Hava çok berbattı. Sert ve soğuk bir rüzgar esiyordu. Tanıdık yol, hüzünlü ve karamsar bir manzara çiziyordu. Eskiden Romaya, çiçeklerin açtığı bahar günlerinde giderdi. Şimdi ise durum bambaşkaydı...Defne çelengi almaya ya da bilimsel tartışmalara katılmaya gitmiyordu Roma�ya! Onu Roma�da kendisini acımasız engizisyon soruşturmaları, belki zindan, belki işkenceler bekliyordu...Dayanılmaz bir hüzün içini kemiriyordu. Yaşlılık ve hastalık son gücünü almış gibiydi ama Galileo yine de umudunu yitirmemişti.Kadere boyun eğmeye de hiç niyeti yoktu. Romada kendisini acımasız bir mücadele bekliyordu ve Galileo buna hazırdı...Ayaküstü ölmek mi? Hayır, Galileo kazanmak, tamamlanmamış eserine geri dönmek istiyordu. Hatta eğer, mücadele ederken, diz üstü çökmek zorunda kalsa bile!...Galileo eğer her şeye yeniden başlama şansına sahip olsaydı, başına gelecekleri bilerek, yine de diyalogu bastırmayı göze alabilir miydi? Böyle bir bedeli ödemeye hazır mıydı?...Evet, bin kere evet! O daha büyük bedeller bile ödemeye hazırdı!... Galileo kendini çok iyi hissediyordu. Sanki arkasında hastalıklar ve kötülükler bulunmayan yetmiş yıl bırakmamıştı. İleride onu bekleyen iyi günlere doğru yürüyordu.
Hava çok berbattı. Sert ve soğuk bir rüzgar esiyordu. Tanıdık yol, hüzünlü ve karamsar bir manzara çiziyordu. Eskiden Romaya, çiçeklerin açtığı bahar günlerinde giderdi. Şimdi ise durum bambaşkaydı...Defne çelengi almaya ya da bilimsel tartışmalara k... tümünü göster
Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.
Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hiyakesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.
Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebe... tümünü göster
Peyami Safa edebiyat - roman Yazar bu romanında Tanzimat tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
Peyami Safa edebiyat - roman Yazar bu romanında Tanzimat tan kopup gelen, Millî Mücadelede ve sonraki yıllarda alevlenen batılılaşma hareketlerinin Türk tipindeki ve cemiyetindeki etkilerini incelemektedir.
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.
"Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak."
Tarihsiz bir mektuptan...
"Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı? Sevgilim, Filiz'im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de bir resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi."
-24. VIII. 1944 tarihli mektuptan-
(Tanıtım Bülteninden)
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.
"Bundan sonra hiç kimse sana benim kada... tümünü göster
Hangi gün ve saatte öleceğinizi bilseydiniz, neler yapmak isterdiniz?
Babam hastaneye getirildiğinde berbat bir haldeydi. Yapılan tetkiklere göre, bütün kaslarını etkisi altına alan bir felç geçiriyordu. Kimseye görünmeden kaçmayı başaran bir sürücü, doktorluk kariyerinde büyük başarı yakalamış bir efsaneyi yerle bir etmişti. Söylemesi gereken önemli şeyler vardı ama bedeni onu
yarı yolda bırakmıştı. Benim dışımda ona yardım edebilecek kimse yoktu, çünkü gözleriyle temas kurabilen tek kişi bendim...
Thea da tıpkı babası gibi başarılı bir doktordu. Ona göre bu sıradan bir kaza değildi; etrafındaki doktor ve hemşirelere bakılırsa ortalıkta türlü komplo teorileri dönüyordu: diğer hastalar ve onlara konulan teşhisler, tüm müdahalelere rağmen ölen insanlar…
Acaba babasının geçirdiği kaza ile bu olaylar zincirinin bir bağlantısı olabilir miydi? Thea aklındaki soru işaretlerini bir an önce aydınlatması gerektiğinin farkındaydı…
Michael Palmer’ın yeni kitabı Ben Ölmeden Önce ile insanların hayatları üzerinde oynanan sarsıcı oyunlara tanıklık ederken, bunların gerçekte de yaşanabilme ihtimalini düşündüğünüzde kanınızın donduğunu hissedeceksiniz.
“Michael Palmer yeni kitabında kalpleri yerinden oynatacak kadar etkili bir konuyu ele almış ve tatmin edici kurgusuyla okurlara sayfaları heyecanla çevirtecek gerilimi hissettirmeyi başarmış.”
Boston Magazine
“İyi kitap okuyucuları, bu kitap tam size göre!”
Booklist
“Ben Ölmeden Önce, gerilimi her an ayakta tutan entrikalarla dolu bir roman. Michael Palmer, insanın tüylerini ürperten bir konuyu zekice oluşturduğu bir kurguyla aktarmış bizlere.”
Publishers Weekly
“Oldukça yaratıcı, merak uyandıran ve zekice yazılmış bir roman.”
Entertainment Weekly
Hangi gün ve saatte öleceğinizi bilseydiniz, neler yapmak isterdiniz?
Babam hastaneye getirildiğinde berbat bir haldeydi. Yapılan tetkiklere göre, bütün kaslarını etkisi altına alan bir felç geçiriyordu. Kimseye görünmeden kaçmayı başaran bir sür... tümünü göster