Michael Cunningham'ın, Pulitzer ve Oscar Ödüllü Saatler romanından önce yazdığı Dünyanın Sonundaki Ev, iki gençlik arkadaşının, Jonathan ile Bobby'nin çevresinde dönüyor. Dünyanın özgürlük rüzgârlarıyla ayağa kalktığı bir dönem olan 60'lı yılların sonundan başlayarak 80'li yıllara uzanan romanda, sorunlu ailelerden gelen iki gencin istençleri dışında sürüklendiği yol, eşcinsel bir ilişki oluyor. Kendilerinden yaşça büyük ve uçuk, eksantrik, cinsel açıdan sınır tanımaz Clare'in aralarına katılmasıyla da ilişkileri farklı bir boyuta sürükleniyor. Üçlünün paylaşmaya çalıştıkları sıra dışı yaşam, dönemin esrikliği, New York'un başıbozukluğu, her birinin çocukluklarından getirdiği psikolojik yükler ve dünyayı tam anlamıyla farklı biçimlerde algılayışları, romanın hamurunu oluşturuyor. Bobby'den bir bebeği olan Clare'le birlikte bu iki genç, taşrada yaşayan büyük bir aile olmayı deneseler de yaşamın yasalarına ters düşen bir şeyler vardır...
Dünyanın Sonundaki Ev, büyük kentlerdeki yaşamın barındırdığı kırılgan, yoğun ilişkileri öne çıkaran, küçük kentten büyük kente göçen insanları ve ilişkilerini psikolojik boyutuyla ve ruh çözümlemeleriyle yoğuran bir roman.
Michael Cunningham'ın, Pulitzer ve Oscar Ödüllü Saatler romanından önce yazdığı Dünyanın Sonundaki Ev, iki gençlik arkadaşının, Jonathan ile Bobby'nin çevresinde dönüyor. Dünyanın özgürlük rüzgârlarıyla ayağa kalktığı bir dönem olan 60'... tümünü göster
Hayatınızın gerçekten başladığı gün hangisidir? 21 yaşında, hayalinizdeki kızla tanıştığınızda mı başlar, yoksa 11 yaşındaki ilk öpücükle mi? Çocuğunuzun doğumuyla mı, yoksa ilk gençlik yıllarınızda hayatınızla ilgili karar verdiğiniz o anla mı?...Eisner ödüllü ikiz kardeşler Fabio Moon ve Gabriel Ba, Güngezgini'nde (Daytripper) hayatın ta kendisine dair büyülü, gizemli ve bir o kadar da dokunaklı bir hikaye anlatıyor...
Hayatınızın gerçekten başladığı gün hangisidir? 21 yaşında, hayalinizdeki kızla tanıştığınızda mı başlar, yoksa 11 yaşındaki ilk öpücükle mi? Çocuğunuzun doğumuyla mı, yoksa ilk gençlik yıllarınızda hayatınızla ilgili karar verdiğiniz o anla mı?...Ei... tümünü göster
Yaşamın kalitesi, bir günü diğerinden ayıran özelliğinin olmasıdır. Tespih tanelerinde imame dediğimiz daha büyük taneler vardır; burada duraksanır ya da farklı bir şey söylenir. Yaşamın akışında da imameler vardır ve bu imamelerin sayısı yaşamın kalitesini belirler. Bir insanın tespihinde ne kadar çok imame varsa, o insan hayatı o denli zengin yaşıyor; hayatını ve ilişkilerini çeşitlendiriyor demektir. Benim yaşam felsefem de olabildiğince çok ilişki kurmak, dünyanın nesnelerini ve her kesimden insanları olabildiğince tanımaktır. Bunu başardığımı zannediyorum. Bu bana yaşam gücü veriyor, analitik düşünce gücümü artırıyor. Zaten bu yaşam tarzı, biyolojinin genel felsefesine de uygundur. Sadece bir şeye bağlı kalan canlıların ortadan kalkma şansı daha yüksektir. Bu nedenle bu kitabı okuyanlara, yaşamınızı olabildiğince çeşitlendirin, kendi ana çalışma konularınızın dışındaki konularla da olabildiğince ilgilenin derim. Bu kitapta, Prof. Ali Demirsoyun bütün ailesini bir günde yitirişinin acısına ve bu acıyı yaşadıktan sonra hayata nasıl tutunduğuna tanık olacaksınız. Hayatını adadığı doğa sevdasının düşüncelerini, hayata bakışını nasıl şekillendirdiğini ve bu sevdayı gençlere aktarmak için nasıl çabaladığını göreceksiniz. Doğaya tutkuyla bağlı bir gencin kişisel tarihiyle üst üste binen Türkiyenin zorlu tarihinin, onu bir doğaperest profesöre nasıl dönüştürdüğünün öyküsünü, kendi dilinden okuyacaksınız.
Yaşamın kalitesi, bir günü diğerinden ayıran özelliğinin olmasıdır. Tespih tanelerinde imame dediğimiz daha büyük taneler vardır; burada duraksanır ya da farklı bir şey söylenir. Yaşamın akışında da imameler vardır ve bu imamelerin sayısı yaşamın kal... tümünü göster
Kant'ın en değer verdiği öğrencisi ve Nietzsche düşünüşünün şekillenmesinde önemli bir faktör olan Arthur Schopenhauer çalışmalarını "Tüm bilgiler bizim dünyada edindiğimiz tecrübelerden kaynaklanır fakat bizim tecrübelerimiz esas olarak sübjektiftir ve kendi zihnimiz tarafından şekillendirilmiştir taraflı ve önyargılıdır. Bu sebeple gerçek bizim istemimizin uzantısından başka bir şey değildir" görüşünü temel alarak sürdürmüştür.
