Daha çok korku romanı olarak bilinen Frankenstein aslında Felsefi bir romandır. Kitabın kahramanı olan Dr. Frankenstein hastalıklara son verebilmek ve ölümsüzlüğe ulaşmak için yaratıcı rolünü üstlenebileceği hırsıyla çalışmalarına başlar. İlerleyen roman kurgusu içerisinde talip olduğu bu vasfın altında trajik bir şekilde ezilecek ve insan olmanın sınırlarını acı bir tecrübeyle öğrenecektir.Frankenstein, 18. yüzyıl gotik edebiyatın yapıtaşlarındandır. Mary Shelleynin kaleme aldığı bu eser, defalarca filme çekilmiş, korku türünün ilk örneklerinden birisi olarak okurların hafızasında yer etmiştir.
******
İnsanların hepsi nefret ediyor benden, bu pis canavardan! Peki söylesene, hayatlarını sürdüren onca canlının en zavallısı olmak mı beni bu kadar iğrenç kılan? Sen bile, sen ki benim Tanrımsın, benden nefret ediyorsun, varlığımı kabullenmek istemiyorsun, kendi yarattığın varlığı inkar ediyorsun!Bana karşı olan görevlerini yerine getir, ben de sana ve diğer insalara görevlerimi yerine getireyim. Eğer isteklerimi yerine getirirsen, seni ve diğerlerini rahat bırakırım. Ama ola ki reddedersen, her yer şu an hayatta olan arkadaşlarının kanlarıyla dolana dek öldürürüm herkesi.Benden bir tane daha yaratmalısın!
************
Frankestein genç, idealist bir doğa felsefesi öğrencisidir. Maddeye can vermenin sırrını keşfederek bir ucube yaratır. Yaratıcısı tarafından reddedilen canavar, yüreği müşfik, mizacı yumuşak da olsa, görenlerde korku uyandırır ve toplumdan gizlenmek zorunda kalır. Yalnızlığı artan, günbegün tecrit edilen ucube acımasızlaşır ve kendisini yaratandan korkunç bir şekilde öç almaya girişir.Frankestein; Aydınlanma Düşüncesinin, insan-doğa karşıtlığını insan lehine aşma idealini dile getiren ilk ve en önemli edebi baş yapıtıdır. Yer yer aşırı bir pozitivizmin egemen olduğu Frankestein, büyüsü bozulmuş bir dünyada yabancılaşmış insanın dramatik varoluşunu destansı bir biçimde betimler. Bilimle kurguyu ustalıkla birleştiren Mary Shelley, bir anlamda bilimkurgunun öncüsü ve yaratıcısı olma ünvanını da hak etmektedir.
******
Daha çok korku romanı olarak bilinen Frankenstein aslında Felsefi bir romandır. Kitabın kahramanı olan Dr. Frankenstein hastalıklara son verebilmek ve ölümsüzlüğe ulaşmak için yaratıcı rolünü üstlenebileceği hırsıyla çalışmalarına başlar. İlerleyen r... tümünü göster
Modern hikayeciliğin kurucularından biri ve durumj hikayesinin gelmiş geçmiş en büyük üstadı olan Çehov,| eserlerinde 19. yy Çarlık Rusyasınm değişen toplumsaI| yapısını ustalıkla işler. Yazar, insanın evrensel sorunlannı| günlük yaşamın kesitlerini resmederek ve bireyi toplumlaj ilişkilendirerek 3/ansıtır. İçinde bulunduğu toplumun insanlannıj zamana veya mekâna göre, iyi veya kötü diye kategorizel etmez. İnsanları ve durumları büyük bir ustalıkla, olduklarri gibi anlatır. Dili bütün zenginliğiyle kullanır. Tolstoya Nej kadar mükemmel bir dil! Hiçbirimiz, ne Dostoyevski nej Turgenyev ne de ben bu şekilde yazabiliriz. dedirten bu dil, alabildiğine sadedir.
Çehovun en güzel hikayelerinin derlenmesiyle oluşan Seçme* Hikayeleri okuduğunuzda Çehov tarzı hikayenin nej olduğunu daha iyi anlayacaksınız.
Modern hikayeciliğin kurucularından biri ve durumj hikayesinin gelmiş geçmiş en büyük üstadı olan Çehov,| eserlerinde 19. yy Çarlık Rusyasınm değişen toplumsaI| yapısını ustalıkla işler. Yazar, insanın evrensel sorunlannı| günlük yaşamın kesitlerini ... tümünü göster
Gece yarısından sonra artan şiddetli tipi yüzünden Doğu Ekspresi artık yoluna devam edemeyecek durumdadır. Yılın bu zamanlarında lüks tren tamamen doludur. Ertesi sabah yapılan kontroller sonucu tüm yolcuların sağsalim trende olduğu anlaşılır. Ancak defalarca bıçaklanarak öldürülen Amerikalı yolcunun kompartımanının kapısı içeriden kilitlidir. Sonunda trende yolculuk etmekte olan Hercule Poirot cinayeti incelemeye başlar. Ancak kimi yolcular cinayetin izlerini yok edebilmek için yaşlı dedektifin dikkatini dağıtmaya çalışırlar. Poirot, kehanet sayılabilecek bir saptamayla cinayeti bir değil iki şekilde çözümlemeyi başarır.
