Akbal, yeni kitabı Tarzan Öldüde bu tür hikâyenin rakipsiz ustası ve temsilcisi iddiasını başarıyla sürdürüyor. Bir eleştirmenin deyişiyle: tekeline aldığı bir alanın tek ustası... Tarzan Öldü, Akbalın aynı düzeydeki ustalığını sürdürdüğü bir öyküler toplamı... Akbal, anıların ve duyguların insan yaşamını biçimlemedeki etkinliğini en derinden duyan yazarlardan biri. DOĞAN HIZLANTarzan Öldü hikâyesi, serüvenlerin yaşandığı çocukluk yıllarının özlemini dile getirir. Bir değişimdir, kişinin yaşamına engel olan. Her yeni gün, bir yeni kişiyi doğurur. Anılar, düşünceler kimi zaman sıralı, kimi zaman sırasız bağlanırlar birbirlerine... Bütün hikâyeler boyunca yalınlığın şiiriyle yüklü bir inlatım alır götürür okuyucuyu kendi dününe... Düşler, özlemler, anılar üşüşür kafasına, değerlendirilir tek tek. Sonra bir tedirginlik kalır geriye. Yaşanmamış olmanın tedirginliği.ATİLLA ÖZKIRIMLI
Akbal, yeni kitabı Tarzan Öldüde bu tür hikâyenin rakipsiz ustası ve temsilcisi iddiasını başarıyla sürdürüyor. Bir eleştirmenin deyişiyle: tekeline aldığı bir alanın tek ustası... Tarzan Öldü, Akbalın aynı düzeydeki ustalığını sürdürdüğü bir öyküler... tümünü göster
Dön Kardeşim, dokuz günde yazıldı. Sadece isyanla değil insana ve geleceğe duyulan güvenle de yazıldı. Bu dokuz güne gazeteciliğe adanmış bir yaşam ve zorbalığa boyun eğmeme kararlılığı sığdırıldı. Mustafa Mutlu aslında dokuz günde sadece işten atılma sürecini ve karşılaştığı tacizleri değil, Türk medyasının dönüşümünü ve basın özgürlüğünün kapalı kapılar ardında geldiği noktayı kaleme aldı. Mutlu yeni kitabı Dön Kardeşim'de medyada yaşanan rezaletler hakkında bilginin ötesinde umut da veriyor. Yozlaşmaya karşı durmanın mümkün olduğunu, her bitişin yeni bir başlangıcı müjdelediğini vurguluyor.
"Dön kardeşim" dediler! "Nasıl?" diye sordum. "Herkes nasıl dönüyorsa öyle dön sen de" diye akıl verdiler. Onlara da söyledim; "dönme organım" bozuk benim, bu yüzden dünyaya geldiğim günden beri hep aynı yönedir yolculuğum: Barışa, sevgiye, adalete, eşitliğe, özgürlüğe, saygıya, insanca yaşama uçarım sadece, ışığa uçan kelebek gibi! Zalim, babam olsa çıkarım karşısına... Sömürüyü, baskıyı, işkenceyi, haksızlığı kaldırmaz yüreğim! Din tacirlerine ve ülkeyi bölmek isteyenlere, fren tutmaz kalemim...
Dön Kardeşim, dokuz günde yazıldı. Sadece isyanla değil insana ve geleceğe duyulan güvenle de yazıldı. Bu dokuz güne gazeteciliğe adanmış bir yaşam ve zorbalığa boyun eğmeme kararlılığı sığdırıldı. Mustafa Mutlu aslında dokuz günde sadece işten atılm... tümünü göster
Jane Austen, 1815'te, 39 yaşındayken tamamladığı Emma'nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir Emma. Bir taşra kasabasındaki üç genç kızın gerçek aşkı arayışını anlatan roman, bir yandan insan yaradılışının zayıf yönlerini, bir yandan da 19. yüzyıl İngiliz toplumunun katı ve ikiyüzlü geleneklerini inceden inceye alaya alır.
