İkra, Murat Serdar Arslantürk'ün Eylül 2012'de Arunas Yayınları'ndan çıkan ikinci Türkçe romanıdır.
Dokuz yaşında, disleksi ve doğuştan konuşma engelli İkra ile annesi Zehra'nın hayatlarından bir kesit olan roman, İkra'nın kendi icadı olan ve romanda gerçek örnekleri verilmiş Sanskritçe, Aramice ve Etrüks Alfabesi gibi eski dillerin alfabelerine benzeyen harflerle tuttuğu günlüklerden oluşmaktadır. Günlüklerdeki gizemli harfleri çözmeye çalışan bir grup bilimadamı, okuyucuya insanlığın sesi söze, sözü harflere ve harfleri yazıya çevirme sürecini anlatmakta ve yazının icadına dair ipuçları vermektedir. İkra bütün alfabelerin ortak sembollere dayandığı tezini ileri sürmekte ve bunu bir çocuğun günlüklerinden yola çıkarak anlatmaktadır.
Yazar kendi geliştirdiği özel bir yazım tekniği kullanarak kitabın içerisine kurgu dışı bir metin gizlemiş ve bu metni oluşturan kelimeleri romanın içerisinden seçmiştir. Metin 412 kelimeden ve 10 paragraftan oluşmakta ve semavi dinlere ait mesajlar barındırmaktadır. Gizli metni oluşturan kelimelerin roman içerisinde sıralı, anlamlı ve bütüncül bir halde yer alma olasılığı 1/117’dir. Bu küçük olasılığa rağmen kelimeler yan yana geldiğinde elde edilen metin, kitabın ana konusunu ve finalini vermektedir.
Seçilen kelimeleri yan yana getirerek gizli metni oluşturmak ve romanı sona erdirmek okuyucuya bırakılmıştır.
İkra, Murat Serdar Arslantürk'ün Eylül 2012'de Arunas Yayınları'ndan çıkan ikinci Türkçe romanıdır.
Dokuz yaşında, disleksi ve doğuştan konuşma engelli İkra ile annesi Zehra'nın hayatlarından bir kesit olan roman, İkra'nın k... tümünü göster
Arkeolog ve kaşif Lara Croft eski kalıntıları, unutulmuş mezarları ve kayıp şehirleri arayarak dünyayı dolaşır. Savaş için özel olarak eğitilmiş ve macera için doymak bilmez bir iştahı olan Lara, kimseye hesap vermez, görevin götürdüğü her yere gider ve tehlikeden hiç çekinmez.Bir Mısır mezarının yıkıntısı altında kalmış olan Lara ölümle karşı karşıyadır. Ta ki kader işin içine girip onu eski bir güç muskasının takibine sürükleyene kadar...Lara Orta Doğu´ya döndüğünde, ölmüş olduğuna dair söylentiler olmasına rağmen radikal dinci Mehdiciler onun Mareish´in Muskası´nı bulduğuna inanmaktadırlar.Hartum Kuşatması´ndan beri kayıp olan muskanın tarif edilemez bir güce sahip olduğu söylenmektedir. Kimi onu ele geçirmek, kimi yok edildiğini görmek istemekte ve iki taraf da amansızca Lara´nın peşindedir.Lara, eğitimli askerler ve lejyonerlerle savaşıp, hepsinin aradığı değerli kalıntıyı bulmaya çalışıyorken tek bir şeyden emin olacaksınız:Dünyanın kaderi onun ellerinde
Arkeolog ve kaşif Lara Croft eski kalıntıları, unutulmuş mezarları ve kayıp şehirleri arayarak dünyayı dolaşır. Savaş için özel olarak eğitilmiş ve macera için doymak bilmez bir iştahı olan Lara, kimseye hesap vermez, görevin götürdüğü her yere gider... tümünü göster
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1994 Orhan Kemal Roman Ödülü Sarduvan, 1944 yılında yayımlandığı zaman, bir anda romancılığımızın temel taşları arasına girmişti. Ancak o yıllarda bu ilginç romanın yayımlanması pek çok sorunu da birlikte getirmişti. Yayıncılar, kitabın bazı bölümlerini sakıncalı bulmuşlar ve yayımlamaya yanaşmamışlardı. Sonunda kitaptan yüz sayfalık bir bölüm çıkarılmış ve kitap eksikli olarak yayımlanmıştı. Bu yaralı durumuyla bile Sarduvan, o günlerde büyük yankılar uyandırmış, büyük övgülerin yanısıra, büyük tepkiler de görmüştü. Değerli romancımız Faik Baysal, romanı baştan sona yeniden gözden geçirdiği gibi, o sakıncalı bulunup atılan bölümleri de ekleyerek ilk kez Sarduvanına kavuşmuş oluyor. Sarduvanın yine büyük bir ilgiyle karşılanacağından hiç kuşkumuz yok.
