Güzellik, huzur, kazanım ve onur gönlünüzden doğarak yeşerir. Gayretin, başarma ve paylaşma tutkusunun ardında, sevgiden değerli gerekçe gösterilemez. Anne-baba, eş-çocuk, öz-benlik, kazanım, bitki, hayvan, arkadaş, vatan-millet ve dini değerleriniz sevginize muhtaç. Dünyadan götürüldüğünüz gün, dostlarınız ardınızdan nasıl bakacak? Bu sabah ne kadar güzel bir güne doğduğunuzun farkında mıydınız? Herkes herkesi unutabilir de, sadece anne baba evladını sayıklar. Yıllar geçti de, annemiz sadece veren el, bizler sadece alan el olduk. Başarı, hayatta huzur ve ilişkilerde dengedir. Sevgi, acıları bile tatlandırır; nefret, zevkleri bile acılandırır. Her büyük insan, evrensel bakabilen bir gönül geliştirmiştir. İnsanlar dünyaya nur yüzlü, melek ruhlu geldiler. İlahi zamanlamaya güvenen her fidanın meyve vereceği gün gelecektir. Elinizde, eserleri yarım milyondan fazla satan bir yazarın kitabını tutuyorsunuz. Sevgi Zekâsı, evrensel sevgiyi tüm yönleriyle anlatan ilk kitaptır. Bu yeni yaklaşımla tanışma fırsatını kaçırmayın.
Güzellik, huzur, kazanım ve onur gönlünüzden doğarak yeşerir. Gayretin, başarma ve paylaşma tutkusunun ardında, sevgiden değerli gerekçe gösterilemez. Anne-baba, eş-çocuk, öz-benlik, kazanım, bitki, hayvan, arkadaş, vatan-millet ve dini değerleriniz ... tümünü göster
Çok uzun zamandan beri iz sürmekte A.Ali Ural. Ardında bir ayak izi bırakabilenlerin izini… Bilin bakalım bugün kimi buldum, diye çıktı her defasında okurlarının karşısına. Gözleri eflatun elleri lokman? Bildiniz mi? Başka bir gün şöyle sordu: İki deve diz çöktüren dev? Dünyanın en yalnız adamını sordu bir gün. Dört ruhunda iki dünya çarpışan insanı, satranç oynayan dervişi, gölün peşinden giden ummanı…
Doğu’dan Batı’ya koştu; Batı’dan Doğu’ya yazar. Konfüçyüs’ün talebesi oldu. Önünde diz çöktü. Öğretilerini getirdi: Bildiğin zaman bildiğini, bilmediğinde bilmediğini söylemek, işte bilgi budur. Martin Luther’in cümlelerini yazdı defterine: Herkes gibi ben de uzun bir hayat yaşamak istiyorum. Uzun yaşamak güzel. Fakat şu an sadece Tanrı’nın isteğini yerine getirmek istiyorum: Mazlumların yanında olmak! Boynuna giren kurşunu gördü Martin Luther’in, yaşlanan kalbini. Gülmekten çekindi Nasrettin Hoca’nın yanında. Neden ters bindiğini sormadı bineğine. Ama kendiliğinden söyledi Hoca: Eşekle aynı yola, aynı yönde gittiğimi görmemek için! Hiç durdurmasın diye bineğini, dualar etti yazar. Sultanların tasından hiç su içmeyen Bişr el-Hafi’yi gördü soğuktan tir tir titrerken. Bugün bir yoksul gördüm, dedi Bişr. Yoktu giysi alacak param. Titreyeyim ki, bir şey olsun onunla aramda ortak. Bunu duyan yazar, yere çaldı paltosunu. Bir şey olsun Bişr’le arasında ortak. Nice yüz pâre şehirler, yedi krallık vilâyetler gezip gördü Evliya Çelebi’yle. Kant’ın mezarını buldu. Taşında yazılanları ezber etti: İki şey ruhumda hayranlık ve saygı uyandırır. Biri üzerimdeki yıldızlı gökyüzü, diğeri içimdeki ahlâk yasası, hak duygusu! Tur Dağı’na çıkarken Rabia el-Adeviyye’nin mezarına rastladı. Şöyle diyordu onun taşında: Nasıl erkek aslanlar yaşadıysa, dişi bir aslan da yaşadı bu dünyada.
Satranç Oynayan Derviş’te okurun ağzına bal sürüyor A.Ali Ural. Tadını damağında bırakıyor portrelerin. Tıpkı Güneşimin Önünden Çekil’de yaptığı gibi. Altmış dokuz yolculuğun üzerine kırk bir yolculuk daha ekliyor. Altmış dokuz portrenin üzerine, kırk bir portre daha.
Belli ki denemelerini yazdığı mürekkebe, şiirlerini yazdığı mürekkepten damlatıyor A. Ali Ural, renk gelsin diye yüzlerine: “…O sensin, o halde semaya kalk! Çark at ki dursun çarkları dünyanın. Dönüşü sana geçsin, yörüngeye gir. Mevsimler doğsun eğ ki başını. Açılsın çiçekler, sarksın meyveler, sonra örtsün üstlerini o bembeyaz kar. Ve güneş ihtişamla öpsün arzı yeniden. Erisin kalplerdeki kardan adamlar…”
Çok uzun zamandan beri iz sürmekte A.Ali Ural. Ardında bir ayak izi bırakabilenlerin izini… Bilin bakalım bugün kimi buldum, diye çıktı her defasında okurlarının karşısına. Gözleri eflatun elleri lokman? Bildiniz mi? Başka bir gün şöyle sordu: İki de... tümünü göster
Üç kısımı bir araya getiren özel, tek cilt edisyon. Hem hâlâ okumamış, okuyacak olanlar için, hem de bu güzel kitabın kütüphanenizde gelecek kuşaklara devrolacak kadar kalıcı olması için...
Üç kısımı bir araya getiren özel, tek cilt edisyon. Hem hâlâ okumamış, okuyacak olanlar için, hem de bu güzel kitabın kütüphanenizde gelecek kuşaklara devrolacak kadar kalıcı olması için...
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2015'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborahın akıl hastanesine düşmesine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun kurtarma operasyonu başlar.Greenbergin kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, akıl hastalarının gizleri üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yit... tümünü göster
İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborahın akıl hastanesine düşmesine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun kurtarma operasyonu başlar.Greenbergin kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, akıl hastalarının gizleri üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.
İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü...Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yit... tümünü göster
limondamlası şu anda kitap okumuyor.