Bu denemede Schopehauer insan tabiatına bakışını sunuyor bize... Hem de hayli kötümser bir bakış açısı bu. Çünkü Schopenhauer arzunun insanı acıya götürdüğünü ve geçici de olsa bir rahatlamaya giden tek yolun arzularımızdan vazgeçmekle olacağını savunan bir Budistin gözleriyle bakıyor yaşama. Yine burada filozof devlet gibi insan eliyle oluşturulan kurumları insanlığın özgür istem ve yüksek bir karakter ile ahlak anlayışı gibi ideallerini mercek altına alıyor. Ve onların altında yatan bir gerçeği kaderci bir itkinin kültürü zorbalık ile anarşinin sınırlarında çok az yerde mola vererek oradan oraya dolaştırdığını ortaya çıkarıyor.
Felsefe öğrencileri ve on dokuzuncu yüzyıl entellektüalizmiyle ilgilenenlere hayli ilginç gelecek bir okuma şöleni.
Kant'ın en değer verdiği öğrencisi ve Nietzsche düşünüşünün şekillenmesinde önemli bir faktör olan Arthur Schopenhauer çalışmalarını "Tüm bilgiler bizim dünyada edindiğimiz tecrübelerden kaynaklanır fakat bizim tecrübelerimiz esas olarak sü... tümünü göster
Kant'ın en değer verdiği öğrencisi ve Nietzsche düşünüşünün şekillenmesinde önemli bir faktör olan Arthur Schopenhauer çalışmalarını "Tüm bilgiler bizim dünyada edindiğimiz tecrübelerden kaynaklanır fakat bizim tecrübelerimiz esas olarak sübjektiftir ve kendi zihnimiz tarafından şekillendirilmiştir taraflı ve önyargılıdır. Bu sebeple gerçek bizim istemimizin uzantısından başka bir şey değildir" görüşünü temel alarak sürdürmüştür.
Bu denemede Schopehauer insan tabiatına bakışını sunuyor bize... Hem de hayli kötümser bir bakış açısı bu. Çünkü Schopenhauer arzunun insanı acıya götürdüğünü ve geçici de olsa bir rahatlamaya giden tek yolun arzularımızdan vazgeçmekle olacağını savunan bir Budistin gözleriyle bakıyor yaşama. Yine burada filozof devlet gibi insan eliyle oluşturulan kurumları insanlığın özgür istem ve yüksek bir karakter ile ahlak anlayışı gibi ideallerini mercek altına alıyor. Ve onların altında yatan bir gerçeği kaderci bir itkinin kültürü zorbalık ile anarşinin sınırlarında çok az yerde mola vererek oradan oraya dolaştırdığını ortaya çıkarıyor.
Felsefe öğrencileri ve on dokuzuncu yüzyıl entellektüalizmiyle ilgilenenlere hayli ilginç gelecek bir okuma şöleni.
Kant'ın en değer verdiği öğrencisi ve Nietzsche düşünüşünün şekillenmesinde önemli bir faktör olan Arthur Schopenhauer çalışmalarını "Tüm bilgiler bizim dünyada edindiğimiz tecrübelerden kaynaklanır fakat bizim tecrübelerimiz esas olarak sü... tümünü göster
Oscar Wilde adıyla sosyalist kavramının yanyana gelmesi, hele Türkiye gibi bir ülkede, insanları şaşırtabilir. Wilde denince Dorian Gray akla gelecektir; oyunları, masalsı öyküleri akla gelecektir, ama sosyalizm üstüne ne düşündüğünü bilen fazla kişi çıkmayacaktır. Kendini sosyalist görenlerin bu yazıda söylenenleri ciddiye alarak düşünmesi gerekir. Çünkü Wilde gelişkin bir bireysellik çerçevesinde bakıyor sosyalizme. Dolayısıyla söyledikleri, bir hayli yakın Marxın sosyalizm anlayışına. Oscar Wilde kitleler adına bireyselliğe karşı manevi şantaj uygulayacak ahlaçılık biçimlerinden hoşlanmıyor. Marx da sosyalizmi bir ahlakçılık olarak görmekten hiç hoşlanmamıştı. Hatta bunu sık sık abarttığı ve dolayısıyla bir bilimcilik yanıltısına yaklaştığı görülür.
Dünyanın pek çok yerinde sosyalist hareketlerde gelenekçi ahlakçılık biçimleri sosyalist ahlaka karışmış, hatta onun yerine geçmişlerdir. Bu bakımdan Oscar Wildeın tavizsiz söylemi bir panzehir işlevi de görebilir.
- Murat Belge
Oscar Wilde adıyla sosyalist kavramının yanyana gelmesi, hele Türkiye gibi bir ülkede, insanları şaşırtabilir. Wilde denince Dorian Gray akla gelecektir; oyunları, masalsı öyküleri akla gelecektir, ama sosyalizm üstüne ne düşündüğünü bilen fazla kişi... tümünü göster
gunsuluk şu anda kitap okumuyor.