıt sığdırdı. “Hayvan Çiftliği” ve “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört”. 1945 yılında yayınlanan “Hayvan Çiftliği”nde, bir grup hayvanın kendilerini sömüren insanla... tümünü göster