Gece yarısından sonra artan şiddetli tipi yüzünden Doğu Ekspresi artık yoluna devam edemeyecek durumdadır. Yılın bu zamanlarında lüks tren tamamen doludur. Ertesi sabah yapılan kontroller sonucu tüm yolcuların sağsalim trende olduğu anlaşılır. Ancak ... tümünü göster
Tanrı aşkına hemen gelin!Hercule Poirot bu yardım çağrısını aldığında çok geç kalmış, milyoner Paul Renauld ölmüştü. Kurban, Merlinvilledeki malikanesinin yanındaki golf sahasında, yeni kazılmış bir mezarın yanında sırtından bıçaklanmıştı.Şimdi ortada birkaç zanlı vardı: Kurbanın sırtındaki hançerin sahibi olan karısı, metresi ve de kendisine öfke kusan oğlu... Her birinin gözü adamın mirasındaydı.Polis suçluyu bulduğunu düşünürken, Poirotnun hala kuşkuları vardı. İkinci cinayet onun ne kadar haklı olduğunu kanıtlayacaktı.
Tanrı aşkına hemen gelin!Hercule Poirot bu yardım çağrısını aldığında çok geç kalmış, milyoner Paul Renauld ölmüştü. Kurban, Merlinvilledeki malikanesinin yanındaki golf sahasında, yeni kazılmış bir mezarın yanında sırtından bıçaklanmıştı.Şimdi ortad... tümünü göster
Üç Ölümde Tolstoyun 1850lerin ikinci yarısında, otuzlu yaşlarındayken kaleme aldığı beş hikâyesini sunuyoruz. Zenginlik, sefalet, çaresizlik, mutluluk, ölüm, tabiat ve müzikten söz eden bu hikâyelerde yine Tolstoyun derin insan kavrayışıyla, hiçbir ayrıntıyı ihmal etmeyen keskin bakışıyla ve akıldan çıkmayacak sahne ve kahramanlarıyla karşılaşıyoruz. Mihail Bahtinin yazısıysa önemli ve sıradışı bir sorunun cevabını veriyor: Üç Ölümü Tolstoy değil de Dostoyevski yazsaydı, ortaya acaba nasıl bir hikâye çıkardı?Tolstoyun hikâyeleri bir paradoks üzerine kuruludurlar aslında: Bu dikkat ve zarafetle kurulmuş hikâyeler, aynı zamanda düzyazı kompozisyon yöntemlerine pek de bağlı kalmayan bir dâhi tarafından kaleme alınmışlardı. Bu heyecan verici paradoks, sanattaki buna benzer pek çok diğer paradoks gibi... güçlü ve unutulmaz sonuçlar doğurmuştur.John BayleyTolstoyu okumak, insanın evinin yolunu bulması, bizi insan yapan, içimizdeki o derin ve temel şeye geri dönmek gibidir.Thomas Mann
Üç Ölümde Tolstoyun 1850lerin ikinci yarısında, otuzlu yaşlarındayken kaleme aldığı beş hikâyesini sunuyoruz. Zenginlik, sefalet, çaresizlik, mutluluk, ölüm, tabiat ve müzikten söz eden bu hikâyelerde yine Tolstoyun derin insan kavrayışıyla, hiçbir a... tümünü göster
Üç Ölümde Tolstoyun 1850lerin ikinci yarısında, otuzlu yaşlarındayken kaleme aldığı beş hikâyesini sunuyoruz. Zenginlik, sefalet, çaresizlik, mutluluk, ölüm, tabiat ve müzikten söz eden bu hikâyelerde yine Tolstoyun derin insan kavrayışıyla, hiçbir ayrıntıyı ihmal etmeyen keskin bakışıyla ve akıldan çıkmayacak sahne ve kahramanlarıyla karşılaşıyoruz. Mihail Bahtinin yazısıysa önemli ve sıradışı bir sorunun cevabını veriyor: Üç Ölümü Tolstoy değil de Dostoyevski yazsaydı, ortaya acaba nasıl bir hikâye çıkardı?Tolstoyun hikâyeleri bir paradoks üzerine kuruludurlar aslında: Bu dikkat ve zarafetle kurulmuş hikâyeler, aynı zamanda düzyazı kompozisyon yöntemlerine pek de bağlı kalmayan bir dâhi tarafından kaleme alınmışlardı. Bu heyecan verici paradoks, sanattaki buna benzer pek çok diğer paradoks gibi... güçlü ve unutulmaz sonuçlar doğurmuştur.John BayleyTolstoyu okumak, insanın evinin yolunu bulması, bizi insan yapan, içimizdeki o derin ve temel şeye geri dönmek gibidir.Thomas Mann
Üç Ölümde Tolstoyun 1850lerin ikinci yarısında, otuzlu yaşlarındayken kaleme aldığı beş hikâyesini sunuyoruz. Zenginlik, sefalet, çaresizlik, mutluluk, ölüm, tabiat ve müzikten söz eden bu hikâyelerde yine Tolstoyun derin insan kavrayışıyla, hiçbir a... tümünü göster