Grangé, farklı bir bakış açısıyla kaleme aldığı Kötülüğün Kaynağı üst başlıklı üçlemesinin ikinci kitabı şeytan Yemininde soluk soluğa okunan şeytani bir kara kitap yazdı.Polisiye gerilim gibi başlasa da insanın tüylerini ürperten metafizik unsurlar romanda öylesine güzel harmanlanmış ki tüm insanlığın ortak sorgulamaları olan iyilik, kötülük, şeytan, inanç, satanizm, din, arkadaşlık ve ölüm konularındaki zayıflıklarımız öylesine ince yerlerinden yakalanmış ki soluksuz bir okuma vaat ediyor.Ölüm yolundan geri dönmeyi başaranlar deneyimlerinde hep aynı verileri anlatırlar. Uzun karanlık bir yol ve ucunda görünen parlak bir ışık.Ya o yolun sonunda parlak bir ışık yoksa?..Öldükten sonra geri dönenler hep iyilikleri mi beraberlerinde getirirler?..Ölüme Yakın Deneyim diğer taraftan dünyaya neler taşır?..Arafa yapılan yolculuktan herkes eskisi gibi mi döner?..Araf yolcularını dünyaya kim, hangi şartla yolcu eder?..Grangé nefes kesen sayfaların arasına metafizik ürpertilerin yanı sıra entomolojiyi, tıbbi, farmakolojiyi, böcekbilimi, kısaca bilimi yerleştirmekle, gerilim kadar gerçeklik ve mantık dengesinde de mükemmeli yakalamış.
Grangé, farklı bir bakış açısıyla kaleme aldığı Kötülüğün Kaynağı üst başlıklı üçlemesinin ikinci kitabı şeytan Yemininde soluk soluğa okunan şeytani bir kara kitap yazdı.Polisiye gerilim gibi başlasa da insanın tüylerini ürperten metafizik unsurlar ... tümünü göster
1952-ci ilin Əfqanıstanı. Abdulla və bacısı Pəri ataları və ögey anaları ilə birlikdə kiçik Şadbag kəndində yaşayır. Ataları Sabur ailəsini yoxsulluq və sərt qışdan çıxarmaq üçün daim iş axtarışındır. Elə adı kimi gözəl olan Pəri Abdullanın hər kəsidir. Bacısına qardaşdan çox valideyn olan Abdulla onun uğrunda hətta qurban getməyə hazırdır. O, Pərinin sevdiyi lələyi əldə etmək üçün yeganə ayaqqabılarından da keçməyə razı olur. Hər gecə balaca çarpayıda qol-boyun, ayaqları bir-birinə dolaşmış halda yatırlar.
Bir gün bacı-qardaş ataları ilə birlikdə səhralıqdan keçərək Kabilə səfər edir. Pəri və Abdulla onları bir-birindən ayrı salacaq taledən xəbərsizdir. Bəzən insane əlini xilas etmək üçün bir barmagından keçməli olur…
1952-ci ilin Əfqanıstanı. Abdulla və bacısı Pəri ataları və ögey anaları ilə birlikdə kiçik Şadbag kəndində yaşayır. Ataları Sabur ailəsini yoxsulluq və sərt qışdan çıxarmaq üçün daim iş axtarışındır. Elə adı kimi gözəl olan Pəri Abdullanın hər kəsid... tümünü göster
S*ktir Et Terapi
Kendi yolunda gitmek harika bir duygudur...
Bazen, S*ktir Et demek iyi gelir.Birçoğumuz kendi yarattığımız hapishanelerde tutsak kalıyoruz; gerçekten önemi olmayan şeyleri fazlasıyla umursuyoruz ve hayallerimizi unutuyoruz. İşte S*ktir Et bu noktada size yardımcı olacak; başkaları sizin hakkınızda ne düşünürse düşünsün, bakış açınız değişecek, gerçekten ne istediğinize konsantre olacak ve istediğiniz şeyin peşinden koşacaksınız.John C. Parkin ve eşi Gaia, 2005ten beri İtalyada S*ktir Et günleri düzenliyor. Bu kitapta, ilk defa, birçok insan boş versin ve özgürlüğüne kavuşsun diye S*ktir Eti nasıl kullandıklarına dair detayları anlatıyorlar. Ayrıca bu küfürlü ifadeyle elde edeceğimiz derin mutluluğun kapılarını aralayacak sırları da okuyucu ile paylaşıyorlar
S*ktir Et Terapi
Kendi yolunda gitmek harika bir duygudur...
Bazen, S*ktir Et demek iyi gelir.Birçoğumuz kendi yarattığımız hapishanelerde tutsak kalıyoruz; gerçekten önemi olmayan şeyleri fazlasıyla umursuyoruz ve hayallerimizi unutuyoruz. İşt... tümünü göster
Canan Tan, bir ilk romanla okurlarının karşısına çıkıyor: Piraye.Genç ve güzel Piraye adını Nazım Hikmetin eşinden almıştır. Genç kızın babasıdır Piraye ismine tutkun olan; diğer kızı da babanın Nazım Hikmet hayranlığından payını alır: Hatice. Babanın açıklaması ilginçtir ki bu açıklama romanın temalarından birini de oluşturacaktır: Piraye, Nazım Hikmetin karısı. Tam adı Hatica Pirayedir. Nazım Hikmetin onun için yazdığı şiirler ve mektuplar, edebiyatımızın gerçek yüz aklarıdır.Pirayenin babasının bu açıklaması karşısında ilk tepkisi şaşkınlıktır: (...) Babam elinden kitap düşmeyen, aydın bir insandı. Ama onun, kızlarına bir şairin -hem de yasaklı bir şairin- karısının adını verecek kadar edebiyat tutkunu olduğunu yeni keşfediyordum.Pirayenin doğduğu günden bu yana içinde taşıdığı edebiyat ve şiir tohumları hayatının bir bölümünde ilişkilerine de yansıyacaktır. Roman, genç bir kızın aile, okul, aşk ve evlilik yaşantısına odaklanan ilginç bir biyografi özelliğine sahip; yazar, yarattığı kadın kahramanın yaşantısına bir kadın duyarlılığı ile yaklaşıyor. Romanın ilk sayfalarında idealleri olan genç bir kız olarak tanıştığımız Piraye, sayfalar ilerledikçe ilişkilerin farklı boyutlarını yaşayacak, aşk duygusunun karşılığını kendi hayatına yerleştirmeye çalışacaktır. Piraye romanını bir dram haline getiren ise genç kızın evlilik ve evlilik sonrası yaşantısı olacaktır; Piraye, üniversite öğreniminin hemen ardından Diyarbakıra gelin gidecektir.Pirayeyi yakın çevrenizde aramayın sakın, diyor Canan Tan. Hem onun, hem de romandaki diğer karakterlerin hayal ürünü olduklarını belirtmeme, bilmem gerek var mı? Ama uzak şehirdeki şarkının nihavent olduğunu söyleyen Nazım Hikmet ve Gözlerin hani? diye soran Ahmed Arif gerçek.Roman, yazarın kendi hayatından da belli belirsiz izler taşıyor okuruna.
Canan Tan, bir ilk romanla okurlarının karşısına çıkıyor: Piraye.Genç ve güzel Piraye adını Nazım Hikmetin eşinden almıştır. Genç kızın babasıdır Piraye ismine tutkun olan; diğer kızı da babanın Nazım Hikmet hayranlığından payını alır: Hatice. Babanı... tümünü göster
lugesya şu anda kitap okumuyor.