Roma İmparatorlarının en büyüklerinden biri olan Marcus Aurelius aynı zamanda önemli bir filozoftu. Hiç kuşkusuz tarih boyunca gelmiş geçmiş en büyük hükümdar filozoflardan biriydi.
Kendime Düşünceler kimileri tarafından Eskiçağ'ın en önemli felsefi metinlerinden biri ve Epiktetos ile Epikuros gibi filozofların etkilerini taşımasına rağmen özgün bir eser olarak kabul edilir.
Kendime Düşünceler'de imparator sadece kendi siyasi görüşlerini değil, zamanlar ötesinde bir evrenselliğe sahip her zaman aynı berraklıkla okunabilecek bir felsefenin hayata bakışını da yansıtmaktadır.
Kendime Düşünceler dünyanın bütün sorumluluğunu omuzlarına almış bir adamın hatıratı, kendi kendine yaptığı telkinlerin bir toplaması gibidir. Ve ünlü imparatorun öğütleri aslında evrensel bir ders olarak da okunabilir.
''Bir insan bile bile gerçeği görememezlik edemez.''
''Kendi amaçlarınla ilgilen, diğer insanlarla değil. Yaşadıklarını evrenin doğası öyle istediği için yaşıyorsun.'''
'''Kendi içini kaz. Çünkü iyilik içinde, sen kazdıkça o fışkıracak.''
''insanları sevmeyen birine, onun insanlara davrandığı gibi davranma.''
Roma İmparatorlarının en büyüklerinden biri olan Marcus Aurelius aynı zamanda önemli bir filozoftu. Hiç kuşkusuz tarih boyunca gelmiş geçmiş en büyük hükümdar filozoflardan biriydi.
Kendime Düşünceler kimileri tarafından Eskiçağ'ın en önemli fe... tümünü göster
Thomas More; Utopia's\ ile siyaset felsefesine yeni, karmaşık, etkili fikirler sunuyor ve bu fikirleri; "altın"a kıymet vermeyen, doğa yasalarının prensiplerine uygun yaşayan fakat Hristiyan öğretilerine açık ve ortak mülkiyet anlayışındaki Utopialılara ilişkin ünlü betimlemesiyle açıklıyor.
Platon'un, St.Augustine'in ve Aristoteles'in izinden giderek yazılan Utopia; yazıldığı dönemde felsefi anlamda yepyeni ufuklar açmış; Sir Francis Bacon, H. G. Wells, Aldous Huxley ve George Orwell'in de kullandıkları ütopya ve distopya türünde yazılan kurgusal edebi biçemin kaynağı olmuştur.
Açgözlülüğün toplumsal sonuçlarını eleştirip, devlet hizmetine girmenin, bireye nelere mal olduğu hakkında düşündürüp, idealizm ve pragmatizmin iddiaları arasındaki çekişmeyi dengelemenin zorluğunu dramatize ederek, okurlarını, toplum için en iyinin ne olduğu konusundaki bu zorlu tartışmaya katılmaya çağırıyor.
Thomas More; Utopia's\ ile siyaset felsefesine yeni, karmaşık, etkili fikirler sunuyor ve bu fikirleri; "altın"a kıymet vermeyen, doğa yasalarının prensiplerine uygun yaşayan fakat Hristiyan öğretilerine açık ve ortak mülkiyet anlayışı... tümünü göster
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek... Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyanası. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrıyı öldürmüş. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır, diyor. Daha sonra kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz? diyecek. Ümitsiz. Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca ama pozisyonunda yaşamış biri. Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. Salome: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazan aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var. Konu: Ümitsizlik. Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salome, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin, der. Breuer Salome'yi tekrar görebilmek umuduyla peki der. Ve varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar... Kendisiyle ve hayatla yüz yüze gelmekten çekinmeyenlere...
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek... Sahne Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyanası. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk. Aktörler N... tümünü göster
Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi?Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, Aynalar Koridorunda Aşkın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları tecrübe eden, varoluşun özünü anlamaya çalışan Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı da. Ve vitrindeki aksini inceleyen yüksek ökçeli kırmızı ayakkabılı kadın, etrafın ilgisini çekmek için sarmaş dolaş gezen sevgililer, önündeki arabayı sollayamayınca kendini değersiz hisseden BMW sürücüsü. Birer varoluş mabedi haline gelmiş kafeler, restoranlar ve buraları dolduran insanlar. Milyonlarca imge. İmgelerde varoluşunu arayan insanlar. Aynada kendini gördüğünü zanneden ama Beyazın söylediği gibi asla görmeyecek olan, restoranda yemek yiyen kadın...Narsistleşmiş benliğin mabedine hapsolup kendi varoluş gerçekliklerinden uzağa düşenler, içlerindeki boşluğu aşkla doldurmaya çalışıyorlar. Peki, aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi? Sonsuz sevilme, değerli görülme ihtiyacını duyan insanın kalbini kim nasıl doldurur? Dr. Mavi, Beyaz, Kırmızı, Gri ve Sarı, rüyaların, gerçeklerin ve aynaların izini sürerek bu sorunun cevabını arıyorlar...
Aşk insanın kalbini doldurmaya yeter mi?Caddede bir terapist yürüyor; insanları gözlemleyen ve yaşadıkları mutsuzluğun nedenlerini anlamaya çalışan bir terapist. Dr. Mavi, Aynalar Koridorunda Aşkın kahramanı. Hepimizin yaşadığı duygusal karmaşaları t... tümünü göster
Barış Bıçakçı, Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabı ile geniş bir okur kitlesiyle dostmuş gibi... olmuştu. Bu uzun hikâye veya küçük roman da onun ruh akrabalarına çok iyi gelecek!Uzaktan ama içten dostluklar için güzel bir mecra, insanın kendine dönmesine omuz veren sağlam bir arkadaş olan radyonun aracılığıyla kesişen yaşantılar var Veciz Sözler´de de. Verilen anahtar kelimeyle veciz sözler üretilmesini isteyen bir radyo programının zihinlerde, gönüllerde, içe bakışta açtığı kapılar...Söylemeye gerek var mı? Bu kitabın da gizli kahramanı: Dostluk... Yeni zamanlarda dostluğu en güzel hikâye eden yazarla karşı karşıyasınız!Ve dostlukla içiçe, sanki onun bir akrabası gibi: Aşk... Dostluk ve aşkın beklentileri, hayalleri, imaları, vaadleri, hiç büyük olaylara ihtiyaç duymadan, güçlü bir roman gerilimi üretiyor Veciz Sözler´de.Mustafa Arslantunalı Virgül´de Barış Bıçakçı´nın ilk kitabının dili ekonomik ve zarafetle kullanışından bahsederken, şöyle demişti: ... bir ´ilk kitap´ değil bu. Olsa olsa, zamanla kazanılan yumuşaklığa zaten erişmiş bir yazarın ilk kitabı.Veciz Sözler, işte böyle bir yazarın, -daha da olgunlaşmış!- ikinci kitabı...
Barış Bıçakçı, Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabı ile geniş bir okur kitlesiyle dostmuş gibi... olmuştu. Bu uzun hikâye veya küçük roman da onun ruh akrabalarına çok iyi gelecek!Uzaktan ama içten dostluklar için güzel bir mecra, insanın kendine dönm... tümünü göster