Nora Grey’in hayatı mükemmellikten hâlâ çok uzaktadır. Hayatına kastedilmiş olması hoş bir deneyim olmasa da en azından bu durumun içinden bir koruyucu melek sahibi olarak çıkmıştır. Gizemli, çekici ve muhteşem bir koruyucu melek. Ama Nora’nın hayatındaki yerine rağmen, Patch’in hareketleri kesinlikle meleksi değildir. Hatta her zamankinden daha anlaşılmaz görünmektedir;
tabii bu mümkünse.
Hayatındaki gerçeklerin ne olduğunu umutsuzca öğrenmek isteyen Nora, cevaplara ulaşabilmek için kendisini giderek tehlikeli hale gelen durumların içerisine sokar. Ama belki de bazı şeyler olduğu gibi bırakılmalıdır, zira gerçek, güven duyduğu her şeyi ve herkesi yok edebilir.
“Yılın en ateşli serisi.”
-SUGAR MAGAZINE
“Sürükleyici, heyecan verici bir kitap. Doğaüstü aşk hikâyelerinin hayranlarını kendine tutsak edecek.”
-PUBLISHERS WEEKLY-
Nora Grey’in hayatı mükemmellikten hâlâ çok uzaktadır. Hayatına kastedilmiş olması hoş bir deneyim olmasa da en azından bu durumun içinden bir koruyucu melek sahibi olarak çıkmıştır. Gizemli, çekici ve muhteşem bir koruyucu melek. Ama Nora’nın hayatı... tümünü göster
Kiraz, ailesinin sürdürdüğü yaşam biçimini beğenmeyen, gözü yükseklerde bir genç kızdır.Çevresiyle sürekli olarak, sosyal, kültürel ve ruhsal çatışma içindedir. Çocukluğundan beri hep toplum içinde sınıf atlamayı düşlemektedir. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de coşku, yalan ve korkularla örülmüş, doyumsuz bir aşk serüveninin içinde bulur kendini... Tutkularının tutsağı olan Kiraz, toplumun değişik kesimlerinde, birbirinden ilginç yaşam biçimlerini denerken, türlü türlü insan tiplerini gözlerken, kısacası kabuğundan kurtulup yükseklere kanat açmaya çabalarken, onunla birlikte olmak ister misiniz sevgili gençler? TADIMLIKYeşil KirazKiraz, o gün, yaşama dört elle sarılmakla, yaşamdan kopma durumunda, bocalıyordu. Kıldan ince, kılıçtan keskin bir çizgi üzerindeydi.Hiç kimseyle konuşmak istemiyordu. Ruhsal, zihinsel, hatta bedensel yönden, tükenmiş gibiydi. Bu yüzden, sabahın erken saatinde, evden fırlayıp çıkmış, sokaklara vurmuştu kendini. Yavaş yavaş, düşüne düşüne, yürüyordu.Kendisiyle, içsel bir hesaplaşmaya girişmişti. Dünüyle bugünüyle yaşamını irdeliyor, yarınları, omuzlarında taşıyıp taşıyamayacağını, kestirmeye çabalıyordu.Caddenin taşıt gürültüsünden kaçmak için, ara sokakları yeğlemişti. İlkokula giderken, her gün, o sokaklardan geçerdi. Saç örgülerini savurtarak, hoplaya zıplaya, okula koştuğu günleri anımsadı.Küçükken, çok düş kurardı. Ama, hiç, bugünkü duruma düşmeyi düşlememişti. On sekiz yıllık yaşamında, yaptığı yanlışlıkların dökümünü yapmaya çalışıyordu.Yalan söyleme tutkusu dışında, pek suç bulamadı üstlenebileceği.Yalanı, çokluk, toplumun çarpık değer yargılarına karşı, sığınak edindiğinin bilincindeydi. Kendini, bu tuzaktan koruyamadığı için üzgündü.Ama, yaşamının, böylesine tepetaklak olmasında, yalan tutkusu tek neden değildi kuşkusuz. Daha neler vardı, neler!..Belleğinin en belirgin anıları, ÖZGÜRlü günlerdi.Ne denli kaçsa, ne denli unutmaya çalışsa, bir türlü geçmişin derinliklerine, gömemiyordu Özgürü. Onunla yaşadığı, aşk serüveni sürecinde beynine çakılan, öylesine güzel, öylesine çirkin ve acı anılar vardı ki!.. Birgün:Biliyor musun, demişti Özgür, sana tanıştığımız gündenberi bir şey söylemek istiyorum. Öteki kızlar gibi değilsin. Bir başka esinti var üstünde. Gün oluyor, seni, ışık gibi gözlerimden içime akıtasım geliyor. Gün oluyor, ah, diyorum, Kirazımı, bir solukta ciğerlerime çekebilsem! Oradan hücrelerime işlese. Ben o olsam, o da ben...Ama sen, ne ışıksın ne de hava. Kirazımsın benim. Hem de Yeşil Kirazım. Beni, elektrik gibi çarpan esintin, YEŞİL KİRAZ oluşundan. Çok düşündüm bunu, benim gözümde henüz, kızarmamış bir kirazsın. Seni, ben erdireceğim. Benim olduğun zaman, yüreğimde, yanardağ gibi kaynayıp duran sevginin, sıcacık ışıklarıyla erecek, kızaracak, kiraz olacaksın. Şimdi, küçücük, yeşil bir kirazsın.Seni tanıdığım gündenberi, söylemek istediğim buydu işte!
Kiraz, ailesinin sürdürdüğü yaşam biçimini beğenmeyen, gözü yükseklerde bir genç kızdır.Çevresiyle sürekli olarak, sosyal, kültürel ve ruhsal çatışma içindedir. Çocukluğundan beri hep toplum içinde sınıf atlamayı düşlemektedir. Bunlar yetmiyormuş gib... tümünü göster
Nâzım Hikmet sorar:
Başlayayım mı Üstad?
Bedri Rahmi yanıtlar:
Başla Reis!
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Bu Kaydı çok iyi saklayın, aman ha!” diye vasiyet ettiği kayıttaki ses Nâzım Hikmet’e ait. 1960’ların teknolojisi bir makara bantta tam 50 yıl bekledikten sonra Nâzım ülkesine sesiyle de olsa dönüyor…
Bedri Rahmi ve Nâzım hikmet 1961 yılında Paris’te bir araya geliyorlar.
Bedri Rahmi “Patırtı yapmayın” diyerek başlıyor “Yeşilden mordan pembeden”
Şiirine, sonra Nâzım’a bırakıyor mikrofonu. Nâzım 55 şiirini soluksuz okuyor.
56.’sına geldiğinde kısa bir ara vermek istiyor ve sonra “Bir Garip Yolculuk”la devam ediyor (Biz bu şiiri “Saman Sarısı” olarak biliyoruz). Şiirler arasında ikisi var ki ilk kez bu kayıtla ortaya çıkıyor.
“Büyük İnsanlık” Kendi Sesinden Şiirler adını alan bu çalışma Yapı Kredi Yayınları ve
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın birlikte hazırladıkları ses ile şiirin buluşmasıdır.
İki şairin 50 yıl sonra gerçekleşen mürüvvetleridir.
Nâzım Hikmet sorar:
Başlayayım mı Üstad?
Bedri Rahmi yanıtlar:
Başla Reis!
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Bu Kaydı çok iyi saklayın, aman ha!” diye vasiyet ettiği kayıttaki ses Nâzım Hikmet’e ait. 1960’ların teknolojisi bir makara bantta tam 50 yıl be... tümünü göster