ALDIĞI ÖDÜLLER: 1994 Orhan Kemal Roman Ödülü Sarduvan, 1944 yılında yayımlandığı zaman, bir anda romancılığımızın temel taşları arasına girmişti. Ancak o yıllarda bu ilginç romanın yayımlanması pek çok sorunu da birlikte getirmişti. Yayıncılar, kitab... tümünü göster
Tebrizin Kış Güneşi romanı, Mevlana Celaleddinin mürşidi Şems-i Tebrizinin öldürülmesinin ardındaki gerçekleri 13. yy. Anadolu Selçuklu atmosferinde ele almakta. Selçuklu sarayı taht ve iktidar savaşları ile sarsılır, Anadolu Moğol işgali altında ezilirken, Başkent Konya da Şems-i Tebrizi ile uğraşmaktadır. Sarayın ve Konya halkının sevip saydığı Mevlana ile aralarına giren Şems adındaki bu sivri dilli adam kimdir?Bir tüccar, bir Kalenderi dervişi, bir veli mi? Yoksa Hasan Sabbahın kalesi Alamuttan gönderilmiş bir casus, asıl görevi davetçilik olan bir Batıni mi? Roman bu sorulara tasavvufun dilinden bir yanıt ararken, cinayetin perde arkasındaki olası siyasi entrika ve hesaplara da göz atar. Aralarında Mevlananın oğlu Alaeddin Çelebinin de olduğu suikast çetesi adım adım cinayete yaklaşırken Şemsin kimliği üzerindeki karanlık aralanmamıştır.Bir nakkaşın hiç görmeden resmettiği bir suret, bir rebab ustasının rebabında yeniden can bulan ses, Buharalı bir tüccarın aynasında gördüğü güzellik ve ölüm ya da kendi korkularını hançerleyen bir katilin hiç susmayan vicdanı ve tıpkı bir kış güneşi gibi karanlık bulutların arkasında parlamaktadır Şems.(Tanıtım Yazısından)Yedi kişi karanlık kanatlı kargalar gibi, sokakların ıssızlığını bela kılıcı gibi biçerek geçti. Yedisinin de birbirine karışan soluklarından ve yalnız kendi soğuk rüzgarlarında savrularak hışırdayan cübbelerinden başka sesleri yoktu. Elleri bir akrep gibi kuşaklarının kıvrımlarına gizlenmiş hançerlerin sapında, döktükleri kanın kızıl ayak izlerinde koşuyordu.Ebül Fazl mescidi yakınlarına geldiklerinde fırtına aç kurtlar gibi şehrin surlarını aşarak minarelerin üzerinde ulumaya, sokak aralarına dalarak evlerin kapılarını bacalarını dişlemeye başladı. Ve kan kokusunun izinden giden azgın canavarlar gibi, güçlü çeneleriyle yedisini birden kaparak, kuyunun olduğu yere doğru sürükledi.
Tebrizin Kış Güneşi romanı, Mevlana Celaleddinin mürşidi Şems-i Tebrizinin öldürülmesinin ardındaki gerçekleri 13. yy. Anadolu Selçuklu atmosferinde ele almakta. Selçuklu sarayı taht ve iktidar savaşları ile sarsılır, Anadolu Moğol işgali altında ezi... tümünü göster
Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına...
Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç bin yıllık gizem...
Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sırrın, binlerce yıl sonra, bir şair tarafından aşkın derin katmanlarına saklanarak korunacağını bilselerdi...
Siruş başlıklı murassa hançerin kabzasına parmak izlerini bırakanlar, daha avuçlarının sıcaklığı gitmeden hançer kınında kan biriktiğini bilselerdi...
Bağdat, İstanbul, Roma, Paris ve diğerleri; kıyılarına vuran yeni aşkın, bütün eski tarihlerini dolduracak yoğunlukta olduğunu bilselerdi...
Bilgeler, katiller, asiller ve sevgililer; ellerinde tuttukları kitabın alev almaya hazır bir aşk külçesine dönüşmek üzere olduğunu bilselerdi...
Şair, ipeksi dizeleri arasına hayaller gibi sakladığı şifrelerin hoyrat ellerde ihtirasla parçalandığını, sonsuzluk şarabına kadeh yaptığı gelincik yapraklarının kinle dağıtıldığını bilseydi...
Ve şimdi kim bilebilir neler olacağını,
Babil uyandığı zaman? ! ..
Gök kubbenin altında insanın ruhunu soyan kötülükler ve giyindiren aşklar adına...
Doğu ak ejder yılında başladı yirmi üç bin yıllık gizem...
Uzayın sonsuzluğuna açılan kapıyı keşfe çıkmış bilge rahipler, uğruna topluca can verdikleri bir sır... tümünü göster
Genç bir kadın, bir sabah kendisini salonunun ortasında, sandalyeye yarıçıplak bağlanmış halde buldu.
Korkmuştu ve şaşkındı, ne ona zarar verilmiş ne de paraları çalınmıştı.
Evine giren adamın giderken düşürdüğü notla bir bilmecenin içine doğru yol almaya başladı.
Önce şehir kütüphanesinin ıssız raflarında bir kitabı aramaya başladı.
Ardından kendini eski uygarlıklara dalmış buldu.
Bir cinayet ve açığa çıkan sırlarla gelişen serüvenin içinde hayatını keşfetti.
Her olay bir rastlantı, bir bağ ve kesişme haline geldi, hayatının anahtarını bulabilecek miydi...
Bir sabah vakti evinin salonunda başlayan bilmece hiç beklemediği bir yerde sonlanacaktı...
Messece kayıp bir kitaptı. Yazıldı ve raftaki yerini aldı.
Peki; sizin Messece'niz nerede?
Genç bir kadın, bir sabah kendisini salonunun ortasında, sandalyeye yarıçıplak bağlanmış halde buldu.
Korkmuştu ve şaşkındı, ne ona zarar verilmiş ne de paraları çalınmıştı.
Evine giren adamın giderken düşürdüğü notla bir bilmecenin içine doğru y... tümünü göster