Büyük İngiliz şairi Lord Tennyson, Jane Austen'ı, Shakespeare'den sonra en büyük İngiliz yazarı diye nitelemişti. Jane Austen külliyatı, Sir Winston Churchill'in başucundan eksik olmazdı. Yapıtları çoktan Dünya Klasikleri arasındaki yerini almış olan Austen günümüzde İngiliz edebiyatının Mozartı olarak tanınıyor. İngiliz romanının doğuşu 18. yüzyılın ilk yarısında Daniel Defoe, Samuel Richardson ve Henry Fielding'in yapıtlarıyla başlatılırsa da, romanın gündelik yaşamın sıradanlığı içinde sıradan insanları gerçekçi bir bakışla ele alan modern bir türe dönüşmesi Jane Austen'la gerçekleşmiştir.
Austen, altı romanıyla, İngiliz toplumundaki orta sınıf yaşamını edebiyata yansıtmış, aile edebiyatının olanaklarını ortaya koymuştur. Austen'ın romanlarını 18. yüzyıl geleneklerinden çok, modernliğe yakın kılan da kadın kahramanları ile toplumsal çevreleri arasındaki gerilim üstünde yoğunlaşmalarıdır. Nükteli, gerçekçi ve her çağa seslenen üslubunun, böylesine ustaca anlatılan öykülerin ve böylesine güzel kurulmuş romanların verdiği doyumun yanı sıra o modern yaklaşım da Austen'ın yapıtlarının günümüzde bile her türden okura seslenebilmesinin nedenlerinden biridir. Austen'ın romanlarının sağlam yapısı ve dar çevrelerde yaşayan sıradan insanların trajikomik yaşamını tüm çıplaklığıyla sergilemesini sağlayan teknik yetkinliği, günümüz eleştirmenlerini de hayran bırakmaktadır.
Jane Austen, 1815'te, 39 yaşındayken tamamladığı Emma'nın en sevdiği romanı olduğu söyler. Aşk ve Gurur ve Mansfield Parkı gibi romanların yazarının gözbebeğidir Emma. Bir taşra kasabasındaki üç genç kızın gerçek aşkı arayışını anlatan roma... tümünü göster
Tahsin Yücelin Komşular adlı bir hikayesi var. 16 sayfalık hikayeyi okurken, yılların alışkanlığıyla , sevdiğim, ilginç bulduğum, usta işi cümlelerin altını çiziyordum. Hikayeyi bitirip baştan sona yeniden bir gözden geçirince şaşırıverdim: 16 sayfanın bütün satırlarının altını çizmişim. Tahsin Yücel, güzel şiirlerin değiştirilemez, sözcüğü yerinden oynatılamaz biçimlerine benzer bir biçim yaratmış. Tahsin Yüceli, öyküleri, romanları, denemeleri, inceleme ve araştırma yazılarıyla tanıyorsunuz. Komşular adlı kitabında son öykülerini bir araya getirdi. Kitaba adını veren öyküde, apartman komşusu olan bir karı-kocanın kavgasına tanık olan Albay Atmacanın, kavgadan nefret etmesine karşın kendini nasıl da bu kavgaya kaptırdığını, hatta taraf olduğunu, kavganın dayanılmaz çekiciliğine kapılıp neredeyse o karı-kocanın seslerini bekler olduğunu Tahsin Yücel büyük bir ustalıkla işlemiş. Gerek Komşular öyküsü, gerekse öteki dört öykü, Tahsin Yücelin olgunlaşmış öykücülüğünün nefis örnekleri.
Tahsin Yücelin Komşular adlı bir hikayesi var. 16 sayfalık hikayeyi okurken, yılların alışkanlığıyla , sevdiğim, ilginç bulduğum, usta işi cümlelerin altını çiziyordum. Hikayeyi bitirip baştan sona yeniden bir gözden geçirince şaşırıverdim: 16 sayfan... tümünü göster