İnsanların taş üzerine kazıdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir. Bu kitap, yazarının Sûfîlik yolunda yaşadığı serüvenin akıcı fakat derinlikli bir anlatımıdır. Yazar, bu serüvenini, bir müslüman olarak Sûfîlikle ilk karşılaşmasından başlatıp, Şeyhinin rehberliğinde geçirdiği uzun yıllardan sonra eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Muhyiddin Şekûr, sık sık heyecan verici bir tona ulaşan ve hemen her yerinde Sûfî geleneğin hikmetinin yankılandığı eğlenceli bir üslupla sizi de içine çeken bir serüveni anlatıyor.
İnsanların taş üzerine kazıdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir. Bu kitap, yazarının Sûfîlik yolunda yaşadığı serüvenin akıcı fakat derinlikli bir anlatımıdır. Yazar, bu serüvenini, bir müslüman olarak Sûfîlikle ilk k... tümünü göster
İnsanların taş üzerine kazıdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir. Bu kitap, yazarının Sûfîlik yolunda yaşadığı serüvenin akıcı fakat derinlikli bir anlatımıdır. Yazar, bu serüvenini, bir müslüman olarak Sûfîlikle ilk karşılaşmasından başlatıp, Şeyhinin rehberliğinde geçirdiği uzun yıllardan sonra eriştiği dervişliğe ve ötesine kadar götürüyor. Muhyiddin Şekûr, sık sık heyecan verici bir tona ulaşan ve hemen her yerinde Sûfî geleneğin hikmetinin yankılandığı eğlenceli bir üslupla sizi de içine çeken bir serüveni anlatıyor.
İnsanların taş üzerine kazıdıkları yüzyıllık yazılar, Allah için su üstüne yazılmış yazı gibidir. Bu kitap, yazarının Sûfîlik yolunda yaşadığı serüvenin akıcı fakat derinlikli bir anlatımıdır. Yazar, bu serüvenini, bir müslüman olarak Sûfîlikle ilk k... tümünü göster
Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar, tüm feryatlar, tüm yönelişler Haticenin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı. Hz. Hatice örtülü bir hazine. Bu hazineyi keşfetmek için her şeyden önce geçmişin isi ve tozları arasından onun kutlu hayatının sırlı perdesini aralamak gerekiyor. O her şeyden önce Melek Cebrailin emanetini sunduğu Kutlu Kişiye, kutlu davasında ilk kucak açan, ilk tasdik edendi. Gökle yer arasındaki sıratın ilk yolcusuydu. İlkler silsilesinin tek öncüsüydü. İlk Müslüman, ilk destekçi, ilk eş, ilk patron, ilk teşvikçi, ilk keşfedici, ilk öncü, ilk şehit; bu ve bunun gibi derinlemesine bir bakışla analiz etmemiz gereken bir ''ilkler kahramanı'' idi. Hem de kadının bunca horlandığı bir dönemde ve coğrafyada bunu başarmış bir güzellikler kalesiydi. O bir iyilik meleği değildi, sadece insana verilmiş erdemleri en iyi işletmiş örnek bir insandı. Sağlam kişiliği, muhteşem iradesi, bilgisi, görgüsü, becerisi, basireti, ticarî zekâsı ve sosyal saygınlığıyla tüm kadınlara örnek olacak bir rol modeldi. Onun rol model şahsında göreceğiz ki kadın gerçekten gül goncası. Resule en çok sevdirilen... Nesilleri yönlendiren, insanlığa yön veren... Şefkatin ve sevginin zengin renkleriyle Resulün gönül gamını gideren bu güzellik abidesini anlamak için, bu satırlarda birlikte bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz...
Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar, tüm feryatlar, tüm yönelişler Haticenin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı. Hz. Hatice örtülü bir hazine. Bu hazineyi keşfetmek için her şeyden önce geçmişin isi ve tozları arasından onun... tümünü göster
Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar, tüm feryatlar, tüm yönelişler Haticenin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı. Hz. Hatice örtülü bir hazine. Bu hazineyi keşfetmek için her şeyden önce geçmişin isi ve tozları arasından onun kutlu hayatının sırlı perdesini aralamak gerekiyor. O her şeyden önce Melek Cebrailin emanetini sunduğu Kutlu Kişiye, kutlu davasında ilk kucak açan, ilk tasdik edendi. Gökle yer arasındaki sıratın ilk yolcusuydu. İlkler silsilesinin tek öncüsüydü. İlk Müslüman, ilk destekçi, ilk eş, ilk patron, ilk teşvikçi, ilk keşfedici, ilk öncü, ilk şehit; bu ve bunun gibi derinlemesine bir bakışla analiz etmemiz gereken bir ''ilkler kahramanı'' idi. Hem de kadının bunca horlandığı bir dönemde ve coğrafyada bunu başarmış bir güzellikler kalesiydi. O bir iyilik meleği değildi, sadece insana verilmiş erdemleri en iyi işletmiş örnek bir insandı. Sağlam kişiliği, muhteşem iradesi, bilgisi, görgüsü, becerisi, basireti, ticarî zekâsı ve sosyal saygınlığıyla tüm kadınlara örnek olacak bir rol modeldi. Onun rol model şahsında göreceğiz ki kadın gerçekten gül goncası. Resule en çok sevdirilen... Nesilleri yönlendiren, insanlığa yön veren... Şefkatin ve sevginin zengin renkleriyle Resulün gönül gamını gideren bu güzellik abidesini anlamak için, bu satırlarda birlikte bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz...
Yeryüzünde aşk ve sevgi namına yaşanan tüm yakarışlar, tüm feryatlar, tüm yönelişler Haticenin aşk okyanusu yanında deryada damla kalırdı. Hz. Hatice örtülü bir hazine. Bu hazineyi keşfetmek için her şeyden önce geçmişin isi ve tozları arasından onun... tümünü göster
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini.. Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.Mesneviyi şerh edenlerin çoğu bu ölümsüz eserin b harfiyle başladığına dikkat çeker. İlk kelimesi Bişrev!dir. Yani Dinle! Tesadüf mü dersin ismi Suskun olan bir şairin en kıymetli yapıtına Dinle! diye başlaması. Sahi, sessizlik dinlenebilir mi?Bu romanda her bölüm aynı sessiz harfle başlar. Neden? diye sorma, ne olur. Cevabını sen bul. Ve kendine sakla.Çünkü öyle hakikatler var ki bu yollarda, anlatırken bile sır kalmalı.
A. Z. Zahara - Amsterdam, 2007
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti. Fırınlarda ekmek kalmadı; ben hâlâ ham, hâlâ aşkta bir çocuk gibi toy...
Hamuş derdi Mevlana kendine. Yani Suskun. Düşündün mü hiç bir şairin, hem de nâmı dünyayı sarmış bir şairin, yani işi gücü, varlığı, kimliği ve hatta soluduğu hava bile kelimelerden müteşekkil olan ve elli binden fazla muhteşem dizeye imza atmış bir insanın, nasıl olup da kendine SUSKUN adını verdiğini..?
Kâinatın da tıpkı bizimki gibi nazenin bir kalbi ve düzenli bir kalp atışı var. Seneler var ki nereye gidersem gideyim o sesi dinledim. Her bir insanı Yaradanın emaneti saklı bir cevher addedip, anlattıklarına kulak verdim. Dinlemeyi sevdim. Cümleleri, kelimeleri ve harfleri... Oysa bana bu kitabı yazdıran şey som sessizlik oldu.
******
Bundan uzun zaman önceydi. Bir roman düştü gönlüme. Aşk Şeriatı. Yazmaya cesaret edemedim. Dilim lal oldu, kalemimin ucu kör. Kırk fırın ekmek yemeye yolladım kendimi. Dünyayı dolaştım. İnsanlar tanıdım, hikâyeler topladım. Üzerinden çok bahar geçti.... tümünü göster
kuzununannesi şu anda kitap okumuyor.